‘‘Şaka yaptım’’ de

GERİYE dönüp bakıyorum. O günler tarih olmuş.

Ortaokul öğrencisiyiz. Yenikapı'dan Kalekapısı'na, Atatürk Caddesi, Cumhuriyet Caddesi, Şarampol Caddesi vb...

Yollar ıssız. Her sözün başında ‘‘Agam’’ demeyi huy edinmiş insanlar. Esnaflar, işçiler, genç-yaşlı Antalyalılar. Şakalaşmalar, gülüşmeler, arada ince, keskin bir ses ‘‘Gazeteee, gazteler geldi.’’ Genç, ince yapılı bir adam, bisikletle gazete satıyor. Kucağında bir yığın gazete. Sabahtan akşama caddeler boyu ülkeden, dünyadan haber ulaştırıyor insanlara.

Lise yılları ve sonrası.. Kalekapısı'nda, caddenin ortasında bir büfe. Artık gazeteler bu büfede satılıyor. Başka büfeler de var. Büfeler arasında iletişimi sağlamak üzere diafon da var.

Böylesi bir gazete dağıtımı ülkede ilk kez mi yapılıyor? Sanırım öyle. Büfeleri sabahtan akşama denetleyen, günboyu devinen bir adam. Hani, o yıllar öncesi bisikletinin üzerinde sokak sokak dolaşıp gazete satan ince yapılı adam. MEHMET HAZAR.

Kuşlar bir haber getirdi kanat uçlarıyla. Mehmet Hazar ciddi bir rahatsızlık geçirmiş. Bir kaç gün yoğun bakımda kalmış. Olabilir. Hepimiz insanız. Ama aklıma hiç kötü birşey getirmedim. O ince yapılı, karınca gibi çalışkan adam Mehmet Hazar öyle rahatsızlıklara eyvallah diyecek bir yapıda değil. O ne dik yamaçları, ne yalçın kayalıkları aşıp geldi buralara.