Pırpır uçaklardan süper jumbolara, ikramsız uçuşlardan özel mönüye

Güncelleme Tarihi:

Pırpır uçaklardan süper jumbolara, ikramsız uçuşlardan özel mönüye
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 04, 2005 00:25

Bundan 30-40 yıl önce gökyüzünden geçen uçaklara hayran hayran bakılırdı. En çok çocukların hayaliydi bu demir kuşu yakalayabilmek. O zamanlar havalimanı sayısı gibi uçak sayısı da azdı. Yolculuklar zahmetli, biraz tehlikeli ve pahalıydı. Şimdi ise isteyen herkes uçağa binebiliyor. Paranıza göre lüksünüzü sağlayıp uçuyorsunuz. İster bir sandviçle, ister özel şarap mönüsünden seçim yaptığınız ziyafetle.

Atatürk Havalimanı’nın adı henüz Yeşilköy Hava Meydanı. O zamanlar kent merkezinin bayağı uzağında... Uçaklar ‘pırpırlı’ denilen türden yani pervaneli. Kanatları bezle kaplı. Hayır şaka değil, çelik konstrüksiyon üzerinde bez var. İstanbul’dan Bursa’ya, Adana’dan Kayseri’ye uçmak mümkün o günlerde. Zaten çok uzaklara da uçulamıyor. Mesafeler yakın olduğu için ikram yok. Tabii ki hostes de yok.

Birkaç yıl daha ilerliyoruz, hava meydanındayız. Uçağın merdivenlerinin önünde vedalaşanlar. Arkada bir Dakota DC-3 uçağı. O zamanlar güvenlik kavramı yok. Yolcu yakınları, tek salonlu havaalanında aprona kadar girebiliyorlar. Bu kez uçakta gazoz içebilirsiniz. Dünyada 1930’larda başlayan hostesli uçuşlar, bize 1946’da gelmiş. İlk hostesler hemşirelerden seçiliyor. Öyle ya yolculardan başı ağıran da var, uçuşa dayanamayıp içindeki dışarı çıkaran da. Peki ne denilecek bu çalışanlara? Kamarot!

Türkiye’de ilk yurtdışı uçuşlar 1947’de Atina seferiyle başlıyor. Bunu, 1951 yılında Lefkoşa, Beyrut ve Kahire izliyor. Dış hatlarda sandviç de yiyebiliyorsunuz. İkramlar, bir küçük odada 3-5 kişi tarafından hazırlanıyor. Sigara mı? Tabii ki içebiliyorsunuz.

AŞAĞIDA SICAK YUKARIDA SOĞUK

Uçağa bindiğinizde sıcaktan pişiyorsunuz. Kapalı bir konserve kutusu gibi. Ama yükselmeye başladığı zaman bu kez soğukla karşı karşıyasınız. Şimdiki gibi havalandırma ve ısıtma tabii ki yok. Ancak oturabileceğiniz sıcaklık kadar ısıtılabiliyor, metrelerce yukarda, eksi derece ısılardaki uçak. Yolcular, üzerinde kabanlar, montlarla oturuyor. Bir de gürültü var tabii. Pervaneli uçaklarda daha da çok.

İlk uçaklarda şimdiki gibi modaya uygun, yolcuyu rahatlatacak renklerle kaplanmış ergonomik koltuklar yok. Hepsi askeri uçak gibi. Koyu renkler hakim. 1970’lerde moda uçak dekorasyonuna da giriyor. Birden turuncu renkli koltuklarla şenleniyoruz.

İlk uzun uçuşlar hem zahmetli, hem pahalı. Mesela British Airways’in başlattığı Londra-Güney Afrika seferi, 25 saatte tamamlanıyor. Fiyatı da 7-8 bin sterlin, yani 20 milyar civarında. Üstelik bu ekonomi sınıfı fiyatı.

Türkiye, uçakla 1970’lerin ikinci yarısında daha çok haşır neşir oluyor. Başta Almanya olmak üzere yurtdışına çalışmaya gidenler, rahat yolculuğu tercih edip, uçakla gidip gelmeye başlıyorlar. Öte yandan 1960’ların ikinci yarısında Pan American’la İstanbul’dan uçanlar Türk tatlarından oluşan yemek servisiyle karşılaşıyor. Beyti Lokantası, bu uçuşlar için döner hazırlıyor.

Bugüne geldiğimizde artık uçak lüks değil. Neredeyse herkes uçağa binebiliyor. Türkiye’de THY dışında, Onur, Fly ve Atlas adlı havayolu şirketleriyle uçmanız mümkün. Isıtmanın olmadığı günlerden, televizyonlu, telefonlu uçaklara geldik. Uzun mesafe uçuşlarında kredi kartınızı takıp, telefonla konuşabiliyorsunuz. Zaten çok yakında artık uçağa binince cep telefonunuzu kapatmanız gerekmeyecek. Eee, teknoloji sizin için çalışıyor. Dizüstü bilgisayarınızı da iniş ve kalkış haricinde yolculuk boyunca kullanabiliyorsunuz. Bazı havayolu şirketleri, ücret karşılığında internet bağlantısı da sağlıyor.

Ekonomi sınıfında bile birkaç çeşit yemekle ağırlanıyorsunuz artık. Zaten parasını verdiğiniz zaman artık konforun sonu yok. İsterseniz yatak olan koltuklarda uçabilirsiniz. Uçağa binişinizde şampanyayla karşılanabilir, şarap mönülerinden damağınıza uygun olanı seçebilirsiniz. İster et, ister tavuk yersiniz. Özel yemek istiyorsanız, biletinizi alırken uyarır, keyfinize göre yolculuk yaparsınız.

YAKINDA DUŞ DA OLACAK

Airbus’ın önümüzdeki aylarda tarifeli uçuşlara hazırlanan A-380 modeli super jumbo uçaklar, teknolojinin son noktasını gösteriyor. Boeing firmasının da bir benzeri için çalıştığı bu uzatılmış gövdeli jumbo uçaklarda, birkaç koridor olacak. Havayolu şirketiniz pahalı bilet satıp, rahatınızı sağlayanlardan ise havada banyo yapmak işten bile değil. Hatta alışveriş de yapabilirsiniz. Yaklaşık 10 yılda 8.4 milyar sterlin bütçeyle üretilen A-380’ler, tercihe göre 555-840 kişi taşıyabilecek.

TÜRK HAVACILIK TARİHİNDEN

8 20 Mayıs 1933’de Hava Yolları Devlet İşletmesi İdaresi kuruldu. İlk filoda, SSCB’nin hediyesi ATH-9 ile Almanya’dan iki junkers, iki King-Bird olmak üzere 5 uçak, toplam 28 koltuk vardı.

8 Türk Hava Postaları adını alan işletme İstanbul-Eskişehir-Ankara hattında haftada üç sefer yapıyordu. Ankara’da Güvercinlik, İstanbul’da Yeşilköy ilk hava meydanları oldu. İlk yılda 460 yolcu taşındı.

8 1935’te Bayındırlık Bakanlığı’na bağlanan kurumun adı 1938 yılında Devlet Hava Yolları Umum Müdürlüğü olarak değiştirildi ve Ulaştırma Bakanlığı’na bağlandı. Kurum, 1956 yılında bugünkü adını aldı, Türk Hava Yolları.

8 Dış hat uçuşları 1947’de, Uzakdoğu uçuşları Singapur’la 1986’da başladı. New York seferleri ise 1988’den beri yapılıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!