Para her şey mi?

Güncelleme Tarihi:

Para her şey mi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 02, 2012 00:00

Yaşadıkları bütün ekonomik zorluklara rağmen İspanyollar yaratmaya devam ediyor.

Haberin Devamı

Bu hafta müzik, edebiyat ve sinema dünyalarında öne çıkan yeni eserler için rotamız İspanya.
46 yaşındaki yönetmen ‘Alex de la Iglesias’ın 11. filmi ‘La Chispa de la Vida’ 2012’de İspanya’nın en çok konuşulanlarından. Hikâye dünün dâhi, bugünün işsiz reklamcısı Roberto’na ait. Eşinin Tom Cruise’dan daha yakışıklı olduğunu düşünüp, çok sevdiği Roberto, ne kadar uğraşsa da ekonomik krizin yaşandığı ve işsizliğin yüzde 24.4’e yükseldiği İspanya’da kendine bir iş bulamıyor.
Her geçen gün ümitlerini birer birer kaybeden Roberto, çareyi en mutlu günlerine geri dönmekte buluyor. Eşiyle balayı için gittikleri otele gitmeye karar veren Roberto otele gittiği zaman, yerinde yeller estiğini görüyor. Burası artık bir otel değil, tarihi bir amfitiyatronun bulunduğu ve henüz açılmamış bir müze.
Basın, tam kadro müzede. Müzede her şey yolunda giderken Roberto’nun başına bir kaza geliyor. Müzenin çatısından, tarihi arenaları hatırlatan Roma amfitiyatrosu inşaatına düşüyor. Başı, demir bir çubuğun tam üstüne gelecek şekilde düşen bahtsız Roberto, neredeyse İsa’nın bir çarmıha gerildiği gibi düşüyor...
Evet Roberto’nun yanıbaşında cefakar karısı var. Tıbbi teknisyenler, itfaiyeciler, politikacılar, doktorlar kimi ararsanız arenada ama Roberto’nun asıl ilgisini çeken medya.
Medyanın 1 numaralı konusu haline gelen ve geçim derdi çeken işsiz reklamcı, bu kazanın çok kârlı olabileceğini düşünüyor. Önemli olan sağlığı, canı değil, medya hakları, ürün yerleştirme hakları sanki...
İspanyol yönetmen bu yıl Berlin Film Festivali’nde de gösterilen ‘La Chispa de la Vida’ filmi için Amerikalı efsane Billy Wilder’ın klasik filmi ‘Ace in the Hole’dan esinlenmiş. Filmin senaryosunu Amerikalı Randy Feldman yazmış. Roberto rolüyle İspanya’nın en popüler komedyenlerinden Jose Mota, Luisa rolüyleyse Meksika’nın en büyük oyuncularından Salma Hayek, bu yıl Goya ödüllerine aday oldular. Roberto’nun eşi rolünde filmin kalbi olan Salma Hayek, son yıllarda gösterdiği en iyi performanslardan biriyle parlıyor.
Alex de la Iglesias, yeni filminde kendine özgün mizah anlayışıyla medyanın gücüne ve tüketim toplumuna savaş açıyor. İspanyol yönetmen İspanyol halkının şan, şöhrete olan düşkünlüğünü de eleştirdiği filminde zor zamanlar yaşayan dürüst, iyi bir adamın hayatının değerinin ne olduğunu soruyor.
Ölüsü canlısından daha çok para (150 bin euro yerine 2 milyon euro) eden bu adamın hikâyesinden yola çıkarak, bizim değer yargılarımızı da sorgulayan Alex de la Iglesias, trajediyle kara komediyi harmanladığı ‘La Chispa de la Vida’da hayatın değeri ve anlamı üzerine bugüne kadar yaptığı en insancıl filmine imza atıyor ve ‘para her şey değil’ diyor...

Haberin Devamı

Bir Dylan havası

Haberin Devamı

Postmodern edebiyatın usta kalemlerinden Enrique Vila-Matas’ın son romanı ‘Aire de Dylan’ İspanya’da mart ayında çıktı. Vila-Matas’ın belki de en şaşırtıcı, en güzel romanı olan ‘Aire de Dylan’da İspanyol yazar F. Scott Fitzgerald’lı Hollywood’un altın çağına kadar uzanırken kitabına verdiği adla da Marcel Duchamp’a ve onun ‘Air de Paris’ kitabına saygı duruşunda bulunuyor. ‘Aire de Dylan’ın ilk cümleleri, “Bazıları hayat tiyatrosuna geç adım atarlar, ama adım atarlarken bunu dizginleri koyvererek yapıp, buna oyunun sonuna kadar devam ederler. Benim durumumda bundan ibaretti.”
Son, şairane cümlesiyle akıllarda kalan ‘Aire de Dylan’, Enrique Vila-Matas’ın Hollywood’un altın çağı, İspanya, Bob Dylan, edebiyat, Hamlet ve hayat tiyatrosuna ilgi duyan edebiyatseverlere verdiği güzel bir armağan.

Haberin Devamı

Duygunun kralı

Pablo Alboran’dan ilk kez 2011’in temmuz ayında bu sayfada bahsetmiştim. Bugün 23 yaşında olup İspanyolca müzik yapan en başarılı müzisyen konumundaki Pablo, ilk albümü Pablo Alboran ve ‘En Acustico’ adlı ikinci akustik konser albümüyle hem İspanya hem de Portekiz’de ‘1 numara’ya kadar yükseldiği gibi iki albümüyle İspanya’da altışar, Portekiz’de ise beşer platin plak kazandı. Bu iki albümüyle İspanya ve Portekiz listelerinde halen ilk sıralarda yer alan ve romantik müziğin bugün dünyadaki en büyük temsilcisi olduğunu düşündüğüm Pablo’nun yeni albümü ‘Tanto’ ise kasım ayında çıktı.
İspanya’da müzik endüstrisini kurtaran adam gözüyle bakılan Pablo’nun İspanya ve Portekiz listelerine ‘1 numara’dan giren ‘Tanto’ albümünün ilk hit şarkısı ‘Tanto’. Yeni albümünden özellikle ‘Todo la Noche’, ‘Quien’ ve ‘Me Ire’ şarkılarını tavsiye ettiğim Pablo Alboran’ı şimdiye kadar hiç dinlemediyseniz 2010’a damgasını vuran ‘Solamente Tu’ (en mi casa) videosunu da mutlaka izleyin. Pablo Alboran’ı dinledikten sonra Pablo’nun Türkiye’de henüz tanınmaması ya da yıldız olmamasının başlı başına bir muamma olduğunu düşünebilirsiniz...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!