Termos Tipi Yöneticilik

Güncelleme Tarihi:

Termos Tipi Yöneticilik
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 19, 2004 09:18

Bilirsiniz. Yaz – kış kullandığımız termosların en büyük özellikleri; içine sıcak bir şey koyarsanız, onu sıcak tutması, sımsıcak tutması ama içinde soğuk bir şey koyarsanız, bu sefer onu da soğuk, sopsoğuk tutmasıdır.

Haberin Devamı

Buradan hareketle, acaba yöneticilerimiz için bir model geliştirebilir miyiz diye düşündüm. Ve ‘Termos Tipi Yöneticilik’ diye bir kavrama ulaştım.

Yöneticilerimiz. Bizi yönetmeye talip olan fedakâr ve cefakâr zavallılar grubu.

Bir düşünsenize… Yöneticisiniz. Yöneticilik görevine uygun olarak aldığınız maaşınız, yönettiklerinizin aldıklarından kat be kat yüksek. Niye? Çünkü siz yöneticisiniz.

Onlardan daha iyi düşünür, onlardan daha iyi plan program yapar ve onlardan daha iyi karar alır ve uygularsınız.

Bir kriz anında, onlardan daha hızlı düşünür, daha fazla şey görür ve daha güzel tedbir alırsınız.

Bir fırsat anında, gizli avantajları, saklı güzellikleri ve potansiyel imkânları daha net algılar ve ona göre en uygun planı uygularsınız.

Haberin Devamı

Yapılacak işleri onlardan daha iyi yoluna ve rayına koyar ve yepyeni iş imkânları yaratırsınız.

Bütün bu güzelliklerin içinde gizli olan ve yöneticiliği çekilmez kılan en önemli unsur ise, sistem eksikliği durumudur.

Çünkü bir yöneticinin en önemli yetkinliği, bütün bu yönetsel faaliyetlerini onun üzerine kuracağı sistem altyapısını inşa etmesidir.

Yani sistem varsa, yöneticilik nimet, sistem yoksa yönetmek başlı başına bir külfettir.

İş dünyasının bu en önemli unsurundan (sistem altyapısı unsurundan) yeteri kadar nasiplenmemiş normal yurdum insanı için, işte bundan dolayı yöneticilik bir nimet yerine külfete dönüşür.

Yönetici aldığı üç kuruşluk fazladan para uğruna, (ortada kurulu bir sistem bulunmadığı için) yaşamından fedakârlıklar yapmaya başlar.

Bu açıdan, bizde yöneticilik eşittir yaşam fedakârlığıdır.

 

Yaşam Fedakârlığı

 

Bir yönetici bizde işbaşı yaptığı zaman, tüm çalışanlardan daha erken işe gelir. 1994 seçimleri sonrasında iş başına gelen tüm Refah Partili belediye başkanlarının medyada övüne-gerine anlattıkları en önemli icraatları buydu, eğer hatırlarsanız. Beyefendiler tüm personelden daha önce işe geliyorlar, herkesten daha fazla çalışıyorlardı.

Haberin Devamı

Ama bunu yaptıklarında, unuttukları ya da gözden kaçırdıkları bir husus vardı; Yaşam Fedakârlığı. Belediyeye ayırdıkları her fazladan vakit, evlerinden, eşlerinden, çocuklarından, akraba ve dostlarından çaldıkları bir vakitti.

Yönetici olduklarında, daha fazla mesai, daha fazla iş hâkimiyeti, daha erken mesai, daha verimli çalışma prensibi şeklinde özetlenen yönetim felsefeleri, modern yönetim ilkelerine uymuyordu.

Stephen R. Covey; ‘Önemli İşlere Öncelik’ kitabında ‘iş; kendini sizin ofiste bulunduğunuz süreye yayar’ diyor. İş kurnazdır. Sistemini kuramazsanız, ofiste 5 saat kalırsanız, yapacağınız iş kendini beş saate yayar. Ama ben sabah 11:00’de yurtdışına uçacağım diyorsanız ve iş bunun kesin bir karar olduğunu biliyorsa (ki hepinizin başına gelmiştir) bir de bakarsınız ki iş saat 10:30’da bitivermiş.

Haberin Devamı

Temel yönetim ilkelerine uymayan bu davranış kalıbını sadece birçok yönden başarılı icraatlar sunan belediye başkanlarımıza has sanmayın sakın.

Bugün iş dünyamızın anlı şanlı holding patronları ve çok saygın yöneticileri de, aynı yönetim ilkesini ihlal ediyor.  

Erken gelip, en geç çıkmak, sizi kurumunuza hâkim kılmaz. Sistemdir, sizi işinize hâkim kılan. Siz ofiste olmadığınız anlarda da yürüyen, yüksek ökçelerinizin sesine bağlı olmayan bir sistem. Ama yönetici, aldığı her fazladan kuruşa karşı bedel olarak; ailesini, sağlığını, mutluluğunu ve yaşamının diğer zevklerini feda etmiş kişi demektir, bizde.

 

Termos Tipi Yöneticilik

 

Yöneticinin fazla maaşı, makam arabası, şoförü, alımlı odası, cazdıraklı eşyaları ve göz alıcı kıyafetinin hepsi hikâye.

Haberin Devamı

Çünkü büründüğü o kurt postu içinde gizli kalmış ve asla bir başkasına açıklayamayacağı, için için meleyen bir kuzucuk var. Özlemlerini, isteklerini, arzularını, şöyle biraz gönlünce yaşamayı, bastırılmış duygularına feda eder, bizdeki yöneticiler.

Peki, niye kine?

Çünkü bizdeki yöneticiler, termosun varlığından habersizdirler.

Termoslar. Bilirsiniz işte.

Yazın dondurma koyarsınız. Buz keser. Soğuk su koyarsınız. Buz gibi kalır. Kışın o kaynar salebi koyarsınız, sımsıcak tutar. Çay, kahve saatlerce aynı kıvamında ve sıcağında kalır.

Kalitesi kallavi olan termosların, içine ne koyarsanız onu muhafaza etme süresi de o ölçüde kallavi olur.

Dışından baktığınızda, Amerikan ordusunun kullandığı ve dünyanın en dayanıklı termosları arasında gösterilen ’Aladdin Stanley’ termosları gibi biçimsiz, çelimsiz görünebilir yönetici. Ama içi en yalıtımlı ve donanımlı camla-aynayla kaplı ise, içine koyulan bir şeyi olduğu gibi muhafaza etme şansı artacaktır.

Haberin Devamı

Termoslar, ister alımlı, gösterişli, isterse de kaba saba ve çelimsiz görüntüleri ile bizim için vazgeçilmez bir ihtiyaç.

Termos tipi yöneticiler ise, bence en büyük ihtiyaç.

Dertlerimizi anlattığımızda, sırlarımızı paylaştığımızda, kaygılarımızı ilettiğimizde, o içimizi yakan dertlerimiz (buzdolabı moduna girmiş) yöneticilerimizde hiçbir anlam ifade etmiyorsa, onlarla çalışmanın, onlar için türlü fedakârlıklarda bulunmanın ne anlamı var?

Dertlerimi çözene kadar sımsıcak tutan yönetici lazım bana.

Ve duyduğunda insanın kanını donduran, buz gibi gerçekleri sunduğumda, o tüyleri diken diken eden dertlerimi (kaynar suda haşlamayıp) çözen bir yönetici lazım bana.

Sır verirsem, sırrımı muhafaza eden, derdimi paylaşırsam derdimle hemdert olan bir yönetici.

Gülersem benle beraber gülen, ağlarsam en azından gözleri, içi buz kesen termosların dış yüzeyinin terlemesi gibi, gözü buğulanan bir yönetici.

 

Şirketi gibi, sırrını da muhafaza eden bir yönetici.

Kaliteli. Yalıtımlı. Donanımlı.

Görüntüsüne bakılmaksızın, yetkinliği ve etkinliği yüksek düzeyde bir yönetici.

Termosluk vazifesini sadece personeli ve şirketi için değil, aynı zamanda kendisi için de yapabilen bir yönetici. İçine dost olarak koydukları hep dost kalan bir yönetici. İçindekini asla belli etmeyen, işi gereği kamufle eden, için için yanarken bile soğuk terler döken bir yönetici.

Sahi sizin yöneticilik tipiniz hangisi?

Termos tipi yöneticiliği hakkıyla yapıyor musunuz?

Yoksa sizin termos da su sızdırıyor mu, ara sıra?

Munir@munirarikan.com

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!