Tesadüfen oyuncuyum

Güncelleme Tarihi:

Tesadüfen oyuncuyum
Oluşturulma Tarihi: Kasım 06, 2012 02:00

O bir siyasetçinin, eski Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın uluslararası politikalar ve kriz yönetimi okuyan kızı... Ama Türkiye onu bu ön bilgiyle değil, “kendisi” olarak tanıdı, “Muhteşem Yüzyıl”ın Prenses İsabella’sı olarak ortaya çıktı. Derken diziden ayrılıp inzivaya çekildi. Ve Melike İpek Yalova, şimdi “Karadayı”yla ekranlarda...

Haberin Devamı

MELİKE İPEK YALOVA FOTOĞRAFLARI    

Prenses İsabella’yı unutturdunuz, “Karadayı”nın Ayten’i olarak ekranlara döndünüz. Bu rolde sizi çeken neydi? Neden “evet” dediniz?

- Çok keskin geçişleri olan, her şeye açık bir karakter... Bir de çok gerçek. Her insan gibi onun da hevesleri, hayalleri var. Bu yüzden zaman zaman kontrpiyede kalıyor.   

Hayal demişken... Merak ediyorum, sizin hayallerinizi de oyuncu olmak mı süslüyordu? Daha önce yönetmen Yüksel Aksu’dan küçük bir rol istemişsiniz diye duydum...

- Yüksel abi aile dostumuz, en yakın arkadaşımın babası, kendi babam da konservatuvar mezunu... Böyle bir çevrede büyüdüm ben. Babam Yüksel abinin bir filminde konuk oyuncu olarak yer almıştı. Ben de yaz aylarına, okul olmayan bir döneme denk gelirse denemek istediğimi söyledim. Hepsi bu...

Yani aslında böyle bir hayal kurmuyordunuz...

- Tabii ki çok sevdiğim bir alan ama bazı şeyleri hayal etmek için bile ayaklarının biraz yere basması gerek... Ben başka bir bölüm okudum, oyuncu olarak kariyer yapmak aklımda yoktu. Çok tesadüfen gelişti. Tesadüf eseri oyuncuyum diyebilirim...

Babanız politikacı olduğu için mi siz de politika okudunuz?

- Ailemin yönlendirmesi olmadı ama babamdan dolayı evdeki muhabbet hep siyaset üzerineydi. Ülke gündeminin herhangi bir insan için ne kadar önemli olduğunu bilerek büyüdüm. Bir de işi nedeniyle babamla yeterince görüşemiyordum, onun ilgi alanına yakın şeylerden bahsedersem daha fazla paylaşımımız olur diye düşünerek bu konuya eğildim. Ama yanlış anlaşılmasın, hiç sevgi eksikliği hissetmedim, sadece bir arada olduğumuz zamanlar kısıtlıydı.

Siz siyasete girmeyi, aktif görev almayı düşünmüyor musunuz?  

- Şu an öyle bir düşüncem yok ama belli olmaz. İki gün sonra ne olur bilemem.

SEÇİLME YAŞI 18’E İNMEMELİ

Plan program yapmaktan hoşlanmıyorsunuz galiba...

- Geçtiğimiz yaz en yakın arkadaşlarımdan birisinin babasını kaybettik. Hem de hiçbir hastalığı yoktu. Ondan sonra biraz böyle oldum. Tabii ki hayaller kuracaksınız ama çok da fazla saplantılı olmamak lazım.

Siyasetle yakından ilgili bir gençsiniz, sormak istiyorum. Seçilme yaşının 18’e indirilmesi konuşuluyor, o konuda fikriniz ne?

- Bence hayır. Gençlik kollarında siyasete başlanabilir, ona sözüm yok. Dar görüşlü olduğumdan değil ama “Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse” diye bir söz vardır. O yaşlar, delikanlılık yaşları, her şey insanın kolayına gelir. O tezcanlılık yarardan çok zarar getirir.

Siz şu anda aktif olarak siyasette yer alsanız, topluma vaadiniz ne olurdu?

- Bu ülkeyi seven herkesin ilk vaadi terörü bitirmek olur herhalde. Bu böyle parmak şıklatınca bitecek bir şey değil tabii, öncesi var, problemli ve hassas bir konu. Uzun vadede bunu ortadan kaldırmaya yönelik bir şeyler yapmak isterdim. Bizim ülkemiz çok dengesiz.

Ne açıdan?

- Zengin çok zengin, fakir de çok fakir. Eskiden orta sınıf vardı, eve mutlu giden insanlar vardı. Ben artık bunu göremiyorum.

Siz eve mutlu gidiyor musunuz?

- Evet... Severek yaptığım bir işim olduğu için eve huzurlu dönüyorum çok şükür.

ÖZPETEK FİLMİNDE ŞÖYLE ARKADAN GEÇSEM YETER

Önceden bu alanda kariyer yapmayı düşünmediğinizi söylediniz ya... Fikriniz değişti mi? Oyunculuğa devam edecek misiniz?

- Hiç düşünmediğim bir işe girdim, bunu yapmaktan da mutluyum ama emeklemeden koşmamak gerek. Hayallerimi soruyorsanız... Şu an bu projenin içindeyim, ekip bana güvendi, onların benden memnun olması kendi açımdan en tatmin edici şey. Çok iyi oyuncularla çalışıyorum, onların yanında sırıtmamam lazım. İlk etapta bundan alnımın akıyla çıkayım, seyirci keyifle izlesin, ekibim mutlu olsun istiyorum.

Oyunculuk adına hiç hayaliniz yok mu peki? En azından çalışmak istediğiniz kişiler falan?

- Ferzan Özpetek’i çok seviyorum, onun bir filminde oynamayı çok isterim. Rolün ne olduğu da hiç önemli değil üstelik, arka plandan şöyle geçsem bile olur. Yağmur-Durul Taylan’ı çok seviyorum ayrıca. Onlara da diyorum “Hocam, film çekerseniz ben de olayım” diye.

Aileniz sizi izliyordur mutlaka, yorumları nasıl?

- Babam, bunun bir önceki rolle hiç alakası olmadığını söyledi, bu da beni çok rahatlattı.

Prenses İsabella rolünün yapışmasından mı korkmuştunuz?

- Evet, açık söylemek gerekirse Nermin (Eroğlu) abla da “3-5 bölüm şansın var, hâlâ insanlar sana İsabella diyorsa, problem olabilir” demişti. Bu olmadı neyse ki...

Bu arada Kenan İmirzalıoğlu ile aranızdaki ciddi boy farkından dolayı “Çekimlerde takoz kullanılsın” diyenler çıktı. Sizin bu konudaki fikriniz ne?

- Ben de ilk başlarda görüntüyü garipsemiştim ama şimdi gözüme batmıyor. Ayrıca bu tamamen yönetmenlerin takdiri.

Haberin Devamı

SERGEN’LE AŞK YAŞAMADIM

Hakkınızda estetik yaptırdığınıza dair haberler çıktı. Dudağınız estetikli mi gerçekten?

- Bir asit var, onu enjekte ettiklerinde dolgunlaşıyor. Sonra sekiz ay içinde eski haline dönüyor. Nisan başında onu yaptırmıştım. Ama o haberler çıktığı dönemde bu konuda hiç konuşmadım, hiçbir soruya cevap vermedim.

Taktik miydi bu?

- Taktik değil de devam eden bir dizi vardı ve ben de oyuncuyum. Çıkıp dudağım böyle, şuram böyle demek istemedim.

Bir iddia daha vardı suskun kaldığınız... Hazır konuşmaya başlamışken onu da sorayım; Sergen Yalçın’la aşk yaşadınız mı?

- Hayır, öyle bir şey olmadı.

Haberin Devamı

İSTANBUL’LA İLGİLİ SIKINTILARIM VAR

Çocukluğunuz Ankara’da geçti bildiğim kadarıyla? Nasılda o Başkent günleri?

- Ben İstanbul doğumluyum aslında... Sonra bir dönem Aydın’da oturduk. Ardından Ankara’ya gittik. “İstanbul’dan gelenler Ankara’yı sevmez” de diyen var, “Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşlerini seviyorum” diyen de... Ama benim için öyle değil. Ankara bana göre ev demek, yuva demek. İnsanı çok farklıdır ve güzel bir şehirdir. Çamurunu da soğuğunu da severim.

İstanbul’u sevmiyor musunuz?

- İstanbul çok keşmekeş, yaşaması çok zor bir yer. O yüzden bu şehirle ilgili sıkıntılarım var. İstanbul aşığıyım diyemem, Ankara aşığıyım demem daha doğru.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!