Yakında şizofren olacağım

Güncelleme Tarihi:

Yakında şizofren olacağım
Oluşturulma Tarihi: Mart 11, 2012 00:00

Onun adını son zamanlarda çok sık duyar oldu. Hem “Kurt Kanunu” hem de “80’ler” dizisinde rol alıyor. Bu tempo yetmezmiş gibi çekim sonralarında da Haldun Dormen’in yönettiği “Marika’nın Serveti” adlı oyun için tiyatroya koşuyor. Oyunda hem 16 yaşında bir genç kızı hem 80 yaşında yaşlı bir kadını canlandırıp tiyatro severleri kendine hayran bırakan Pelin Akil “O kadar fazla rolü aynı anda oynuyorum ki, yakında şizofren alacağım” diyor!

Haberin Devamı

Oyunculuk serüveninin başlangıcına gidecek olursak; bildiğim kadarıyla “Rent Müzikali” ile adım atmışsın oyunculuğa... O süreçten biraz bahsedelim mi?  

- İstanbul Üniversitesi Müzikal Bölümü’nde okuyordum. Bir gün Bilgi Üniversitesi’nde okuyan bir arkadaşım, Brodway müzikallerinden olan “Rent”i sahneleyeceklerinden bahsetti. Gerçi ekibe okul dışından kimseyi almıyorlardı ama ben o müzikali çok sevdiğim için şansımı deneyeyim dedim. Yönetmenliğini Volkan Severcan’ın kardeşi Bora Severcan yapıyordu. Gittim, kendisiyle görüştüm. Prova yaptık ve Bora “Bizimlesin” dedi. Böylelikle başladı oyunculuk kariyerim.   
   
“Rent Müzikali”nde bir lezbiyeni canlandırmışsın... Zorlandın mı o karakteri yaratırken? 

- Evet, lezbiyen, dominant bir avukatı canlandırıyordum. Gerçi ben oradaki tüm karakterleri canlandırma konusunda hevesliydim. Yeter ki bu müzikalde olayım diyordum. Sonuçta oyuncuyuz ve rol neyi gerektiriyorsa oynayabilmemiz gerekiyor. Dolayısıyla bir sıkıntı çekmedim. Böyle şeylerin problem olmaması gerektiğini düşünenlerdenim.

KARİYERİNİ SEVERCAN KARDEŞLER ŞEKİLLENDİRDİ  

O müzikalden sonra kariyerine “Arka Sıralar” dizisiyle devam etmişsin. O projeye nasıl dahil oldun?

- Onun da “Rent Müzikali” ile ilgisi var aslında... Volkan Severcan müzikali izlemeye gelmiş, beni çok beğenmiş ve Mint Yapım ile çalıştığı için şirkete beni tavsiye etmiş. “Arka Sıradakiler”e Zehra olarak katılmam onun sayesinde oldu yani...

Ve dizi çalışmaları hızlanarak sürüyor.

- Öyle oldu. şimdi Kemal Tahir’in romanından uyarlanan “Kurt Kanunu” adlı dizide Naciye’yi oynuyorum.

Yoksa “Naciye Naciye Cilveli Naciye” diye söylenen şarkı sözündeki Naciye mi o?

- Evet, aynen öyle... Oradaki Naciye, bu Naciye işte (gülüyor)... ışveli, cilveli, ayakta kalabilmek için muhbir olan ve dimdik durabilmek için güzelliğini de kullanan bir kadın Naciye...

“Kurt Kanunu”nun yanı sıra yine aynı kanalda yayınlanan “80’ler” adlı dizide de rol alıyorsun...

- Evet, aynı kanalda ve aynı günde arka arkaya yayınlanan işler bunlar. Hakikaten çok enteresan oldu. Sürekli dönem işi denk geldi. Aynı zamanda Haldun Dormen’in yönettiği “Marika’nın Serveti” adlı tiyatro oyununda Marika’yı oynuyorum. O da dönem işi. Birinci perdede 16 yaşındaki bir kızı oynuyorum. ikinci perdedeyse 80 yaşında bir kadını... Marika, Naciye, Seçil derken yakında şizofren olacağım gerçekten. şaka bir yana, bu büyük bir şans aslında. Beni çok geliştiriyor.

KIŞ AYINDA PATLICAN KIZARTMAK OLMAZMIŞ!

“80’ler” dizisinde 1980’lere uzanmak mı daha keyifli yoksa “Kurt Kapanı”nda 1926’a gitmek mi?

- 80’li yıllar hakkında daha çok bilgi sahibiyim. En azından anne ve babamdan biliyorum. Ama 1920’li yıllarla ilgili fikrini sorabileceğim kimse yok. O yüzden o yılların araştırması daha çok zamanımı alıyor.

Peki dönem işlerindeki rollerine hazırlanırken nelerden besleniyorsun?

- Dönem fotoğraflarına çok bakarım. Teknolojinin daha kısıtlı olduğu zamanlarda insanların beden dilini daha çok kullandığını fark ettim... Hani gerdan kırmak, göz süzmek durumları var ya... Onlara dikkat ederim, böyle detaylar yakalamaya çalışırım.

İnsanlar dönem işlerini izlerken daha sert eleştiriler getirirler...

- Doğru... Seyirci çok dikkatli... Mesela bir bölümde sobanın üzerinde patlıcan kızartma sahnemiz vardı. Kış ayında patlıcan olmazmış. Hemen uyarı geldi...

Haberin Devamı

ŞARKI SÖYLEMEK REHABİLİTASYON GİBİ BİR ŞEY
 
Piyano çalıyormuşsun diye duydum, doğru mu?

- Evet ama amatör olarak çalıyorum. Öğrenmeye devam ediyorum diyeyim... Ben daha çok sesimi kullanmayı severim aslında. arkı söylemek benim için rehabilitasyon gibi bir şey. “Kurt Kanunu”nun altıncı bölümünde de bir türkü söyledim zaten.

Hangi türküyü seslendirdin?

- Daha önce hiç duymamış olduğum “Nasip Olsa Yine Gitsek Yaylaya” adlı türkü... ıskender Paydaş ile birlikte yaptık kaydını. Dediğim gibi şarkı söylemeyi çok seviyorum ve bunu oyunculukta kullanmak da hoşuma gidiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!