Şeyin şeyi - DEVAM

Güncelleme Tarihi:

Şeyin şeyi - DEVAM
Oluşturulma Tarihi: Nisan 15, 2004 17:39

Sevgili dostlar, dünkü “Şeyini şey ettiğimin şeyi” yazısına gelen tepkileri okuyorum da... (Bu arada, Hürriyetim de haberini aynı başlıkla verdiği için, mecburî ana sayfaya gelen yorumları da okudum.) Hakikaten, akla zarar yorumlar gelmiş.

Haberin Devamı

Kimileri, “Gazeteci de böyle patavatsız bir soru sormasaydı / adamın yarasını kaşımasaydı” diyerek “O cevabı hakketmiş” diyor veya demeye getiriyor.

Kimileri “Adamın karısını türbanıyla Meclis’e sokmazsan, o da kendini kontrol edemeyebilir” diye gerekçe buluyor.

Kimileri “Canım, adam bir yanlış yaptı diye bunu gazeteler manşet yapmak yanlış, niye gerginlik yaratıyorsunuz” diye bizi suçluyor.

“Özür dilemek için illa özür dilemek mi gerekiyor” diye Demirelvariler bile var.

Bana cevap verenler, AKP’li de olsa benim okurlarım, yani ya kafaca, ya üslupça, ya olaylara bakışça... bazı ortak noktalarımız bulunan insanlar.

Ana gazetedeki habere gelen tepkiler daha da vahim.

*

Arkadaşlar, konuyu saptırmayalım.

Burada gazeteciyi veya türban meselesini tartışmıyoruz. Gazeteci puştluk yapar, damarına basar, illet edecek şeyler sorar... ama sen eğer TBMM BAŞKANI / CUMHURBAŞKANI VEKİLİ isen terbiyeni bozamazsın.

Bunun aması maması yok...

Haberin Devamı

“Adam büyüklük gösterdi, bir de çıkıp üzgünüm dedi, daha ne istiyorsunuz?” diyen bile çıktı yahu. El insaf!

Önce anama sövecek, sonra “maksadını aştı üzgünüm” diyip çıkacak, ben de alkışlayacağım: Vay be ne büyük adammış, bak çıkıp üzüldüğünü de söyledi.

Böyle 10-15 yorum daha okursam, ben de Bülent Arınç’a hak vereceğim inanın.

Hakikaten sövülmekten zevk alanlar var bu memlekette...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!