Okuluma ikoncanlar değil ‘can’lar girecek

Güncelleme Tarihi:

Okuluma ikoncanlar değil ‘can’lar girecek
Oluşturulma Tarihi: Kasım 07, 2009 00:00

Erkek modasının önde gelen isimlerinden Faruk Saraç, hazırladığı koleksiyonlarıyla her zaman ses getirdi. Şimdiyse bambaşka bir heyecan içinde. Bursa’da ilk görüşte vurulduğu 1852’de kurulan ipek fabrikası Fabrika-i Hümayun’u “Faruk Saraç Tasarım ve Moda Akademisi”ne dönüşterecek. Bina okul ve müze olarak hizmet verecek. Biz de okul hikâyesini dinlemek için kendisiyle buluştuk.

Hiperaktif, yerinde duramayan bir adam olan Faruk Saraç, mekânın “kokusundan müziğine kadar ziyaretçileri o döneme götüreceğini” söylüyor. Fotoğrafları çekilirken bile sürekli hareket ediyor, hararetle ve heyecanla soruları cevaplıyor. Sözünü de esirgemiyor. 29 Ekim kutlamalarında yaşanan “Pastadan Atatürk çıktı” haberlerini de üzülerek izliyor.

Okul açma fikri nasıl ortaya çıktı?
- Ticaret Üniversitesi’nde erkek giyimi üzerine dersler verdiğim zaman gençlerin pratik uygulama yapamadıklarını gördüm. Ayrıca ben Urfa’da liseyi bitirdiğimde İngilizce olarak sadece “Help, help” demeyi biliyordum. Gençlere daha fazlasını vermek istedim. Alın yazısına da inanıyorum. Seneye meslekte 30. yılımı kutlayacağım. Bu bina da 30 senedir boşmuş.

Binayı nasıl keşfettiniz?
- Bursa Valisi beni yemek için şehirlerine davet etti. 2010 Kültür etkinliklerine Bursa’nın da girdiğini söyledi. Benden onlar için bir müze alanı bakmamı rica etti. Tesadüfen Bursa’daki ilk ipek fabrikası Fabrika-i Hümayun binasını gördüm. Âşık oldum.

İlk görüşte aşk gibi mi?
- Hayatımda şimdiye kadar hiç âşık olmadım. Hiçbir kadına seni seviyorum demedim. O an ilk kez âşık oldum.

Sizi bu kadar ne etkiledi?
- İnanılmaz bir mimari ve tarihçesi var. 1852’de kurulmuş. Batı’dan aktarılan yeni üretim teknolojileri de bu fabrikada kullanılmış. Sarayda kullanılacak ipek halı ve kumaşlar için iplik üreten fabrika, Cumhuriyet döneminde depo görevi görmüş. 1980’lerden itibaren terk edilmiş. Uzun zamandır kullanılmayan ve bakımsız durumda olan külliyede sadece iki bina günümüze kadar gelebilmiş. Bunlarda ana bina olacak yapı Neo-Barok tarzında inşa edilmiş. Beş katlı kâgir bina, kesme taş ve tuğladan yapılmış.

Peki binayı satın mı aldınız?
- 30 yıl için kiraladım. “Sadece ismimi vereyim, siz her şeyi halledin” diyebilirdim ama öyle yapmadım. Benden istenen kira bedelinin 5 katını verdim. İçindeki her şeyi de kendi imkânlarımla yapıyorum.

BU OKUL MODANIN OXFORD’U OLACAK
/images/100/0x0/55ead2f2f018fbb8f89905f6


Nasıl yenilikler düşünüyorsunuz?

- Burası teoriyle pratiği birleştiren bir müze ve okul olacak. Öndeki beş katlı yapıyı tuğlalarına bile dokunmadan restore edip bir müze haline getireceğim. Depomda duran pek çok koleksiyon orada sergilenecek. Girişte sizi 1852’de kullanılan ipek parkuru karşılayacak. Geçmiş dönemin dokuma tezgâhları olacak. Osmanlı dönemi balmumu heykellerle ve kıyafetlerle canlandırılacak. İçeride çalması için 1850’li yılların müziğini yaptırıyorum. İnsanları o yıllara götürecek özel bir koku bile tasarlıyorum.

Üniversite binası için neler planlıyorsunuz?
- İki yıllık meslek yüksekokulu olarak başlayacak. İki sene sonra da dört yıllık üniversite eğitimine geçmeyi planlıyoruz. Tasarım, pazarlama ve dil bölümleri olacak. “Oxford vardı da biz mi okumadık” derler ya. Benim okulum modanın Oxford’u olacak.

YÖK okulunuzu kabul edecek mi?
- Ders programlarımızı YÖK’e sunduk. Neden kabul edilmesin? Öyle bir müze ve okul açacağım ki siz de YÖK de şaşıracaksınız.

Kimler ders verecek?
- 100’e yakın kişi orada çalışacak. Modacılar arasında da güzel eğitim verenlere kapım açık. Amacım en iyi şekilde insan yetiştirmek ve onları mutlu etmek.

Ne kadara mal olacak bu proje?
- Anormal yüksek rakamlara mal oluyor. Ama bunlar çok önemli değil. Allah ne istediysem bana verdi. Ben de dağıtıyorum.

İNSANLARIN YANLIŞ ANLAMASI BENİ ÜZDÜ

29 Ekim’de yaşanan Atatürk ve pasta olayında insanların yanlış anlaması beni üzdü. Proje ve fikir benim değildi. Geçen sene olduğu gibi benden yine kıyafet dikmemi istediler, ben de yaptım. Ayrıca orada Atatürk pastanın içinde çıkmadı. Önde Sayın Vali pasta kesiyordu. Onun arkasında pasta halinde bir maket vardı. Arkasından da Atatürk maketi çıkıp insanları selamlıyordu. Türkiye’de Anıtkabir ilk kez defile için bana açıldı. Dolmabahçe’de Sarı Zeybek defilesi yaptım. Bana hiç kimse teşekkür etmedi. Bekir Coşkun, köşesinde eleştirdi. Madem beni yazacak şimdiye kadar yapılanları, neden yazmadığını soruyorum. İnsanların benden özür dilemesi lazım. Ben Atatürk kıyafetleriyle para kazanmak istesem süveterinden bir milyon tane yaptırır, para kazanırdım.

BEN DE YETİMDİM BU YÜZDEN YETİMLER BEDAVA OKUYACAK

Ben yetim büyüdüm. 11 yaşında annemi kaybettim. Yetim olmak çok zordur. Bunu hayatın boyunca taşırsın. Bu yüzden yetimlere sarılırım. Okulumda da yetenekli yetim çocukları bedava okutacağım. Engelli gençlere de eğitim vereceğim. Rahat hareket alanları için asansör ve derslikler yapacağız. Ben başarıya aç insanı seviyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!