Tuhaf bir cinayet ve tanıdık bir isim

Güncelleme Tarihi:

Tuhaf bir cinayet ve tanıdık bir isim
Oluşturulma Tarihi: Eylül 27, 2009 00:00

Sunday Times muhabiri David Holden tek kurşunla sırtından vurulmuş bulundu. Cesedi sırtüstü yatar pozisyonda, elleri çapraz bırakılmıştı. İstihbarat dünyasında, bu bir mesajdı: İhanetin cezası ölümdür!

Sunday Times muhabiri David Holden, 7 Aralık 1977’de Kahire’deki bir otoyolun kıyısında ölü bulundu. 53 yaşındaydı ve önde gelen Ortadoğu uzmanı muhabirlerden biriydi.
Ekim ayında Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın sürpriz Kudüs ziyaretiyle ortaya çıkan barış ihtimalini incelemek üzere gitmişti bölgeye.
Bu esrarengiz cinayetin nedeni yıllarca çözülemedi. Katilleri yakalanamadı. Gazetenin inatçı editörü Harold Evans, bir haberci ekibi kurdu ve yıllarca ısrarla cinayeti araştırdı.
Terör örgütleriyle, İngiliz, Amerikan, Rus, İsrail istihbarat servislerininin elemanlarıyla bağlantıya geçildi. Bilgi kırıntıları üst üste kondu.
Nihayet 1988’de bir Amerikalı yetkiliden en önemli ipucunu aldılar. “Bu suikastı anlamanız için CIA’nın, o günlerde Ortadoğu’daki çalışmalarına, amaçlarına daha yakından bakmanız gerekir” demişti yetkili.
Holden tek kurşunla sırtından vurulmuş, cesedi sırtüstü yatar pozisyonda, elleri çapraz bırakılmıştı.

İHANETİN CEZASI ÖLÜM

İstihbarat dünyasında, bu bir mesajdı: İhanetin cezası ölümdür! Sunday Times muhabirleri, Holden’ın yaşamını derinlemesine incelediklerinde, evlenmeden önceki yıllarda, eski bir CIA ajanıyla eşcinsel ilişki yaşadığını tespit etti. Ancak FBI, Holden’ın ABD’de Sunday Times muhabiri olarak çalışırken KGB ajanlarıyla görüldüğünü yazmıştı dosyasına. Son haberi için çıktığı yolculukta, Sedat’a karşı tepkileri ölçmek için Şam, Amman, Kudüs’e uğrayıp, Kahire’ye ayak bastıktan sekiz saat sonra öldürülmüştü. Cebinde, Filistin’den Enver Sedat’a verilmek üzere getirdiği bir mektup vardı. Binlerce Filistinlinin imzaladığı “İsraille barış yapmayın” mektubu. Oysa Amerika bu barış için çok çaba sarf etmişti. Pürüz istenmiyordu.
Gazetenin o yıllardaki editörü Harold Evans geçtiğimiz ay Sunday Times’ta 32 yıllık araştırma serüvenini anlattığı yazıda “İstemeden de olsa, artık bu işte CIA ve Mısırlıların ortak hareket ettiğini düşünüyorum” diyor.
Peki bu hikâyenin bizimle ilgisi nedir?
Holden’ın ölüm yolculuğunun ilk durağında Kenize Mourad’la karşılaştığını, Şam’dan Amman’a beraber yolculuk ettiklerini anlatıyor Harold Evans yazısında.
Mourad, Sultan V. Murad’ın torunu, Selma Sultan’ın kızı. O yıllarda, 30 yaşlarında serbest muhabir olarak Ortadoğu’dan Le Nouvel Observateur’a yazıyor. Filistin’e desteğiyle tanınıyor. Sonralarda yazdığı, Toprağımızın Kokusu, Saraydan Sürgüne gibi kitapları Türkçeye de çevrildi.

LİBYA YERİNE SURİYE

Mourad’la konuşan Evans, izlenimlerini şöyle aktarıyor: “Holden’ı izleyip, seyahat planını ve amacını ilgili yerlere bildirdiğinden şüphelendik. Kendisiyle görüştüğümüzde açık davrandı. Amman’daki otelde bir akşam birlikte yemek yediklerini, sonra gece 01.00’e kadar Holden’ın odasında içki içtiklerini anlattı. Hatta Holden, Suudi Arabistan üzerine yazdığı kitaptan bahsetmiş, çok üst düzeylere ulaşan yolsuzlukları saptadığı halde kitabına almadığını anlatmış.

Mourad, iki gün sonra Şam’a dönmüş. Tuhaf, çünkü Suriye devlet başkanı aynı günlerde Sedat’a karşı toplanan Arap zirvesine katılmak için Libya’ya gitmişti. Ortadoğu’dan haber çıkaran serbest muhabirin Şam yerine Libya’ya gitmesi gerekirdi...” Harold Evans, bu acı olaydan bir de ders çıkarmış. “Ne kadar vatansever olursa olsun, hangi sebeple olursa olsun gazeteci istihbarat örgütü adına çalışmayı kabul etmemeli.”
Harold Evans, bu konuda daha ayrıntılı bilgileri, anılarını aktardığı “My Paper Chase” adlı kitabında anlatıyormuş. Kitap şu günlerde piyasaya çıktı, merak edenler oradan ayrıntıları orada görebilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!