Popüler olmak bir harika

Güncelleme Tarihi:

Popüler olmak bir harika
Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 2000 00:00

Haberin Devamı

Teoman'ı herkes başka başka sebeplerle seviyor. Konserlerinde zıplayan beş yaşındaki velet de, onu zaptetmeye çalışan anneannesi bile Teoman'a hayran. Bizim sevme sebebimizse şu; iyi bir müzisyen olmasının yanı sıra akıl fikir sahibi ender bir popçu olması...

Teoman'a popçu diyoruz. Zira bu yıl ‘‘En İyi Erkek Pop Şarkıcısı’’ dalında Altın Kelebek de kazandı Teoman. Zaten kendisi de ‘‘Ben başlangıçta rock yapmak istiyordum ama bir şekilde popa bulaştım. Bu durumdan da hiç şikayetçi değilim. Hem popun çehresini değiştirdim; hem de popüler kültür harika bir şey’’ diyor.

Teoman plaket formunda çok ödül almış ama heykelcik formundaki ilk ödülünün Altın Kelebek olduğunu söylüyor, bir de bütün ödüllerini annesinin Zekeriyaköy'deki evine götürüyormuş.

Altın Kelebek ödül töreni sırasında çok sevimli ve alçakgönüllü görünüyordunuz...

Beni yanlışlıkla sevimli yapan şey utangaçlığım. Ben sevimli bir herif değilim. Benim kendimi çok rahat hissetmediğim yerler var, o zaman utangaçlaşıyorum. Alçakgönüllüğüm falan da yoktur, kendi kendimi överim ama beni birileri övdüğü zaman çok utanırım.

Rock’ın en iyisiyim

Altın Kelebek Teoman için ne anlam ifade ediyor?

Bir ödül geleneksel olunca, mesela bir şeyin 28. olunca o ödülün de bir hayatı varmış gibi geliyor insana. Ben çocukluğumdan hatırlıyorum, Hey gibi dergilerde Barış Manço’ları filan ödül alırken görürdük ve onları Altın Kelebek ile özdeşleştirirdik. Benim için Altın Kelebek'in özel bir önemi var. Normalde kendimi pop kategorisinde görmüyordum. Ama en azından artık Türk popunun sınırlarını biraz genişlettiğimi düşünüyorum. Rock küçük bir yer ama pop büyük bir havuz. Ben zaten on beş yıldır rock'ın en iyisiyim, popun da en iyisi olmak çok iyi geldi.

Yine de ‘‘en iyi pop şarkıcısı’’ için şaşırtıcı bir isim değil misiniz?

Albüm satışlarına bakarsan en çok satan erkek pop şarkıcısı benim. Eğer rock pazarı söz konusu olursa satılan dörtyüz elli bin albümün dörtyüz bini benim zaten. Benim rock kulvarında yarışmam haksızlık olur, ben pop kulvarında yarışmak istiyorum. Hatta şunu bile hissediyorum müzik tarzım nedeniyle sanki tek kolu bağlanmış biri gibi savaşıyorum bu alanda.

Altın Kelebek ödülleri sırasında, yıllardır takip ettiğim ve beğendiğim insanların da beni izleyip beğendiklerini gördüm. Ali Rıza Binboğa gibi, Erol Büyükburç gibi isimler yeni jenerasyondan en sevdikleri şarkıcı olduğumu söylediler. Ben onları çok sevdiğim için bu iltifatlar gururumu okşuyor.

Müziğe başladığınızda böyle bir yere geleceğinizi düşünüyor muydunuz?

Ben müzikal olarak hep çok çalışkandım, o bakımdan şu anda neredeysem başladığım zaman da oradaydım. Fakat tasdik mekanizması o zamanlar o kadar dürüst değildi.

Anladığım kadarıyla sizin işinizde kendinden memnunluk hali çok önemli...

Eğer ilk onayı kendin veriyorsan, o zaman onun kişisel hazzı başka oluyor. Eve gittiğin zaman rahat oluyorsun, kendi kendinle barışık oluyorsun ve kendinle yarattığın şey arasında büyük bir fark olmuyor.

Uzun vadeli hedefler

O zaman kendi içinizde iyi işleyen bir değerler sisteminiz var. Bunu kurmayı nasıl başardınız?

Ben neyi seviyorum? Neyi beğeniyorum? Peki ben neyim? Ben onlar gibi mi olmak istiyorum, değilse tavrım ne olmalı? Kendime bu soruları hep soruyorum. Bu arada dışarıdan gelen ve insanı kandıran etkiler var, onlardan nasıl korunabilirim? Sevmediğim şeyleri yaptığında karşılığında maddi ve manevi onay mekanizmaları var. Daha çok paran ve şöhretin oluyor, hayat kolaylaşıyor . Bütün bunlar koyduğun hedefleri etkiliyor, halbuki onları bırakırsan belki de on sene, on beş sene sonra reddettiğin şeler sana dönüyor, olaya uzun vadeli bakmak gerekiyor. Zaten zaman içinde yok olanlar şevklerini yitirmiş insanlar.

Peki o şevki canlı tutmanın yolları neler?

En baştan bir takım pazarlıklara girişmemek. Çünkü elini verdiğin zaman kolunu alamıyorsun. Ayrıca çocukluk hayallerini ve müzik aşkını şöhrete ve paraya satmak çok büyük bir bedel. Bunun başlıca sağlaması durup ara ara kendine ‘‘Ben bu işi neden yapıyorum?’’ diye sormak. Yani otuz yaşında on beş yaşındaki duygumu çağırabilirsem, işimin sağlamasını çok güzel yaparım. Benim bir sürü konuda kafam karışıktır ama müzikte hiç karışık değildir. Temel sağlam olursa sonra rahat edersiniz.

Siz parmakla gösterilenlerden birisiniz. Bu şarkı sözlerine ve yapılan müziğe de yansıyor. Hele hele iyi şarkı sözünün Türk Popu'nda eksikliği çok çekiliyor...

Ben bu boşluğu görüyordum ve silahlarımı da kuşanmıştım. Başlangıçta ortaya çıkarken herkese bütün yönlerini göstermek çok zor, bu yüzden mecburen kendini karikatürize etmek zorundasın. Yani insanların az zamanı olduğu için vaziyeti iyi anlatmak gerekiyor. Bir şarkıyı üç dakikada güzel yapmak zorundasınız.

Sizin kendinizi ortaya koyarken ne gibi farklılıklarınız oldu?

Samimiyet lafını kullanmak istemiyorum ama onun yerine kullanılacak başka bir şey de bulamıyorum. Yapamayacağım şeyin üzerine hiç gitmem. Özentilik kötü bir şey değil ama ‘‘ben şunu olmak istiyorum’’ demek başka, onu olmuşsunuz gibi davranmak başka. Müzikte normal hayatta olduğundan daha az kurnaz olmak gerekiyor, çünkü yapılan bütün kurnazlıklar sonra sırıtıyor. Hele televizyonda yapılan kurnazlıkları, üçkağıtları ve pratik manevraları herkes anlıyor.

Zeki Müren örneği

Bazen bu üçkağıtta seyirciyle sanatçı birlikte çalışıyor...

Tabii, arada adı konulmamış gizli bir anlaşma oluyor. Konu o değil ama adamın ne olduğu apaçık belliyken yıllarca Zeki Müren erkekmiş gibi davranıldı. Hem seyirci, hem Zeki Müren böyle davrandı. Çünkü insanlar eşcinsel bir şarkıcıya hayran olduklarını kabul etmek istemiyorlardı.

Konserleriniz giderek kalabalıklaşıyor, albümleriniz giderek daha çok satıyor. İşlerin kontrolünüzden çıkacağı endişesi taşıyor musunuz?

Popüler oldukça bir balon haline gelme tehlikesi hep var. Balonu yeterince dolduramazsan ya o balonu ufaltırsın, ya da başka başka işler yaparsın ve o balonun içini doldurursun. Benim en büyük endişem balonun içini dolduramamak. Bunun yurtdışından da örnekleri var, adam on beş milyon satan bir albüm yaptıktan sonra ‘‘dur bakayım bu sefer zor bir albüm yapayım da on bin kişi alsın’’ diyor. Bunlar çok ciddi kararlar. Ben de şimdi ince ayarlara başlıyorum artık.

Nedir bu ince ayarlar?

Birincisi artık istemediğim konserler vermiyorum, veya konser vereceksem her şeyin istediğim gibi olmasına dikkat ediyorum. Çizgisinden hoşlanmadığım televizyon programlarına gitmiyorum. Artık istemediğim hiçbir şey yapmıyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!