Perili kasabanın oda müzikçileri

Güncelleme Tarihi:

Perili kasabanın oda müzikçileri
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 23, 2010 00:00

Peribacaları, yerli dizilerde kullanılan tarihi evleri ve balonlarıyla tanınan Ürgüp yeni bir turizm temasına kavuştu. Bu yıl ikinci kez gerçekleştirilen Klasik Keyifler, genç müzikçileri usta sanatçılarla buluşturuyor, oda müziğinin seçkin yapıtlarının Ürgüp’ün sıradışı mekanlarında yankılanmasını sağlıyor. Mağara, vadi, peribacası ve butik otellerdeki konserlerin çoğu ücretsiz. Ayrıca müzikçilerin atölye çalışmaları, konser provaları da meraklılara açık.

Önceki pazar, Ürgüp - Kayseri otoyolunun çevresindeki bağların, ekini biçilmiş tarlaların öğle güneşinde kavrulduğu saatlerde Saruhan’daydım. Otoyolun yanıbaşında, tarlaların arasında yapayalnız yükselen, 13’üncü yüzyıldan kalma kervansarayın kehribar renkli duvarları güneşin şiddetli ışıklarıyla beyaza dönmüştü. Çatısındaki paçalı beyaz güvercinler kuytulara saklanmıştı. Konseri bekleyen izleyicilerin arasından geçip, sema gösterileri için düzenlenen kubbeli, yüksek salona girdiğimde derin bir nefes aldım. Dört yanı izleyici sıralarıyla çevrili sahneye yarım kuyruk Steinway piyano yerleştirilmişti. Tesadüfen yanına oturduğum, profesör Robert Jewett’la sohbet ederken öğrendim enstrümanın öyküsünü. 90 yıllık piyano Klasik Keyifler’in kurucusu, kemancı Ellen Jewett’a, şancı annesinden mirastı. Okyanus aşıp İstanbul’a, oradan Ürgüp’e gelmişti.
Alkışlarla sahneye gelen Ellen Jewett, piyanonun önünde durdu. “Schumann’ın Dünyası” başlıklı konserle ilgili kısa sunuş konuşması yaptı. Schumann’ın 200’üncü doğum yılı nedeniyle Klasik Keyifler kapsamında beş özel konser düzenlenecekti. “Bestecinin çevresinde çağının önemli müzikçileri vardı. Biz eserlerini seslendirirken gözlerinizi kapatın ve hayal edin. Piyanoda Clara Schumann, kemanda Joachim olabilir. Dostları Brahms, arkada, izleyici sıralarında oturup dinlemeyi tercih edebilirdi. Hayal edin ve müziğin keyfini çıkarın...”
Aslında hayal gücümü kışkırtmaya hiç gerek yoktu. Çünkü iki günde gördüklerim, yaşadıklarım hayal gibiydi. 1200 yıl önce oyulmuş bir mağarada, yüksekliği 20 metreyi bulan bir kanyonda, sedirlerle, dantellerle süslü taş odalarda Brahms, Schubert, Beethoven sonatlarını, dörtlülerini dinlemek kolayca unutulur gibi değildi.

MÜZİK OBURU OLDUM

Cumartesi sabahı Ürgüp’e vardığımda, ilçe merkezinin yaklaşık iki kilometre dışındaki Esbelli Mahallesi’nde hummalı bir çalışma vardı. Esbelli Tepesi’ne oyulmuş, bugün butik otele dönüştürülmüş mağaralarda, salonlarda üç ayrı grup çalışma yapıyordu. Tüm provalar müzikseverlere açıktı. En tepedeki Ürgüp Evi’nden başladım turuma. Taş ustası Faruk Maden’in oyduğu salonda Jewett liderliğindeki yaylı çalgılar dörtlüsü, Boston’daki New England konservatuvarından geçen yıl mezun olan besteci Onur Yıldırım’la “Manzurat” adlı eserini çalışıyordu. Elif, vav ve lam harflerini simgeleyen üç bölümden oluşuyordu eser. “Üç harf yanyana geldiğinde, ol ya da öl olarak okunabilir. Altı yıl önce ilk kez bir ölüme tanıklık ettiğimde bu eseri yazmıştım” diyordu Yıldırım.
Bitişikteki butik otel 4Oda’da ise bir başka grup, romantik çağ repertuvarından eserlerle konsere hazırlanıyordu. Klasik keyifler, genç müzikçilere ders vermek yerine, ustalarla bir araya getirip konser hazırlığı atmosferinde bilgi alışverişi ortamı yaratmayı seçmişti. Meraklısı müziğin icraya hazırlık sürecini, esere ışık tutan tartışmaları izleyebiliyor, bu arada bölgenin birbirinden ilginç butik otellerini görebiliyordu.
Esbelli’nin Cunda Adası’nı çağrıştıran taş sokaklarından inip, Üzümlü Ev’e geldiğimde kemancı Özcan Ulucan, CSO çellistlerinden Onur Şenler, iki genç müzikçiyle konsere hazırlanıyordu. Ulvi Cemal Erkin’in dörtlüsünün provası bitmiş, sıra Schubert’in “Ölüm ve Genç Kız”ına gelmişti. Likya lahitlerini andıran, kemerli, taş odada, bir sedire ilişip izledim dörtlüyü. Yıllardır bir yaylı çalgılar dörtlüsünün ortasında oturup Schubert dinlemeyi hayal ederdim. Nihayet gerçekleşmişti hayalim. Tuhaf bir şey oldu, Presto bölümünün önce derime, sonra etime ve kemiklerime nüfuz ettiğini hissettim. Ondan sonraki üç gün boyunca eser içimde dönüp durdu, Kapadokya gezimin fon müziğine dönüştü.
Zirveleri silindirle düzeltilmiş gibi duran Masa Dağları’nı seyrederek yokuştan inip Esbelli’ye vardığımda, piyano üçlüsü provasını bitirmiş, yerini dörtlüye bırakıyordu. Pekineller’in genç yetenekler bursuyla Almanya’da yüksek lisansa başlamaya hazırlanan Kıvanç Tire’yle burada tanıştım. Bir gün sonra, Saruhan’da Brahms’ın piyanolu beşlisinde ustalarla ve bir atölye çalışmasında dinleyecektim Tire’yi. 20 yaşındaydı. Fakat keman elinde çok daha olgun bir ustanın sazı gibi tınlıyordu. Esbelli’de piyanolu üçlüyle başladığım Beethoven serüveni, Club Ürgüp’e döndüğümde, havuz başındaki yemek salonunda devam etti. Princeton ve Mannes’da ders veren çellist Gregory Hesselink’i provada bile dinlemek büyük zevkti. Bir müzik atölyesinden diğerine koşarken, müzik oburuna dönüşmüştüm.

Akustik aşkına mini konser

Asıl sürpriz cumartesi gecesi, Mustafapaşa merkezinden bir taş atımı uzaklıktaki Saklı Vadi’deydi. 20 metre yüksekliğinde kayaların arasından kıvrılan, yaklaşık 100 metre uzunluğundaki kurumuş dere yatağı Mehmet Balta’ya babasından miras kalmıştı. 14 yıl önce PTT’den emekli olunca, su deposu olarak kullanılan
/images/100/0x0/55ea45b9f018fbb8f875421c
mağarayı, duvarlara oyulan güvercinlikleri yeniden düzenleyip, çevreye ceviz ve çam ağaçları dikmiş, düğün, konser yapılan bir mekana dönüştürmüştü vadiyi. “Kışın bile Japonlar geliyor, mangal yapıyor. Vadim 12 ay açık” diyordu. Balta, iki yıldır vadisini ücret talep etmeden Klasik Keyifler’e tahsis ediyor, tüm konserleri eşiyle dinliyordu.
Provayı sahne şeklinde oyulmuş mağarada orkestranının yanı başından izleyip, fotoğraf çektim. Sonra vadi girişinde, taşlara oyulmuş Aya Grigoryos Kilisesi’ne gittim. Ortadaki papaz mezarı açılmış, duvarlardaki freskler alçıyla kapatılmıştı. Birazdan arkamdan Antalya Senfoni Orkestrası viyolacılarından Nesrin Bayramoğulları geldi, altarın kubbesinin altında Bach çalmaya başladı. Kilisenin akustiğine hayran kalmıştı, bunu hissetmek için çalıyordu. Ardından çellist Erman İmayhan ve kemancı Özcan Ulucan girdi küçük kiliseye. Ve üçü birden Bach üzerine emprovize yapmaya başladı. İçeride toplam altı kişiydik. Hepimizin ayakları yerden kesilmişti...
Vadideki ücretsiz konserde ise en çok alkışı oda orkestrası eşliğinde Puccini aryası söyleyen Yunan dramatik soprano Irini Kyriakidou aldı. İstanbullu bir annenin, Atina’da doğan kızı, gelecek sezonda Venedik’teki La Fenice Operası’nda sahneye çıkmaya hazırlanıyordu. O akşam oda orkestrası yedi, CSO Çello Dörtlüsü sekiz eser seslendirdi. Konuklara sucuk ve şarap ikram edildi.

KELEBEKLER PAGANİNİ EŞLİĞİNDE DANS ETTİ

En unutulmaz konserlerden biri de, şaşırtıcı mağara kiliselerin bulunduğu Kapadokya Açıkhava Müzesi’ndeydi. Üç genç kemancının “Mistik Sesler” başlıklı resitali için Elmalı ve St Omniphorus kiliselerinin arasındaki kayalara oyulmuş mağara seçilmişti. Dar kapıdan girdiğimizde karanlıktan göz gözü görmüyordu. Kapıdan sızan ışık altında Kanadalı genç kemancı Jacqueline Nutting, barok yayla Bach’ın bir numaralı partitasından Allemande bölümünü çaldı. Gözümüz biraz karanlığa alıştığında kayalara boydan boya oyulmuş iki kanal gördüm. Bunlar keşişlerin oturduğu sıralar, ortadaki zemin de yemek masasıydı. Yaklaşık 10 metre derinliğinde, iki metre yüksekliğindeki Aşağı Yemekhane’ye ateş yakacak bir boşluk, diğer mağaralara açılan iki kapı oyulmuştu. Nutting’in ardından Amerikalı kemancı Valerie Gordon, Ignaz Biber’in Rosary Sonatını seslendirdi. Yerini, iki yıl önce İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth önünde verdiği konserle adından söz ettiren Hasan Gökçe’ye bıraktı. Gökçe, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hediye ettiği 1780 Antonio Gragnani yapımı kemanla gelmişti Ürgüp’e. Paganini çalmaya başladığında tavandaki çatlaklarına saklanan kelebekler havalandı, mağaranın içi müzik eşliğinde uçuşan gri kelebeklerle doldu. Sıra Bach’a gelince sakinleştiler, yuvalarına döndüler.
Yıllar önce bir makalede, evrendeki hiçbir sesin kaybolmadığını okumuştum. Gereken teknoloji, ekipman bulunduğunda binlerce yıl öncesinin konuşmalarını dinleyebilecektik. Mağaralarda, vadilerde müzik dinlerken hep bunu düşündüm. Kimbilir ne sesler saklıydı taşların arasında. Ve şimdi bunlara oda müziğinin ölümsüz eserleri eklenmişti. Ve ben buna tanık olmuştum...

ENSTRÜMAN ÇALIN, ÜCRETSİZ KONAKLAYIN

Hukuk öğrenimi gören Süha Ersöz (55), 1979’da turizm gönüllüsü olarak geldi Kapadokya’ya. Sonra, bir süre Avrupa’yı gezdi, doğduğu Akşehir’de çalıştı ve nihayet 1987’de yerleşmek üzere Ürgüp’ü seçti. Esbelli Mahallesi’nde Belçikalı bir çiftten ev alıp, kitapları, filmleri ve plaklarıyla geçireceği huzurlu bir hayat hayal ederken 1992’de restorasyon merakına tutuldu. Zaman içinde çevresindeki mağaralara oyulmuş 12 evi, ahırı satın alıp, yerel malzemeyi kullanarak, birbirine benzemeyen 13 apartlık bir otel kurdu. Tüm ayrıntılarını bir taş ustasıyla tasarladığı Esbelli Evi, sonraki yıllarda yerel mimariyi ve mağaraları kullanan otellere örnek oldu. Ersöz, “Esbelli Evi’ne herkesi kabul etmiyorum. Haklarında internetten araştırma yapıyorum. Kapadokya’nın doğasından, taşından, kültürel zenginliklerinden zevk alacak, kendi kültürel zenginliğini çevresindekilerle paylaşacak kişilere kapım açık” diyor. Zaten müşterilerinin yüzde 95’i yurtdışından. Otelin ortak mekanlarında müzik yayını yok. Tüm odalarda tercihe bağlı olarak, genel sistemden klasik ve caz dinlenebiliyor. Ersöz’ün odasında ise gece gündüz klasik müzik kanalı Mezzo açık. Üç yıl önce, oteline gelecek müzikçileri hayal edip İstanbul’dan konsol piyano aldığını anlatıyor: “Bugüne kadar birkaç müzikçi misafirim oldu. Konser öncesi çalışmalarını salonumuzda yaptılar. Bu bana fikir verdi, piyano aldım. Esbelli’de klasik müziğin yankılanması beni mutlu ediyor.” Klasik Keyifler’in 23 yerel sponsorundan biri olan Ersöz, etkinlik boyunca salonunu ve piyanosunu müzikçilere açtı. “Geçmişte müzisyen dostlarımı ağırlıyordum, bundan sonra konsere, yarışmaya ya da sınava hazırlanan, tüm piyanistlere, kemancılara, nefesli sazlara bir haftadan, bir aya kadar ücretsiz konaklama imkanı sunacağım” diyor. (www.esbelli.com)

HAYALLERİNİ GERÇEKLEŞTİRDİLER

Klasik Keyifler, müziksever bir çiftin çabasıyla oluştu: Ellen Jewett ve Hüsam Süleymangil. Geçmişte Yo Yo Ma, Colin Carr gibi isimlerle oda müziği yapan Jewett, bir dönem Borusan Filarmoni’nin baş kemancılığını üstlenen bir icracı ve eğitimci. Ithaca College, Stony Brook’da ders verdi. 1998’de, teoloji profesörü olan babası Robert Jewett’la geldiği tarih turunda rehber Hüsam Süleymangil’le tanıştı, 2004’te evlenip New York ve İstanbul’da yaşamaya başladı. 35 yıllık, ödüllü Audubon Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nün birinci kemanı olarak çalışmasını sürdürüyor. Süleymangil ise Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü mezunu. Uzun yıllardır rehberlik yapıyor. İkili, 2008’de konser salonlarının dinleyiciyle sanatçı arasında yarattığı sınırları kaldırmayı, genç sanatçılarla ustaları buluşturmayı, oda müziği dinleme, icra etme keyfini toplumda yaymayı hedefleyip Klasik Keyifler’i başlattı. 2008’de Didim, Bodrum, Kapadokya’da gerçekleştirilen atölye çalışması ve konserleri, 2009’da Şirince, Bodrum ve Kapadokya çalışmaları izledi. Bu yıl ise etkinlik kendisine sürekli mekan olarak Ürgüp’ü seçti. 23 yerel işletme, konaklama, yemek, prova ve konser mekanı sundu. Temmuz ve ağustostaki atölye çalışmaları için, yüksek lisans ve doktora düzeyinde 80 genç sanatçı başvurdu. Temmuzda atölye çalışmalarının yanı sıra, büyük bölümü ücretsiz 11 konser gerçekleştirildi. Konserleri ortalama 200’er kişi dinledi. Ağustosta altı ülkeden 11 öğretmen ve 40 öğrenciyle altı konser verildi. Eylülde ise sadece üç konser düzenlenecek, atölye çalışması yapılmayacak. Klasik Keyifler adlı bir dernek kuran Jewett, Süleymangil çifti gelecek yıllarda etkinlik programında modern müziğe, bestecilere yönelik buluşmalara, emprovizasyon duygusunu geliştirecek doğaçlama etkinliklere daha fazla yer vermek istiyor. Yo Yo Ma gibi kalıpları kıran ustaları çalışmalara davet etmeyi planlıyor.

EYLÜL KONSERLERİ

* Romantik Minyatürler: Artis Piyano Üçlüsü, 17 Eylül, saat 21.30, Argos in Cappadocia * Bach Immersion: Ellen Jewett, Özcan Ulucan (keman), Birsen Ulucan (piyano), 18 Eylül, saat 18.30 ve 21.30, Seten - Göreme * Schumann’ın Dünyası 5: Artis Piyano Üçlüsü, Özcan Ulucan, Birsen Ulucan, Ellen Jewett, 19 Eylül, Saruhan. (www.klasikkeyifler.org)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!