Türk çağdaş sanatının ergenlik sivilceleri

Güncelleme Tarihi:

Türk çağdaş sanatının ergenlik sivilceleri
Oluşturulma Tarihi: Eylül 30, 2012 00:00

Yerli ve yabancı medya yazıyor: İstanbul’un çağdaş sanatın çekim merkezi olacağına vurgu yapılıyor, ‘Türk sanatı Londra’yı salladı’ diye başlıklar atılıyor. Ancak tüm bunlara ressam Bedri Baykam’ın itirazı var. Müzayedeye girenlerin borsa refleksi taşıdıklarını, eskiden kanepeye göre ayarlanan resim alanların bile daha samimi olduklarını söylüyor. İşte Baykam’ın ‘çağdaş sanat başarısı’na itirazları...

Haberin Devamı

Çağdaş sanat piyasası mı dediniz? Bizim kuşak ve bir öncekinin eseri. 30 sene önce, Türkiye’de resim denince akla gelen rekabet, klasik ve empresyonist resimlerdi. Bugünse özel müzelerimiz, koleksiyoncu holding patronlarımız, galerici koleksiyonerlerimiz var. Müze kuracak daha da büyük koleksiyonerlerimiz mevcut. Gazetelerde, milyonlar uçuşuyor, müzayede evleri Türk resmini Dubai ve Londra’ya taşıyor; koleksiyonerler de akın ediyor!
Ama son dönemlerde yol kazaları da olmadı değil. Mesela “Londra’da Sotheby’s Müzayede evinde Türk çağdaş sanatı yüzde 70 oranında satılmadı” dedikodusunun şoku yadsınamaz.
Türk sanatının müzayedelerce dışarı taşınmasının hedefi nedir? Yabancılara çağdaş sanatımızı sunmak... İyi de yaratılan ortam “Türklere Türk sanatını Londra’da satmak” üzerine kurulu! Bu eserlerin belki yüzde 80’ini İstanbul’dan gelenlerin oluşturduğu bir salonda satıyorlar! Sonuçta ‘çıkış’ başarılıysa, medyada ‘Türk sanatı Londra’yı salladı’ gibi başlıklar atılıyorsa, kimsenin aklına “Alıcıların kaçı yabancıydı?” sorusu gelmiyor!
İşte bu hazırlıksızlığın bedeliydi, son Londra başarısızlığı: Koleksiyonculara “Kimi sunalım?” diye yapılan nabız yoklaması yapılmasına rağmen! Siz sanatımızın soyağacını analiz edemezseniz, olay havada kalır! Batı’da 20. yüzyıl Türk sanatını kapsamlı şekilde, Tate veya Royal Academy gibi köklü kurumlarda sergileyip kataloglarla destekleyemezseniz, alıcı, o salonlara niye gelsin ki!

Haberin Devamı

RESİM DÜNYASINI BİR TÜR İMKB SANANLAR

Bir yapıt, ‘koleksiyon parçası’ olma vasfını nasıl taşır? Bu yanıt gelmeden, her şey havada kalır. Senet toplar veya yeni zenginlere kütüphane doldurur gibi oluşturulan koleksiyonlar, çoğunlukla müzayedelerde, ‘toplu ayinlerde’ herkesin göz ucuyla heyecan dalgasını süzdüğü oturumlarda yapılıyor. Resimler podyumda güzeller gibi gezdirilirken, bu yapıtları on saniye süzen gözlerin, onlar hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğu tartışmalı. Müzayedelere girenlerin çoğunun ‘Menkul Kıymetler Borsası’ refleksleri taşıdıklarını görüyoruz: “Hangi hisse iniyor, hangisi şişmiş?” En tehlikelileri, resme kısa vadeli yatırım gözüyle bakan, beşe alıp, altıya satmaya kalkanlar...
Geçen gün bir koleksiyoner dostuma rastladım. Aniden “Piyasa nasıl gidiyor?” diye sordu. Soru “Yeni resimlerin nasıl gidiyor?” değildi! Bir diğeri, bir sanatçısının fiyatının fırlamamasına kızgındı!
Sanatçıların dönemleri, ayrı dünyalardır: Bir ressamın tesadüfen ‘piyasaya’ arz edilen işinden rayici çıkmaz. O iş, çekişen iki kişiyle üç misline satılabilir. Bu, sanatçının o rakamlara tırmandığını göstermez ya da bir ressamın iki işinin alıcı bulmaması da bir anlama gelmez!

Haberin Devamı

‘KANEPEYE UYGUN RESİM’ ALANLAR DAHA SAMİMİYDİ

Hani 1980’ler hatta 1990’larda “Kanepesine uygun resim alıyor” diye dalga geçilenler vardı ya? Daha samimiydiler. Çünkü, olmadıkları biri kalıbına sığmaya çalışmıyorlardı! “Bu resmi sevdik, kanepemle de asorti” diyorlardı tüm saflıklarıyla! Bugün cahil-ukalalıklara bürünmüş, ‘mal’ merakıyla kokteyllerde fink atanlardan, daha sempatik geliyorlar!
Artık tarih ve içerik tartışmak yerine, ‘piyasacılık’ oynayan ve işi birbirini okşamak-tokatlamak olan, yeni-köksüz bir tipoloji egemen. Halbuki soyağacın yoksa, ya çalıntısın ya da gibi gibicilik yapıyorsun demektir. 50’sinden sonra Müslüman adından utanıp, batıcı isme geçen ressamlarımız gibi! ‘Çağdaş Türk sanatı’ hakkında üretilen, saptırılmış kimi kitaplarsa, ‘bozuk düzenden nasibini almak isteyen’ yeni bazı sanatçıların ve destekçilerinin tezgahı.
Bu ülkede sanatın büyük dönüşümü, 1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında gerçekleşti, son 20 yılda değil! Bir günde ortaya çıkıp “Resimlerim artık 2 milyon dolar” diyen, bir de sahte alıcı isimleri ortaya döken komedyenler bile görmüştür bu yoz ortam!
Bu yapay pompalamalarla genç Türk sanatı “çıkıştayım” derken uçuruma düşecek! Bu düzenin kalpazanlara açık olmasının nedeni, Türkiye’de en eski modern-çağdaş sanat müzesinin, koruduğu çizgisiyle önemli bir yeri bulunan İstanbul Modern’in bile, yalnız sekiz yıllık olmasının getirdiği boşluktur.

Haberin Devamı

GERÇEK KOLEKSİYONER KİMDİR?

-Rüzgara karşı alım yapar. İlk resmini satan genci bulabilir.
-Bir ressamın ucuzunu değil, MoMA gibi en önemli-pahalı işini arayabilir.
-Yapıtların kökenlerini araştırır. Koleksiyonunun arkasında durur.
-Başka biri resim aldı diye alan, sattı diye satan, maymun koleksiyonercilikten öteye geçemez. Hepsi birbirine benzeyen ama hiçbiri bir şeye benzemeyen fabrikasyon burunların nankör dünyasına düşen mankenlerin kaderini paylaşır.
-Değer saptaması, atölye veya galeride belli olur. Mabet orasıdır.
-Sanatçıya ‘sağılacak inek’ gibi bakan galericiyle kariyerini düşünen arasındaki fark, gündüzle gece gibidir. Gerçek bir galeri, sanat tarihçisi gibi davranarak bu ortamda para dışında hangi değerlerin öne çıkacağını bilir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!