Güncelleme Tarihi:
Önder Focan (55), ODTÜ diplomalı makine mühendisi, bu alanda çalışan bir firmanın kurucu ortağı, aynı zamanda Türkiye’nin önde gelen caz gitarcılarından. Her sabah saat 06.00’da güne gitar çalarak başlıyor, gün boyunca kravatını takıp firmasında çalışıyor, mesai saatleri bittiğinde gitarını alıp tekrar müziğe dönüyor. Her fırsatta konser veriyor, bugüne kadar 12 albüm yayımladı. Yaklaşık 20 yıldır, gitarıyla dünyayı geziyor.
“İlk seyahatim ODTÜ’deki öğrencilik yıllarımda, Bodrum, Marmaris gezilerimdi. Sonraki yıllarda yazın, Ege ve Akdeniz sahillerinde gezginlik yaptım. 1980 öncesinde yurtdışına çıkmak çok zordu. İlk yurtdışı yolculuğuma, 1983’te çıktım. Paris’e gittim. Sonraki yıllarda Almanya, İngiltere’yi gördüm, iş için Rusya’ya defalarca gittim. Son 20 yılda Afrika ve kutuplar hariç ayak basmadığım kıta kalmadı. Pek çok ülke gezdim. Uzun yıllardır eşimle Toscana’da romantik bir geziye çıkmak isterdim. Gelecek hafta, bu hayalimi gerçekleştireceğim. Şimdi hedefim Çin ve Japonya.”
Focan, İstanbul’da tanıştığı Pori Caz Festivali yöneticisinin davetiyle 1994’te ilk kez Finlandiya’ya gitti. O günden bu güne Pori’yi fahri hemşeri beratı kazanacak kadar çok ziyaret etti. Hatta bu şehirle İstanbul arasında kültür köprüsü oluşturdu. Pori Jazz’ın verdiği ilhamla, İstanbul’da eşi Zuhal Focan’la kurduğu Nardis Caz Kulübü’nde yarışmalar düzenledi. Kazanan gençleri Finlandiya ve diğer Baltık ülkelerindeki yarışmalara girmeleri için teşvik etti. Bu sayede Evrim Özsuca, İpek Dinç, Cem Tuncer gibi genç caz şarkıcıları yurdışında ödül kazandı, pek çok festivalden konser daveti aldı.
SÜKUNET, TENHALIK CEZBEDİCİ
Önder Focan, Finlandiya’nın en çok sükunetini seviyor. “İstanbul gibi çok kalabalık bir şehirden çıkıp, çok seyrek nüfuslu bir ülkeye gitmek insana ferahlık duygusu veriyor. Finlandiya 5 milyon nüfuslu bir ülke, yüzölçümü yaklaşık Türkiye’nin yarısı kadar. Başkent Helsinki bile İstanbul’dan sonra insana çok tenha geliyor. Şehirler, göllerin, nehirlerin kenarına kurulmuş, suyla temas halinde. Yeşil alanları ve seyrek nüfus cennet atmosferi yaratıyor. Kışı karanlıklar içinde yaşayan, güneşi özleyen Finliler, yazın beyaz gecelerini açık havada geçiriyor. Güneşin batmadığı gecelerde festivaller, şölenler birbirini izliyor. Bu kültürel etkinlikler, ülkenin doğal güzelliklerine hayat katıyor. “
İstatistiklere bakılırsa, Pori’de kilometrekareye 100 kişi düşüyor. Üstelik şehir gözalabildiğine yeşilliklerle kaplı. İçinden nehir geçiyor, Baltık Denizi’nin rüzgarlarıyla soluk alıyor. “Turku, Tampere gibi şehirlere çok benziyor Pori. Binaları 1960’ların mimarisiyle yapılmış. Merkezindeki dev fabrikalar, 1990’larda kültür merkezine dönüştürülmüş. Pori’nin diğer şehirlerden en büyük farkı, Avrupa’nın en önemli 10 caz festivalinden birine ev sahipliği yapması. Pori Jazz, Norveç’teki Moldejazz’dan sonra Avrupa’nın en eski caz festivali. Şehir bunu öylesine önemsiyor ki, bir zamanlar Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde oynayan futbol takımına Pori Jazz adı verilmişti. Bu festivalin başarısı örnek alınıp, daha sonra rock festivali de başlatıldı.”