YaÅŸamımdaki trajedilere hoÅŸçakal diyorum, kahkaha dönemine geçiyorum

Güncelleme Tarihi:

Yaşamımdaki trajedilere hoşçakal diyorum, kahkaha dönemine geçiyorum
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 11, 2005 00:00

Ä°ki tür moda var. Biri sadece estetik için diÄŸeri de anlamlandırmak için. Ben anlamlandırmak kısmındayım. Bunu kendimi ve öğrendiklerimi ifade etme biçimi olarak görüyorum.Bu yüzden koleksiyonumun kostüm deÄŸeri kadar mesaj deÄŸeri de önemli.’ Tasarımcı Ãœmit Ãœnal (35) moda anlayışını bu sözlerle anlatıyor. Ãœnal 1992’den beri hayatımızda. 1992’den beri her altı ayda bir yeni bir koleksiyona imza atıyor. Her altı ayda bir bize yeni bir hikaye anlatıyor. Kimi zaman Çingeneleri, kimi zaman Rusları, kimi zaman da Himalayaları. 2006 kış koleksiyonu Babil onun için bir dönüm noktası. Bundan sonra yılda bir kez koleksiyon hazırlayacak. Ve artık trajedileri bir kenara bırakıp, kahkaha dönemine geçecek. MAVÄ° RENGÄ° TEÅžEKKÃœR ETMEK İÇİN KULLANDIMSon koleksiyonum Babil her ÅŸeyin bir özeti. Bugüne kadar koleksiyonlarımın hüzünlü ve renksiz olması çok eleÅŸtiriliyordu. Herkesin yaptığı gibi Çingeneleri kırmızı ve renkli göremiyordum. Çingeneler koleksiyonum bile griydi. Bir kuyuya taÅŸ atarsın ve kuyunun derinliÄŸini anlarsın ya, ben de koleksiyonlarımı hazırlarken içime bir taÅŸ atıyorum ve yüreÄŸimin, beynimin sesini duyuyorum. Bu koleksiyonla bir mesaj vermek istedim. ‘Herkes Kendi Bahçesinde’. Koleksiyon bir bahçeydi, Babil’in asma bahçeleri ile baÅŸladım. Babil’in bütününden tapınaklarından, kulesinden esinlendim. Defilede 9 modelle performans yaptım. Kulis yoktu. Herkes sahnede giyindi, soyundu. KumaÅŸların çoÄŸu Japonya’dan. Net kesimler kullandım. Ä°fadesi belli. Yeni kuplar, yeni pantolonlar var. Bu koleksiyonla yaÅŸamımdaki trajedilere hoşçakal diyorum. Bundan sonra kahkaha dönemine geçiyorum. Pablo Picasso’nun mavi dönemi vardı, olgunluk dönemi. Ben de maviyi çok ÅŸey öğrendiÄŸim babama teÅŸekkür etmek ve minnet duygusunu anlatmak için kullandım. KIYAFETÄ°N YANINDA MÃœZİĞİNÄ° DE SATIYORUM 24 ülkede 40 özel butikte satış yapıyorum. Tasarımlarımı alan insanlar hikayeyi de paylaşıyor. Butiklerde ve galerilerde koleksiyonu hazırlarken yararlandığım belgeleri, kitapları, dinlediÄŸim müzikleri de satıyorum. Artık herkes alıştı, ‘Bunun kitabı, müziÄŸi ne?’ diye soruyorlar. Satıldığım her butikte bir defter açıyorum. Koleksiyonun duygusuyla ilgilenen herkes bana mesajlar yazıyor. Bazı ülkelerde butiklerde deÄŸil sanat galerilerinde satış yapıyorum. Amerika’dan genç tasarımcılar staj yapmak için baÅŸvuruyor. ‘Beni nasıl buluyorlar’ diye düşünüyordum ilk önce, sonra ÅŸunu fark ettim. Tasarıma ucundan kıyısından bulaÅŸan insanlar bunu yaÅŸam biçimi yapıyor. Fuarlara geliyor, defileleri izliyor. ABBATE BENÄ°M HAYAT SPONSORUMAbbate ile çok dürüst bir iliÅŸki içindeyim. Mantık evliliÄŸimiz var. Gerçek ÅŸu ki inanılmaz teklifler alıyorum. Abbate ile olan fiziksel iliÅŸkimle kıyaslanmayacak büyüklükte teklifler. Ama annem bana koÅŸulsuz sevmeyi öğretti. Abbate benim hayat sponsorum. Ailemle de ilgililer, Babamın ölümünde ilk arayan onlardı. Abbate dışında Lante ve Bonchic markalarını yaratıyoruz. Onları Ãœmit Ãœnal’ın erkek koleksiyonu olarak görüyorum. Bir beÅŸ yıl daha çalışabilirsem sektördeki son noktam Abbate olacak. Ondan sonra bir yandan kendi koleksiyonumu yaparken diÄŸer yandan Damdaki Kemancı ya da çamurla oynayan adam olacağım. Babamla tartışınca çizmeye baÅŸladımTasarımla nasıl tanıştınız? - Ben tesadüfen tasarımcı oldum. Modadan çok sanata ve arkeolojiye meraklıydım. Kendimi bildim bileli ikiye bölünmüş bir hayatım vardı. Yapmak istediklerim ve yapmak zorunda olduklarım. Yapmak istediklerim hayata dair her ÅŸeydi. Dans, heykel, resim, müzik gibi. Bazen ‘Damdaki Kemancı’ olmak istiyorum, bazen ünlü bir heykeltıraÅŸ. Yapmak zorunda olduÄŸum ÅŸey ise modaydı. Sekiz yaşındayken annem babamla birlikte bir tekstil atölyesine sahiptik. O atölyede annem ve babamdan sonra üçüncü işçiydim. Ortacı olarak baÅŸladım. Yerleri süpürüyordum. Babam zor bir adamdı. 10 yaşına kadar ona çıraklık yaptım. Ailem kendini çok zor finanse ediyordu ve ben baÅŸka iÅŸler yapmak zorunda kaldım. Nasıl iÅŸler?- Artık kumaÅŸ parçalarından yaptığım çantaları sattım. Babam derslerim kötü olursa okula gitmeyip sürekli atölyede çalışacağımı sık sık hatırlatıyordu. Bu sebeple hep sınıf birincisi oldum. KurtuluÅŸu arkeolojide buldum. 18 yaşında Ä°stanbul Ãœniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi’ne girdim. Aynı günlerde babamla kavga edip baÅŸka bir atölyeye geçtim. Osmanbey ve civarında 15’e yakın iÅŸ deÄŸiÅŸtirdim. Konfeksiyon atölyelerinde yapılan her iÅŸi yaptım. Makastar da oldum, son ütücü de. Hayatınız ne zaman deÄŸiÅŸti? - 1992’de Beymen Academia birincisi olunca. Ä°lk profesyonel koleksiyonunuzu ne zaman hazırladınız? - 18 yaşında babamla tartışınca çizmeye baÅŸladım. BeyoÄŸlu’nda ufak kafelerde dört-beÅŸ mankenle defileler yapardım. Ama ilk bilinçli koleksiyonu Beymen Academia için hazırladım. Ä°smi SS Venus’tü. Nazi subaylarını ve güzellik tanrıçasını birleÅŸtirmiÅŸtim. 92’den sonra her altı ayda bir koleksiyon hazırladım. Ta o zamanlardan beri hazırladığınız her koleksiyonun bir hikayesi var. Bu arkeoloji okumanın faydaları mı? - Evet. Arkeolojide araÅŸtırma yöntemleri çok önemlidir. Sezonun renklerini ve modanın eÄŸilimlerini bir yerlerden öğrenip koleksiyon hazırlamak kolaycılık gibi geliyor. Bir ÅŸeyleri takip etmekten çok takip edilen olmak asıl üretkenliktir. Koleksiyonun hikayesi üzerinde çok çalışıyorum. Bir koleksiyonumu bir yıl okuduÄŸum bir kitap üzerine yaptım mesela. Ön araÅŸtırmadan sonra üretmek çok kolay oluyor çünkü gideceÄŸiniz yolu biliyorsunuz. Arkeolojiden sonra Marmara Güzel Sanatlar’da Moda-Tekstil okudunuz. Bu eÄŸitim size ne kazandırdı? - Marmara’da yöntem öğrenmedim. Tasarım yolculuÄŸunun içindeki sürprizlere hazırlandım. Yöntemi arkeolojide oluÅŸturdum. Zaman zaman yurtdışında ÅŸansınızı denemediÄŸiniz için piÅŸman oluyor musunuz? - Hiç. Ben tam bir Ä°stanbulluyum. Ofisim Tünel’de. Buradaki sanatçıların çoÄŸu gibi ben de yoksul ruhluyum. En sevdiÄŸim biber dolması. ArkadaÅŸlarımla yemek yemeye bayılıyorum. Ä°stanbul bana o kadar yakışıyor ki. Londra’ya, Paris’e yakıştırmıyorum kendimi. Ama Fransızca öğreniyorum. Paris’e yatırım yaptım. Ä°stanbullu bir adam olarak dünyaya merhaba deyip, Ä°stanbul’da oluÅŸturduÄŸum öyküleri anlatıyorum. GRÄ° SAÇLI KADINLARA HAYRANIM30’a yakın çok özel müşterilerim var. 30 yaÅŸ üzerinde, uzun boylu, gri saçlı, ışıltılı kadınlar onlar. Beyni ve yüreÄŸi arasında koordinasyonu olan insanlar. Kültürlü, kitap okuyan. Popüler deÄŸil ama etken olan kadınlar. MÄ°LÄ°METRÄ°K BÄ°R ROTAM VARBir Çin atasözü şöyle der: ‘İyi bir balık resmi çizmek için önce balık olmak gerekir.’ Ben de koleksiyonlarımı hazırlamadan önce balık oluyorum. Ön çalışması olmadan hiçbir ÅŸey tasarlamıyorum. Ä°ÅŸi tesadüfe bırakmıyorum. Pembe modaymış hadi ben de pembe bir koleksiyon hazırlayayım demiyorum. Milimetrik bir rotam var. Sürprizlerden hoÅŸlanmadığım bir moda anlayışım var. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!