Yasemince

Güncelleme Tarihi:

Yasemince
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 1997 00:00

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Bozburun'da bir gece (2)

Terasta bir kenara katlanıp konulmuş olan şezlongları bulunca çok sevindim. Hemen birini alıp terasın en ucuna kuruldum. Aman Tanrım! Buradan görünen manzara muhteşemdi. Tabii bu görüntüyü canlandıran Ay'ın katkısını unutmamak gerekiyor. Sonra gözlerimi yukarıya çevirdim. Birer elmas parçası gibi ışıldalayan yıldızlardan gözlerimi alamıyordum. Nereye bakacağımı şaşırmıştım. Gökyüzüne mi bakacaktım, yoksa yeryüzüne mi? Ben böyle kararsızlık içinde bocalarken gecenin sessizliğini yırtan bir tekne sesiyle kararımı verdim. Denize bakacaktım. Zaten deniz tam önümde uzanıyordu. Kıyıya bakmak için biraz başımı aşağı çevirmem yeterliydi.

O da ne! Tam önümde bulunan kıyıya doğru genç bir kadın seğirtiyordu. Teknenin içinde de bir adam motoru çalıştırmaya uğraşıyordu. Kadın bir zıplayışta teknenin içine atladı. Ve doğruca tekneden denize uzanan ipe asıldı. Büyük bir rahatlıkla koca çapayı çekip kavradığı gibi teknenin kenarına tutturdu.

Gördüğüm kadarıyla orta boylu, zayıf, narin görünümlü bir kadındı. Ve erkeklerin gücüne denk bir güç gösterisinde bulunuyordu. Tabii o, aslında hiçbir gösteride bulunmuyordu ve benim kendilerini izlediğimden haberleri yoktu. Kimbilir, kaçıncı kez bu hareketi tekrarlıyordu?

Fakat, benim için olağanüstü bir gösteriydi. Değme erkeklerin çapayı bir tutuşta kaldırıp yerleştiremediklerini görmüştüm. Hatta ne kadar zorlanarak çapayı tekneye çekmeye çalıştıklarını biliyordum. Bu kadın, benim için bu köy kadar tuhaf ve anlaşılmazdı.

Teknelerinin acele etmeden uzaklaşmasını izlerken bir taraftan da geceyi bozan monoton sesini dinliyordum. Taka taka, taka taka... İleride görünen minyatür adaya kadar takip ettim. Sonra gecenin karanlığında kayboldular. Fakat, teknelerinin motorundan çıkan ses hâlâ duyuluyordu.

Bu sırada aşağıda yine birtakım hareketler olmaya başlamıştı. Bütün dikkatimi gözlerimde toplamıştım ve neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Bir erkek ve bir kadının hemen ileride duran tekneye gittiklerini gördüm. Az önceki çiftin yaptıklarını tekrarladılar. Yani adam motoru çalıştırmak için harekete geçmiş, kadın ise az önceki kadın gibi çapayı çekmeye başlamıştı. Sonra küreğe asıldı ve teknenin baş tarafını çevirdi. Bu sırada adam motoru çalıştırmıştı. Bu teknenin sesi daha farklıydı. Güçlü bir homurtuyla hareket etti. Tam uzaklaşmaya başlamıştı ki, ardından üçüncü bir tekne daha harekete geçti. Üçüncü teknenin içinde de bir çift seçiliyordu ve başka kimse görünmüyordu.

Gecenin üçünde tam üç tane tekne arka arkaya kıyıdan ayrılmıştı. Belli ki, balık tutmaya gidiyorlardı. Fakat, bunlar bildiklerimizden farklıydı. Onlar, karı-koca, çiftler halinde balığa çıkıyorlardı.

Kadın ve erkek aynı gücü gösteriyor, aynı performansı sergiliyor ve inanılmaz bir uyum içinde hareket ediyorlardı. Teknenin içinde oradan oraya giderken dans eder gibi görünüyorlardı. Gizemli, anlaşılmaz bir görünümleri vardı.

Sabah gün ışıdıktan sonra geri dönüyorlardı. Birlikte ağlarını topluyor, balıklarını yükleniyor yine birlikte evlerine geri dönüyorlardı.

Gündüz onları gördüğümde çok şaşırmıştım. Gece hissettiğim duygular içimde uyanmıyordu. Son derece sıradan görünüyorlardı. Fakat, yüzleri ışıl ışıldı. Mutlu insanların ifadesini taşıyorlardı. Ve gün boyu evleriyle, evlerinin işiyle ilgileniyorlardı.

Bunlar hiç yorulmuyorlar mı, diye düşündüm ve sormaktan kendimi alakoyamadım. Öyle sade ve olağan bir ifadeyle, ‘‘Yooo’’ dedi, ‘‘Öğlen bir ara uyuyoruz. Akşam erken yatıyoruz. Gece üçte kalkıyoruz. Sonra denize açılıp ağlarımızı atıyoruz. Sonra iki saat daha uyuyoruz. Uykusuz kalmıyoruz.’’

Şu söyledikleri bile anlaşılır gibi değildi. Uykularını alıyorlarmış. Bölük pörçük bir uyku kime yeter? Normal, sağlıklı, düzenli uyuyan kimseye yetmez. Tabii uyku düzeni herkese göre değişebilir. Fakat, kesintisiz uyumak kadar kişiyi sağlıklı ve güçlü kılan başka bir şey yok gibidir. Ya da ben öyle biliyordum. İşte bütün bildiklerim bir kere daha altüst oldu. Demek ki, bundan sonra biliyorum dediğim her şeyi yeniden gözden geçirmem gerekecek.

Arkadaşım Dilek'in bitişiğindeki ev, balığa ilk çıkan çifte aitti. Bu evin alt katında kendileri yaşıyor, üstte bulunan iki katın odalarını pansiyon olarak değerlendiriyorlardı. Anlayacağınız gece gündüz çalışıyorlardı bu insanlar. Ve hiç de yorgun görünmüyorlardı.

Yeniden tuhaflaşmaya başladığımı hissettim. Romalıların köylerini işgal edemediği Galyalıları hatırladım. Burası pek Galyalıların yaşadığı köy gibi ormanlarla kaplı bir yer değildi. Fakat, insanların yaşayışları ve anlayışları neredeyse aynıydı diyorum. Yasemin'ce...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!