Türkan Şoray’dan Aydın Boysan’a çok özel doğumgünü hediyesi

Güncelleme Tarihi:

Türkan Şoray’dan Aydın Boysan’a çok özel doğumgünü hediyesi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 21, 2009 00:00

Muhabbetin ve keyfin büyük üstadı Aydın Boysan geçtiğimiz hafta 89’uncu doğum gününü kutladı dostlarıyla birlikte.
Mekan olarak artık bir Beyoğlu klasiği haline gelmiş olan Çiçek Bar seçilmişti.

Söz konusu Aydın Boysan olunca gecenin sponsorluğunu da doğal olarak Efe Rakı üstlenmiş. Nebil Özgentürk’ün hazırladığı kısa bir ‘Bir Yudum Aydın Boysan’ gösterimiyle başladı kutlama.
Kesilen doğum günü pastasının ardından Boysan hem tebrikleri kabul etti hem de kendisine getirilen ödülleri. Dostlarının hediyelerinin arasında belki de en ilginci Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray’ın gönderdiğiydi.

KRİSTAL BİR KADEH VE BAHÇEDEN KOPARTILMIŞ BEYAZ GÜL

Hediyenin hikayesini Nebil Özgentürk anlattı.
Bir proje için Türkan Şoray’ın evinde buluşmuşlar. Tam kalkmak üzereyken Türkan Hanım nereye gittiğini sorunca, Özgentürk de Aydın Boysan’ın doğumgününe gideceği cevabını vermiş.
Bunu duyunca çok heyecanlanmış Türkan Hanım. Hemen evden bir kristal kadeh ve bahçeden koparttığı beyaz bir gülü paketleyerek içten bir doğumgünü hediyesi göndermiş Boysan’a.
Aydın Boysan’ın açtığı ilk hediye Türkan Şoray’ınki oldu o akşam.
Kartta yazılan doğum günü notunu yüksek sesle okudu Boysan: “Sofraların ve hepimizin dostu Aydın Bey’e nice yıllara.”
Aydın Boysan’a nice yıllara, diyerek kadeh kaldırdık biz de hep beraber.

İçimizdeki Sabetaycılar

Biz de antika olduk artık. Beyoğlu klasiği Çiçek Bar’dan çıkıp o akşam yemek için Asmalımescit klasiği Yakup 2’nin yolunu tuttuk.
Yakup, yazın mekanı sanat galerisine dönüştürmeyi bir gelenek haline getirdi. Müşteriler ya arka bahçeye çıkıyor ya da ön tarafa, yol kenarındaki masalara oturuyor.
Gelen geçeni de görürüz diye bizim tercihimiz genelde kapı önü oluyor. Pek boş masa bulunmaz orada da ama şansısımıza Okay Gönensin o akşam teşrif etmedikleri için masasını bize verdiler.
Oturmadan önce dikkatimi çekmemişti.
Yol tarafındaki masalardan birine her gelen geçen dört kişiden üçünün selam verdiğini, kimisinin yaklaşıp sohbet ettiğini fark ettim.
Merak ettim kimdir Asmalımescit ahalisinin arasında bu kadar şöhret olan diye. Dergaha döndü bir anda Yakup’un önü çünkü.
Yaz olduğu için kalpağı yoktu ama kırmızı kaşkolu ya da fularıyla Yalçın Küçük’ün o masada dostlarıyla oturduğu ve ilginin de kendisine gösterildiği anlaşıldı hemen.
Bu ilginin fotoğrafını çekelim diye düşündük. Hoca’nın buna bir itirazı yok ama arka masadan iki adam nasıl izinsiz fotoğraf çekersiniz diye damladı masaya. Siz kim oluyorsunuz ki, sizin niye fotoğrafınızı çekelim desek de, ben bilmem ne partisinin kıytırık bir ilinin il başkanıyım bunu da yazın diye bağıra çağıra ayrıldılar.

BİZ DE SABETAYCI ÇIKTIK

Bu küçük tatsızlıktan sonra masadaki genç ve güzel kızların çokluğuna da güvenerek Yalçın Hoca’yı davet ettik.
Kırmadı bizi muhabbetimize ortak oldu.
Gerçi çok da ortak bir sohbet oldu denemez çünkü o konuştu biz dinledik ya da o sordu biz cevapladık.
Soy araştırmalarına meraklı ve yurdum insanının yüzde yetmişini Yahudi kökenli çıkartan hocamıza verdiğimiz cevaplardan sonra anladık ki biz de o yetmişe dahiliz.
Kimimizin geçmişi İspanyol kökenli sefaradlara dayanıyor, kimimiz Selanik civarından geçtiğimiz için için kafadan eleniyoruz.
Yani acayip bir kimlik bunalımıyla kalktık masadan o gece. Oysa ne güzel başlamıştı herşey.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!