Rating savaşları-2

Güncelleme Tarihi:

Rating savaşları-2
Oluşturulma Tarihi: Ekim 24, 1998 00:00

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Bu savaş büyük savaş, kullanılan silahların hem tahrip gücü yüksek, hem etki alanı geniş. Durum bu kadar önemli olunca konuya biraz daha dokunmak vacip oldu.

Geçen hafta milletçe kavgadan hoşlandığımızı söylüyordu rating raporları, bu hafta bakalım neler diyor.

Efendim! Elimdeki raporlara göre siz savaş kadar yarışı da çok seviyorsunuz. Yalnız neresini sevdiğinizi tam olarak çıkartamadım; raporda bu belirtilmemiş.

‘‘Bilginizi sınamak’’ desem TRT'de yayımlanan bilgi yarışmalarında rating patlaması falan olmadığına göre, bu zayıf bir ihtimal.

Ortada dolaşan yarı çıplak hostesler olabilir mi acaba? Ama yarışmanın bu kısmıyla sadece erkekler ilgilidir herhalde. Yalnızca onların ilgisi de bir programı alıp tepelere çıkarmaya yetmeyebilir, kadınların desteği gerekir.

O halde yarışma sunucuları mıdır cazip olan? Evet evet! Bence bunun etkisi büyük. Yoksa onca para döküp ‘‘stand-up’’cılara yaptırırlar mıydı bu işi?

Bir de herkesçe malum, bu yarışmalarda dağıtılan araba, para, beyaz eşya gibi çılgın hediyeler var. Bence ratingten gelen patlama sesinin büyük bir bölümü bu yüzden. Şimdi siz ‘‘Bana ne elin adamının yarışmada kazandığı arabadan, bunun bana ne faydası var ki oturup seyredeyim?’’ diyebilirsiniz. Siz hiç ‘‘röntgencilik’’ diye bir şey duymadınız mı? Bu da onun gibi, arabaya adam biner, tatmini size düşer.

Gelelim televizyonda sevdiğiniz diğer programlara: Dizi dizi diziler; ‘‘pembe’’sinden tutun da ‘‘Aynalı’’sına kadar hepsine bayılıyorsunuz. Sizin dizilere merakınızı keşfeden reklamcılar bile reklam filmlerini dizi film gibi çekmeye başladılar. Bakıyorsunuz reklamın birine, adamın nişanlısı var, yemeğe çıkıyorlar, kavga ediyorlar, ayrılıyorlar barışıyorlar, ‘‘acaba haftaya ne olacak’’ diye merak ediyorsunuz.

Bu reklam filmlerinin diğer dizilerden farklı bir de öğretici yanının olması. Mesela, ben bu yaşıma geldim sağduyunun ne işe yaradığını daha yeni öğrendim. Meğer ‘‘mali danışman’’ gibi bir şeymiş bu sağduyu. Üstelik etten kemiktenmiş. Yalnız iki şeyi çok merak ediyorum: Birincisi bu sağduyu herkeste var mıdır? Varsa benimki nerede? Yıllardır kendi kendime hayat mücadelesi verir dururum, bir gün olsun ortaya çıkıp da bir akıl vermedi hayırsız. İkincisi; erkeğin sağduyusu erkek, kadınınki kadın mıdır? Eğer kadınlarınki de erkekse benimkine buradan sesleniyorum: ‘‘Hayatım! Hiç olmazsa bir defa işe yara, çık ortaya beni ele güne muhtaç etme.’’

Gelelim diğer dizilere. Son günlerde bir moda aldı başını gidiyor. Bu topraklar üzerinde kaset (moda deyişle ‘‘albüm’’) yapan her sanatçı şarkılarının hemen hepsine sırayla klip, en az bir tanesine de dizi çekecektir. Bu ‘‘iki kere iki dört eder’’ gibi bir şeydir. Şarkıyla şarkıcı arasındaki ilişki, Karadenizli'nin hamsiyle olan ilişkisi gibidir. Karadenizli nasıl hamsinin pilavını, reçelini yapar, yetmez turşusunu da kurarsa, sanatçı da şarkının kasetini, CD'sini yapar, klibini çeker, yetmez dizisini çeker. İyi de eder, rating raporlarına göre alan da memnundur, satan da.

Ratingten bahsedince ‘‘pembe diziler’’den söz etmesem olmaz. Siz seyrededurun, benim o tempoya hiç ama hiç tahammülüm yok. Bundan bir ay kadar önce adamla kadını dudakları birbirine bir santim kala bırakmıştım, geçen gün baktığımda hâlâ öpüşememişlerdi. Vuslata erdiklerini görmek bizim kuşağa kısmet olmaz herhalde. Her ne kadar kimse açıkça itiraf etmese de senelerdir neredeyse bütün kadınlar seyrediyorlar bu dizileri. Kendilerine ‘‘Hükümetten iki bakan ismi say’’ deseniz çoğu zorlanır ama ‘‘Yalan Rüzgârı’’ndaki Niki'nin gelmişi geçmişi sular seller gibidir.

Ve nihayet en çok sevdiğiniz programa geldi sıra. ‘‘Televole.’’ O kadar çok seviyorsunuz ki, aynı anda iki tane birden yayımlanıyor. Hatta değişik isimlerle üçüncüsü, dördüncüsü... Bunlar için bugüne kadar çok şey yazıldı, söylendi, ancak ‘‘Yiğidi öldür hakkını yeme’’ diye bir söz söylemiştir atalarımız, ben bugüne kadar Türkiye gerçeğinin bu denli net anlatıldığına tanık olmadım. Sanatta, siyasette, sporda, her an her yerde yaşanan keşmekeşi bugüne kadar hiç kimse hiçbir vesile ile böyle ustaca özetleyememiştir. Yapımcıları tebrik ediyorum. Televole ve benzeri programlar bizi ifade eden programlardır. ‘‘Siz kimsiniz?’’ diye soran olursa, ‘‘İşte biz buyuz’’ diye göğsünüzü gere gere gösterebilirsiniz! Bu programların yayın saatlerine ‘‘topluca aynaya baktığımız saatler’’ diyebiliriz.

Ne diyeyim? Ratinginiz yüksek olsun!

P.SUDA

Mış muş köşesi

Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan ‘‘Aralık'ta seçim caizdir’’ demiş.

İstihareye yattı herhalde.

Yaşlanmanın sırrı uzayda çözülecekmiş.

İyi! Senelerdir turust gibi gidip geliyorlar, bir işe yarasınlar bari.

Erman Toroğlu, Beşiktaş için ‘‘Lider ama iyi değil’’ demiş.

Biz alışkınız Erman Bey, siyaset dünyası onlarla dolu.

Viagra önümüzdeki ay Türkiye'deymiş.

Yaşasın! En sonunda bim bam bom.

Prostata çare aranırken tesadüfen geliştirilen hap kelliğe yaramış.

Allah'tan ümit kesilmez, bakarsınız bir gün nasır ilacı da AIDS'e çare olur.

Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu, ‘‘Türkiye sarsıla sarsıla temizlenecek’’ demiş.

Kirlenirken sarsıl, temizlenirken sarsıl, anlaşılan rahat yüzü yok bize.

Hillary Clinton'ın eşini izlemek için tuttuğu FBI ajanı Hillary'nin lezbiyen olduğunu söylemiş.

Ne yapsın kadıncağız? Kocasından hayır yok.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!