‘Şimdi daha güçlüyüm’

Güncelleme Tarihi:

‘Şimdi daha güçlüyüm’
Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 1998 00:00

Haberin Devamı

İzel'in uyuşturucu kullandığı haberi İzel’i derinden yaraladı, ama küçük bir de yararı oldu. O bu sayede, hem ne kadar çok sevildiğini anladı hem de ne kadar güçlendiğini...

‘‘Ah yandım ben allahım,

Buna can dayanmaz...’’

Kafasına kafasına çivi gibi çakıldı gazetenin manşeti: ‘‘İzel uyuşturucu batağında’’...

Kaleşnikof'u Sezen Aksu, sanki kulağının dibinde haykırıyordu, ‘‘Çak... Çak... Çak... Çivi gibi çivi gibi kafasına kafasına...’’ diye.

Filmlerde bu tür sahnelerden pek etkilenirmiş İzel. Birinin başına rol gereği de olsa bu tür bir olayın gelmesine kahrolurmuş... ‘‘Ya benim başıma böyle bir şey gelse? Ne yaparım ben?’’ dermiş... Ama gelmiş işte, haberi okuduğunda önce ne yapacağını hiç düşünmemiş... Aklı annesine babasına gitmiş... Sonra ilkokul öğretmenine, konservatuvardaki hocalarına... Dostlarına, hayranlarına... Okumuşlar mıydı acaba haberi?... Okuyup da inanmışlar mıydı? Yanmıştı İzel... Tıpkı o güzelim şarkısında söylediği gibi ‘‘Buna can dayanmaz’’dı...

O günü çok kötü geçirdiğini anlatıyor İzel. Bunalımın zifiri karanlığında, kendini bir köşeden bir köşeye fırlattığını, bu kuyudan çıkmak ne kelime, daha derinlere yolculuğu arzuladığını söylüyor... Ama ‘‘aklanmaya’’ giden yolculuğun ilk hazırlığı da işte yine aynı gün oluyor... Telefonlar gelmeye başlıyor İzel'e... Birinden diğerine olan zaman aralığı giderek neredeyse saliselere ulaşırken İzel kararını veriyor: ‘‘Ben orta yere çıkacağım; arkadaş ben Balıklı Rum Hastanesi'nde iki gün yattım tamam ama, uyuşturucu tedavisi için değil, daha pek çok kimsenin bilmediği şeker düşüklüğünden...’’

Sonrasını çoğu okurumuz biliyordur. İzel, birkaç kanalı dolaşır, samimi gözyaşları arasında özü bu olan savunmasını yapar... Gazeteciler bu arada doktoruyla da konuşurlar, ondan da hipokrat yemini etmiş biri olarak doğruları alırlar. Haberi yapan gazete, ‘‘Yok siz uyuşturucu kullanıyorsunuz, gerçekleri saptırıyorsunuz’’ diye İzel'in üstünü üstüne gitmez, ‘‘Şeker tedavisi için alkol bağımlıları arasında iki gün geçirmenin abesliğine’’ dikkati çeker, o kadar...

Netice, Türk kamuoyunun büyük çoğunluğunda İzel'in uyuşturucu batağında olmadığı kanısı oluşur. Ve de onun şeker tedavisi için alkol bağımlıları arasında 48 saat geçirecek kadar iyi niyetli olduğu... Kimileri bunu zarar verecek kadar saflık olarak da yorumluyor ya, neyse...

* * *

‘‘Unutmak kolay mı kolay mı küçüğüm

Ayrılık ölümden beter be küçüğüm...’’

‘‘Oysa o güne kadar her şey ne kadar da güzeldi’’ diyor İzel, Uludağ'da kaldığı otelin lobisinde... ‘‘Güzellikler’’ dediyse öyle her şey dört dörtlük sanmayın çünkü iki dakika sonrasında da bir depresyon geçirdiğinden dert yanıyor. Güzellikler paketinde sekiz ay kadar önce çıkan albümünün daha son iki ayda yaptığı patlama var. Satış grafiği iyi, klip beğenildi, ekstra iş teklifleri, konser talepleri oldukça iyi. Peki ama depresyon da neyin nesi? Buna İzel'den gelen ‘‘Çok kötü zamanlarda çok yanlız kaldım’’ şeklinde bir cevap var, ama yeterli mi? Tabii ki sizleri bilgisiz bırakmak istemeyiz... Tabi İzel'i de üzmeyi... O halde, ‘‘İzel o munis, o tertemiz, o saf kalbine bir türlü idealindeki erkeği yerleştiremedi’’ dersek, acaba yeterli mi?... Yani şu aşk acısı meselesi... Sıkıntı... Yine sıkıntı... Çok daha sıkıntı ve sıkıntılar manzumesinin beyinde yarattığı depresyonun vücutta gizli şeker olarak yeniden şekillenişi...

Evet, unutmak hiç kolay değil, İzel'in şarkısında söylediği gibi, ama unutamayınca ya da unutmayı bilmeyince de hayat çok zor... Kısacası depresyonla kardeş kardeş yaşanılmıyor bilesiniz... Bu İzel'in de sizin de kulağınıza küpe ola...

MORAL DEPOLUYOR

Uludağ'da, klasik tabiriyle moral depoluyordu İzel... İki kadın arkadaşıyla... Ama akşam yemeğini yedikten sonra ‘‘tumba yatak’’ diyenler takımındandı. Açıkçası, 15 yıldır bu piyasanın içinde oradan oraya koşturan İzel'in pek özlediği bir şeydi bu... Şöyle erkenden kalkıp da vakitlice kahvaltı etmeyi öyle özlemişti ki... Çıktı, dışarıda yürüdü arkadaşlarıyla üç gün boyunca... Hatta kayak dersi bile aldı... O geçen haftanın ‘‘bunalım İzel’’ i gitmiş, yerine şen şakrak, yaşadıklarından ders alan ‘‘Güçlü İzel’’ gelmişti... Evet, evet o artık daha güçlüydü... Öylesine güçlüydü ki, bir ay sonraki kontrolleri yine aynı hastanede ve büyük bir ihtimalle de aynı odada yatarak yaptıracaktı. ‘‘Bu konuyu en son konuştuğum sizsiniz’’ dedi... ‘‘Bir daha kimseyle bu konuda konuşmayacağım. Konu ne kadar çabuk kapanırsa o kadar iyi’’ diyordu... Yani İzel artık ağlamayacaktı.

Ve son birkaç cümle: Dağdaki söyleşimizde İzel, yapı olarak girişken biri olmadığından söz etti. Kopuk, ve soğuk biri olarak tanındığını anlattı. ‘‘Oysa bunlar yanlış’’ dedi... Biz de ona sözleri Mustafa Sandal'a ait olan şarkısındaki 'bana' sözcüğünü 'bize' yaparak seslenelim:

‘‘Niye kendini bize hiç tanıtmadın...’’

...Ve, biz sana hiç darılmadık...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!