Türkiye’nin ilk organik sütü geliyor

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’nin ilk organik sütü geliyor
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 27, 2005 00:00

Kelkit’teki organik çiftlik projesi üç yıl önce baÅŸladı. Zamanla adı ekolojik tarımla ilgili çevrelerde duyulmaya baÅŸladı. Altı ay önce projenin danışmanlığına Dr. Ulrich Spilberger ve Dr. Julius F. Obermaier getirildi.Ekolojik tarımın pirleri sayılan bu iki bilim adamı, organik tarım üzerine Avrupa BirliÄŸi’nin müktesabatını yazmış ve 1970’teki meÅŸhur organik tarım manifestosuna imza atmıştı. Dr. Obermaier Kelkit projesini şöyle anlatıyor: ‘Bu projeyi üç yıldır tüm Avrupa konuÅŸuyor. Avrupa’nın en önemli sosyal sorumluluk projesi. Åžimdi bize her gittiÄŸimiz yerde bu projeyi soruyorlar.’Kelkit Organik Süt Sığırcılığı Ä°ÅŸletmesi, yani Kelkit Organik Çiftlik kentin üç kilometre dışındaydı. 1450 rakımlı bu memlekette, eksi 9.5 derecelik bir soÄŸukta keyifle çalışan bir ekip karşıladı bizi: Ziraat mühendisleri, iÅŸletmeciler, veterinerler, zeoteknik uzmanları ve tarım işçileri. Önlükleri ve tulumları, topraÄŸa bulanmış çizmeleriyle Ä°ki Alman hoca da aralarındaydı. Ertesi gün Türkiye’nin ilk organik tarım okulunu gördük. Organik Çiftlik’le sözleÅŸme yaparak organik tarıma geçen çiftçileri köylerinde ziyaret ettik. Bu iki gün boyunca tarım, toprak sevgisi, gıdalar, bitkiler ve hayvanlar üzerine tüm bilgilerimin bir hurafeler silsilesinden ibaret olduÄŸunu anladım. ÇiftliÄŸe veda ederken kar baÅŸladı. Ziraat mühendisi Akın Ãœstün, asfalta düşer düşmez eriyen karları iÅŸaret ederek dedi ki: ‘Organik tarıma baÅŸladığımda ziraat fakültesinde bize öğretilenlerin tümünün yanlış olduÄŸunu anladım. Bize modern ziraat eÄŸitimi diye, doÄŸayı yok etmenin, nesilleri sakatlamanın metotlarını göstermiÅŸler. Artık her ÅŸeyi tersine çevirerek okuyor ve uyguluyorum. Eski bilgilerim asfaltın üstüne düşer düşmez eriyip yok olan bu karlar gibi kayboluyor. Åžimdi insanı, hayvanı ve toprağı daha çok anlıyorum.’Kelkit’te ısı eksi 10 derece. Ahırlara doÄŸru gidiyoruz. Hayvanlar kapısı penceresi açık devasa bir ahırda, dondurucu soÄŸuÄŸun ortasında yemleniyor. Dr. Ulrich Spilberger’e, ‘Zavallı sığırlar hasta olacak’ diyorum. ‘Hayır asıl kapalı ahırda hasta olurlar. Ä°nsanlar bunları evcilleÅŸtirmeden önce ahırda mı yaşıyorlardı?’ diye soruyor. ‘Bunu hiç düşünmemiÅŸtim’ diyorum. Dr. Spilberger, ‘Organik tarıma bildiÄŸiniz her ÅŸeyi yeniden düşünerek baÅŸlayacaksınız, yoksa anlayamazsınız’ diye cevap veriyor. Ä°ÅŸin sırrı bu.Ekolojik tarım hayvan haklarına ve doÄŸal ortamlarına saygıyı esas alıyor. DoÄŸum yapacak inek özel bir bölüme alınıyor. Yavrular doÄŸduktan sonra üç gün boyunca annelerinin yanında kalıyor ve ‘ağızlık’ denilen o çok kıymetli ilk sütü doya doya içiyor. Oysa Türkiye’de köylülerin çoÄŸu, yaÄŸ oranı ve besin deÄŸeri çok yüksek ağızlığı kendilerine ayırır. Dr. Spilberger, ‘Bu büyük bir adaletsizlik’ diyor. ‘Hem yeni doÄŸmuÅŸ yavruyu annesinin memesinden ve sıcaklığından hem de dünyanın en etkili aşısından mahrum bırakıyorsunuz.’ Bu süt, buzağının bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. Üç gün sonra buzağı baÅŸka bir bölüme götürülüyor. Burası resmen kreÅŸ. Her yavrunun özel, eskimo evini andıran bir kulübesi var. Bakıcılar biberonlarındaki sütü tazeliyor. Her buzağının bölmesinde kuru mama yemlikleri de mevcut.Günde iki sağım yapılıyor. Sağım zamanı geldiÄŸinde inekler bir çoban tarafından modullanmaksızın sağım odasının kapısında muntazam sıralar oluÅŸturuyorlar. Sırası gelen, boÅŸ bulduÄŸu bölmeye geçip arkasını dönüyor pompasının takılmasını bekliyor. Burada bir gelenek var. ÇiftliÄŸe gelen her ziyaretçi, eÄŸer isterse, o sırada doÄŸan buzağıya adını veriyor. Dr. Spilberger, ‘Yeni doÄŸacak bir buzağıya senin adını verelim mi?’ diye soruyor. Tamam diyorum. Biraz sonra hamile bir ineÄŸi muayene ederken gülerek, ‘İki gün sonra Ersin Kalkan doÄŸacak’ diyor.30 MÄ°LYON DOLARLIK PROJEKelkit’teki organik tarım iÅŸletmesinin temeli 27 Temmuz 2002’de atıldı. ÇiftliÄŸin kurucusu Aydın DoÄŸan, temel atma töreninde ‘Burada doÄŸdum ve bir gün buraya geri döneceÄŸim’ demiÅŸti. ‘Beni yetiÅŸtiren insanlara borç ödemekteyim.’ Ekim 2003’te 600 baÅŸ gebe düve ithal edilerek proje baÅŸlatıldı. Kelkit, kışları çok soÄŸuk olduÄŸundan hayvanlar Kanada’nın kuzeyinden getirildi. Çiftlik, organik süt sığırcılığında Avrupa’daki en büyük kapasiteye sahip. Türkiye’nin ilk organik sütü, bu çiftlikten haziran ayında çıkacak. DoÄŸan Holding, projeye 30 milyon dolar harcamış.Hayvanların organik yemle beslenmesi ÅŸart. Geçen yıl, iÅŸletmeye ait 1564 dekar, kiralanan 350 dekar ve sözleÅŸmeli çiftçilere ait 1350 dekarlık arazilerde organik yem bitkisi üretildi. Bu yıl sözleÅŸmeli arazi miktarının 2100 dekara, 2006’da ise 4 bin dekara çıkması bekleniyor. Ä°ÅŸletme Müdürü Ä°lhan BaÅŸaran, Türkiye’de bir inekten yılda ortalama 2 ton süt alındığını, organik çiftlikte bu oranın inek başına 7.5 tona ulaÅŸtığını söylüyor: ‘Bu proje ülkemizdeki tüm tarım anlayışını deÄŸiÅŸtirecek bir dinamiÄŸe sahip. Bir hedefimiz de, yakaladığımız süt ortalamasını tüm ülkeye yaymak. Bu nedenle AB Ä°ÅŸletmeler Genel Müdürlüğü tarafından Avrupa çapında yapılan bir yarışmada Kelkit en iyi 10 projeden biri seçildi.’DoÄŸan Organik Ãœrünler, çevredeki çiftçilere organik tarım eÄŸitimi veriyor. EÄŸitim verilen köy sayısı 56’ya ulaÅŸtı. Tarım Bakanlığı, 2002’de Kelkit Havzası’nı organik tarım bölgesi ilan etti. EÄŸitimi, Meslek Yüksekokulu ile birlikte çiftlik veriyor. Bu eÄŸitim sonucunda 80 çiftçi, iÅŸletmeyle sözleÅŸme imzalayarak organik tarıma geçti. BirleÅŸmiÅŸ Milletler kaynaklarından, Kelkit köylülerinin eÄŸitimi için bu yıl 100 bin dolarlık bir destek saÄŸlandı. Aydın DoÄŸan da projeye 50 bin dolarlık bir destek verdi.Parasızlıktan kimyasal gübre alamamıştım, bunun bir gün iÅŸe yarayacağı aklıma gelmezdiOrganik çiftlikte yem bitkileri bölümünün üretiminden sorumlu ziraat mühendisi Akın Ãœstün’le birlikte sözleÅŸmeli çiftçilerle tanışmak için KınalıtaÅŸ Köyü’ne gidiyoruz. Köy odasında gürül gürül yanan sobanın üstünde çay demlenmiÅŸ. 25 yıllık çiftçi Durali Åžahin, geçen yıla kadar sadece iki büyükbaÅŸ, dört küçükbaÅŸ hayvanı olduÄŸunu söylüyor. ‘Bir ara Ä°stanbul’a göçmeyi düşündüm ama bu yaÅŸtan sonra yeni bir hayat kurmak zor geldi.’ Hayat böyle akarken iki yıl önce Akın Ãœstün ve ekibi gelip köylülere ‘Organik tarıma geçerseniz, şöyle iyi olacak, böyle rahat edeceksiniz’ yollu tavsiyelerde bulunmuÅŸ. ‘Biz önce inanmadık’ diyor Durali Åžahin. ‘Bunların söyledikleri bize politikacıların masalları gibi geldi.’ Köydeki 80 haneden sadece 6’sı ikna olmuÅŸ ilk bir yılda. Åžahin, ‘Gözümüzü kararttık, hemen ekime baÅŸladık’ diye devam ediyor. ‘Tamam da’ diyorum, ‘topraklarınız temiz miydi ki hemen ekime geçtiniz, kimyasallar ne oldu, hiç nadasa bırakmadınız mı?’ Köylüler gülüyorlar. Selman Aksu ‘Paramız oldu da kimyasal gübre mi almadık gardaÅŸ?’ diyor. Söz yeniden Durali Åžahin’de: ‘Bir gün yoksulluÄŸumun bir imkan ÅŸeklinde bana döneceÄŸini kırk yıl kalsa düşünemezdim. Fakirdik, kimyasal alamadık. Senelerce varlıklı köylülerin yarısı kadar ürün aldık. Sonra bu mühendis geldi ve ‘Toprakların kimyalı mı kimyasız mı?’ diye sordu. Utana sıkıla, ‘Kimyasız beyim’ dedim. ‘İyi o zaman sen hemen baÅŸlayabilirsin’ dedi. ‘Nasıl?’ dedim. ‘Yorganik tarımla’ dedi. Dedim ki: ‘Yorganik tarım da neyin nesi?’ Güldü, ‘Yorganik deÄŸil or-ga-nik’ ve anlatmaya baÅŸladı...’Mühendis Akın Ãœstün, anlatmaya baÅŸlamış: ‘Bildiklerinizi unutun. Artık sabanı topraÄŸa sokup altüst etmek yok. Ä°ki yanından çizgi ÅŸeklinde sürüp bırakacaksınız. Tohumu biz vereceÄŸiz. Elinizle serpmeyeceksiniz, tırmık da yok. Size, mibzer diye bir alet vereceÄŸiz. Tohumu onun içindeki sandığa koyup toprağın üstünde gezdireceksiniz. O hem ekecek, hem de arkasındaki çubukla tohumun üstünü ince bir toprak tabakasıyla kapatacak. Bu kadar...’Altı çiftçi, Ekim 2003’te hasadı yapıp ürünü ÅŸirkete teslim etmiÅŸ ve trink paralarını almış. Bu sene köyden sözleÅŸme yapan çiftçi sayısı 20’ye çıkmış. Seneye, 80 hanenin tamamı organik tarıma geçecek.ORGANÄ°K TARIM NÄ°YE ORTAYA ÇIKTI?Biz büyüdük ve kirlendi dünyaHer ÅŸey 19. yüzyılda baÅŸladı. Yüzyılda kimya akıl almaz bir hızla geliÅŸti, makine ortaya çıktı, fabrika bacaları kentlerin manzarasına girdi, sanayileÅŸme miti bütün dinlerin ve inançların üstünde yer aldı. KutsallaÅŸtı, sorgulanmadı. Denizler kirlendi, havalar oksijensizleÅŸti, nüfus katlanarak arttı. Artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yüklendikçe yüklendi insan topraÄŸa. 1950’lerin sonunda ‘YeÅŸil Devrim’ denilen yeni tekniklerle ürünlerde yüzde 200’e varan artışlar saÄŸlandı. Bu da kimyasal gübre ve ilaç marifetiyle yapıldı. Binyıllardır kendi halinde döngüsünü sürdüren hayvanlara ve bitkilere hormon verildi, antibiyotik şırınga edildi. Bu da yetmedi ve ÅŸimdi GenetiÄŸi DeÄŸiÅŸtirilmiÅŸ Organizmalar’a (GDO) sıra geldi. Daha kolay istiflensin diye küp ÅŸeklinde karpuzlar çıktı. 30 kiloluk tavuklar gıdaklamaya koyuldu. Sonuç: Hava ve su kaybedildi, atmosfer delindi, toprak yoruldu. Birçok bitki ve hayvan türü yok olup gitti. Işıltılı, cilalı görüntüsüyle bizi aldatan hayatımız sakatlandı. 1920’lerde birbirinden habersiz bir grup çiftçi doÄŸaya saygılı bir tarım yöntemini benimsedi ve topraklarında kimyasal gübre kullanmayı reddetti. Bu tarihten sonra tarım ikiye ayrıldı. Kimyayı kullananlara konvansiyonel tarımcılar dendi, diÄŸerlerine organikçiler. Konvansiyonel tarımın dünyanın sonunu getireceÄŸi 1960’ların sonuna doÄŸru anlaşıldı. Birkaç aklıselim sahibi çıkıp ‘Ey insan artık dur ve düşün’ dedi. Az sayıda bilim insanı 1970’te bir manifesto yayınlayarak ekolojik denge ile ekosistem çeliÅŸkisinin dünyanın sonunu hazırladığını ilan ettiler. Ve o andan itibaren yeni bir devir baÅŸladı. Buna ‘organik tarım’, ‘ekolojik tarım’ ya da ‘biyolojik tarım’ adı verildi. Hedef toprak, hava, su, hayvan, bitki ve insan arasında bozulan dengenin yeniden tesisiydi.VÄ°CDANLI BÄ°R ÃœRETÄ°MAtatürk Ãœniversitesi Kelkit Aydın DoÄŸan Meslek Yüksekokulu Teknik Programlar Bölüm BaÅŸkanı Yard. Doç. Dr. Bahri Bayram organik tarımı şöyle özetliyor:Organik tarım, toprağın yapısının korunması ve içindeki biyolojik yaÅŸam dengesinin yeniden tesisini hedefler. Bu dünyanın sadece bize ait olmadığını hatırlatır. Genetik çeÅŸitliliÄŸin devamını saÄŸlar. Organik tarımcılar doÄŸa ile uyum içinde çalışır, tarımsal üretimde bölgesel kaynakları kullanır, yeter miktarda ve kalitede gıda üretmeyi hedefler.Bitkisel ve hayvansal üretimi birlikte yaparak, birbirlerinin girdilerini kullanarak karşılıklı desteklenmesini hedefler. Organik tarımcılar, evcil hayvanlar için en iyi yaÅŸam koÅŸullarını hazırlar. Organikçiler, ellerini vicdanlarından ayırmadan çalışır ve üretir. TÃœRKÄ°YE ORGANÄ°K TARIMIN NERESÄ°NDE?Avrupa BirliÄŸi, organik tarımı 1975’te programları arasına aldı. Ekolojik Tarım AB YönetmeliÄŸi 24 Haziran 1991’de, hayvancılığı içeren direktif 2000’de çıktı. Türkiye 1994’te Bitkisel ve Hayvansal Ãœrünlerin Ekolojik Yöntemle Ãœretimi yönetmeliÄŸini yayınladı. 3 Aralık 2004 tarihli kanunla kapsayıcı hükümlerin çerçevesi çizildi. Türkiye’de organik tarım 1980’lerin ortalarında Avrupalı büyük toptancıların organik ürün talebinde bulunmasıyla baÅŸladı. Kuru üzüm, kayısı, incir ve fındık üreten birkaç üreticiyle baÅŸlayan projeler çeÅŸitlendi ve büyüdü. Organik tarımın geleceÄŸi parlak. ABD’de 0-2 yaÅŸ arasındaki çocuklar için üretilen mamaların organik olma zorunluluÄŸu getirildiÄŸini düşünürsek, dünyanın nereye doÄŸru gittiÄŸini daha iyi anlarız. RAKAMLARLA ORGANÄ°K TARIM100 ülkede, 20 milyon hektarda yapılıyor. Dünya organik pazarı 30 milyar dolar. Türkiye dünya pazarının sadece binde 14’ünü elinde tutuyor.Türkiye’de 13 bin üretici, 100’den fazla ürün çeÅŸidiyle dünya pazarında. Türk üreticileri ürünlerini 103 bin hektarlık bir arazide yetiÅŸtiriyor. Ä°hracat hacmi 300 bin dolardan 36 milyon dolara kadar çıktı. DR. ULRICH SPILBERGERTürkiye mirasla bölünen topraklarını birleÅŸtirmeliTürkiye organik kuru meyve ihracatında dünyada birinci. Ama ürünleri çeÅŸitlendirme ve hayvancılıkta çok eksiÄŸi var. Bakir ve temiz topraklar çok hisseli, miras yoluyla bölünmüş. Toprakları birleÅŸtiremezse tarımda dışa bağımlı yaÅŸamaya mahkum. Almanya’da toprak önce en büyük çocuÄŸa ait. Büyük çocuk, bedelini kardeÅŸlerine ödeyip toprağı kendi üzerine geçirir. Parası yoksa bedeli devlet karşılar, toprağın yeni sahibini borçlandırır.DR. JULIUS OBERMAIERÄ°ran topraklarını korumakta Türkiye’den çok daha aktifTopraklarınızda iki önemli sorun var: Biri çok kirli, ikincisi ise çok parçalı. Ä°ran’ın Atatürk gibi bir önderi hiç olmamış ama topraklarını yeniden kazanmak için çok daha aktif politikalar yürütüyor. Nehirleriniz kirletilmiÅŸ. Araziler buradan sulanıyor. Bu zehirler topraklara ve insanlara geçiyor.TÃœRKÄ°YE’NÄ°N TEK ORGANÄ°K TARIM OKULUEylül 2003’te açılan Atatürk Ãœniversitesi Kelkit Aydın DoÄŸan Meslek Yüksekokulu 496 öğrenci kapasiteli. 17 derslik, 20 laboratuvar, konferans salonu, kütüphane, internet cafe, 144 kız, 288 erkek öğrenci için 432 yataklı yurt binası, kapalı spor salonu ve 23 lojman yer alıyor. Okul bir yıllık Ä°ngilizce hazırlık eÄŸitimi veriyor ama eÄŸitim dili Türkçe. Ä°lk iki yıl zorunlu yabancı dil dersi, daha sonraki iki yıl mesleki yabancı dil dersi veriliyor. Teknik Programlar Bölümü’nün altında Organik Tarım, Bilgisayar Teknolojisi ve Programlama, Endüstriyel Elektronik bölümleri var. Ä°ktisadi ve Ä°dari Programlar Bölümü altında ise ÅŸimdilik sadece Muhasebe Bölümü bulunuyor. Organik Tarım Bölümü, ekolojik tarım üzerine eÄŸitim veren tek okul. Åžimdilik 11’i kız 29 öğrencisi var.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!