Star doğulur sonradan olunmaz

Güncelleme Tarihi:

Star doğulur sonradan olunmaz
Oluşturulma Tarihi: Nisan 30, 2006 00:00

Türk sanat müziğinin divası Bülent Ersoy, hayatında bir ilke imza attı ve ilk kez bir yarışmada jüri üyeliği yapmayı kabul etti. Star TV’de yayınlanan Popstar yarışmasının seçmelerinde hem star adaylarına hem de Armağan Çağlayan’a soğuk terler döktüren Ersoy, "Star doğulur, sonradan olunmaz" diyor.

Popstar’da jüri üyeliği yapmayı nasıl oldu da kabul ettiniz? Sizi daha önce hiç böyle projelerde görmemiştik.

Türker İnanoğlu araya girdi... Ama elbette tek sebep bu değil. Projeye, amaca çok saygı duyuyor ve inanıyorum, o yüzden buradayım. Hatırlı dostlarımın hatırlarını kırmadığım gibi jürinin kayda değer insanlardan oluşması da çok önemliydi.

- Amatör insanlar arasından seçim yapmak durumundasınız. Hepsi çok heyecanlı oluyor jüri karşısında. Peki sizin tereddütte kaldığınız anlar oluyor mu?

Muhakkak heyecan vardır. Biz de hocalarımızın karşısında imtihana girerdik. Üstelik Türkiye’nin en büyük hocalarıydı. Bir Alaattin Yavaşça’nın karşısında titrememek elde değildi. Ama insanda eğer o cevher varsa, Allah o kişiye cimri davranmayıp o sesi vermişse, insan sesini mutlaka kullanır. Hafif detoneler, sürtoneler olur, onu biz anlarız. Her şey daha "a" derken anlaşılır. "Heyecandan okuyamadım"ı kabul etmiyorum. Okuyan okur. Allah rahmet eylesin, mezardan Münir Nurettin’i, Zeki Müren’i de çıkarsanız, yine okuyacak.

- Siz duruşa da çok önem veriyorsunuz...

Evet. Çünkü sahne ve televizyon görsel bir sanattır. Kişinin sesin yanı sıra vücut dilini de iyi kullanması lazım. Birinci aşamayı geçenler bazen ikinci aşamada kaybedebiliyorlar. Çünkü ikinci aşamada artık şekilcilik devreye giriyor. Bazılarına ilk aşamada "Geçer" dediğim vakit içim sızladı. Çünkü biliyordum ki şekil itibariyle ikinci elemeden asla geçemeyecek. Görsellik açısından kıstaslara uymuyorsa, bu yüzden kararımı o anda veriyorum. Yarışmacılar her halleriyle değerlendirildiklerini bilmeli.

- Peki bir star nasıl olmalıdır?

Starın omuzları ve başı dimdik olur, kambur durmaz. Zaten star doğulur, sonradan olunmaz! Starın ilk önce kendine güveni olması lazım.

- Otoriter hatta sert bir yapınız var. Ama yine de bazen çok duygusallaşıyorsunuz...

Evet üzülüyorum. Ben nasıl derim karşımdaki insana "Vücut şekliniz müsait değil" diye. Şimdi "Aman sen 90-60-90 mısın da, oturmuş orada analiz ediyorsun" diyeceksiniz. Ben de şişkoyum, ama insanlar kendilerini kabul ettirdikten sonra, halk yüce gönüllerinde yer vermiş oluyor ve kabulleniyor.

- Yarışmacılara neler öneriyorsunuz?

Öncelikle gelenlerle şöyle bir konuşma yaptım: "Giydiğinizi üçüncü kez giyemezsiniz, bu hep aynı şeyi mi giyiyor" derler. Bizler Allah’a şükür birikimlerimizi yapmışız, hálá kazanıyoruz. Ama size hiçbir şey akmayacak, gelmeyecek ve gelmeden beklenecek. O zaman sizlerin psikolojisi ne olacak? İlk önce buna hazır mısınız?" Bunu söylemeye mecburdum. Anlayış itibariyle bu konuşmayı yapmam yanlıştı, ama ne olursa olsun ilk önce insanım. Benim doğurganlık özelliğim yok. Çocuğum yok ve hiçbir zaman olamayacak. Bir anne değilim, annelik ne demek onu bilemem. Ama ben bir insanım. İnsan olarak bunları düşünmeye mecburum. O çocukların psikolojik yapılarının bozulmasında bir etkim olursa, kendimi o zaman affetmem. Onun için de bana yakışır şekilde hareket ettim. Onlara büyükleri olarak bazı zorlukları ifade etmeye çalıştım.

- Peki hiç evlat edinmeyi düşündünüz mü?

O çocuğa sevgi ve şefkat vermek lazım. Biz sanatçılar hep kendimiz almaya alışmışız. Anne olan sanatçılarımız var, çoğu da arkadaşım. Ama evlat annenin kokusunu kucağında, göğsünde almalı. Sahnedeki bir anne gecenin 03:00’ünde sahneden inecek, sabaha karşı evine gidecek. Çocuk o annenin kokusunu nasıl alacak? Tamam, dadılarla da yetişir, para önemli değil. Parayla halledilecek şeyler havada karada halledilir. Ama ya şefkat, o ne zaman verilecek? Röportajlar, çekimler, albüm okumaları, konserler derken anne hep dışarıda... Böyle bir anne çocuğuna nasıl faydalı olabilir diye düşünüyorum. O bir eşya değil. O vebali taşıyabileceğimi sanmıyorum. O gücü kendimde görmediğim için de hiçbir zaman böyle bir düşüncem olmadı. Zamanında bir beyefendiyle 12 senelik bir beraberliğim olmuştu. O bana çocuğunu getirmişti. İşte o zaman annelik duygusunu tatmıştım. Kadın ile erkeğin elektriği bitebilir. Ama evlat annenin de babanın da evladıdır. Onun için böyle bir şey aklımdan geçmedi. Benim gücümü, haddimi aşar diye kalkışamadım.

YAŞAMIMDA SADECE 5 PARTNERİM OLDU

- Zaman zaman oyunculuk teklifleri de geliyor size ama kabul etmiyorsunuz. Neden?

Ben öyle çok kolay beğenen biri değilim. Demek ki projeyi beğenmedim, bazı detaylar içime sinmedi. Kolay kolay evet diyebilen biri değilim. Kadın erkek ilişkisi halinde de 50 küsur senelik yaşamımda 5 partnerle hayatımı paylaşmışsam, anlayın o mevzuda bile ne kadar seçiciyim. Onlar da bir gelirken kurban kestiler, bir de giderken "Bu deliden kurtuldum" diye...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!