ÖÄŸlen büfede yemek yerken radyoda salsa çalıyor, herkes beÅŸ dakika salsa yapıp yemeÄŸine dönüyor

Güncelleme Tarihi:

Öğlen büfede yemek yerken radyoda salsa çalıyor, herkes beş dakika salsa yapıp yemeğine dönüyor
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 20, 2005 00:00

Dilara Erbay Fransız Sokağı’ndaki Dilara Sabra Cadabra’nın sahibi. Sıradışı lokantasında, deneme yanılmama usulü yemekler yapıyor. GüneydoÄŸu peynirinin yanına Güney Amerika baharatı koyuyor, bardağınızdaki daha evvel hiç tatmadığınız içecek Mısır’dan.Nasıl buluyor bunları diye merak edip dururken sırrını keÅŸfettim: MeÄŸerse son 10 senede 80’e yakın ülke gezmiÅŸ. Ãœstelik ‘yediÄŸim içtiÄŸim benim olsun, gördüğümü anlatayım’ dememiÅŸ, gittiÄŸi ülkelerde aşçılık yapmış, yemek tüyolarını kapmış. Biraz da onlara Türk mutfağını öğretmiÅŸ. Erbay ile altı ay boyunca bir lokanta iÅŸlettiÄŸi Kolombiya’yı ve gezi-yemek iliÅŸkisini konuÅŸtuk.n Sizi tanıyan bir arkadaşım, 80 ülkeye gittiÄŸinizi söyledi. 31 yaşına kadar nasıl becerdiniz bu kadar gezmeyi?- O abartmış... 80 ülke deÄŸil, olsa olsa 75 falandır. 20 yaşımdan beri yollardayım. Öğrenciyken baÅŸladım seyahate, bana part-time öğrenci diyorlardı. n Bu seyahatlerin bir kısmı yemek odaklı deÄŸil mi? Sade gezginlikten gurme gezgine dönüşüm ne zaman oldu?- Yemek bizim ailede çok önemli, babamdan geçti sanırım. Önceleri sadece geziyordum, sonra yemeklere odaklı gezmeye baÅŸladım. Sonunda da hem gezdim hem yemek yaptım.n Nasıl yani?-Gezerken para da kazanmak lazım. O yüzden gittiÄŸim yerlerde aşçılık yaptım.KOMÄ°LÄ°K YAPTIÄžI Ä°ÅžLETMEYÄ° DEVRALDIn Nereleri buraları?- Dünyanın her köşesinde yaptım valla. Bir ara Paris’te çocuklara Fransızca dersi verdiÄŸim bir dönemde bir iki sanat galerisine de catering yaptım mesela. Gidiyordum, bana harçlık verin, ben de size yemek yapayım diyordum. Ä°ÅŸletmelerin sahiplerinin de hoÅŸuna gidiyordu. Ben de onların yemeklerini öğreniyordum aynı zamanda. n Ne kadar kalıyordunuz buralarda?- En az bir, genellikle birkaç ay. Çalışacağım yerleri önceden seçmiyordum. Bir yere gittiÄŸimde gezip bakıyordum, sonra gözüme kestirdiÄŸim, hoÅŸuma giden bir yere giriyordum. Bu tecrübelerin en güzeli Kolombiya’da oldu.n Orada uzun bir süre bir lokanta iÅŸlettiniz deÄŸil mi?- Evet, altı ay boyunca Karayip kıyısındaki Santa Martha’ya 15 dakika mesafedeki Taganga köyünde kaldım. n Nasıl baÅŸladı bu macera?- Önce Bogota’ya gittim. 15 gün kaldıktan sonra biraz deniz, güneÅŸ göreyim diye kuzeye doÄŸru çıktım, Santa Martha’da gezerken bir dalış okulu çıktı karşıma. Ben de dalgıcım, brövelerimi artırmam lazım, okula gidip, ‘ben bir sürü dil biliyorum, size yardımcı olayım’ dedim. n Hemen mutfaÄŸa mı girdiniz?- Beni komi olarak aldılar iÅŸe. Patates doÄŸruyordum, sebze ayıklıyordum. Arada vaktim olduÄŸunda da tart, domates dolması falan yapıyordum. Onlar balık, pilav, büyük muzlardan ve mısır ekmeÄŸinden baÅŸka bir ÅŸey bilmiyorlar. Yemeklerim hoÅŸlarına gidince ve onlar da lokantacılığı iyi beceremedikleri için iÅŸletmeyi bana verdiler. Seniora Oliva diye birini tuttum, ondan ilk öğrendiÄŸim, Hindistan cevizi sütlü pilavdı. Oranın bir sırrı var, içine azıcık Coca Cola koyuyorlar, çok güzel oluyor. Sonra Hindistan cevizi sütü yapmayı da öğreti bana. Hindistan cevizini kırmanın yolunu öğrendim. Tavuk tütsüler gibi ateÅŸin üzerine koyuyorsunuz, iki dakika sonra pat diye kendiliÄŸinden açılıyor.HEPSÄ° GABRIEL GARCIA MARQUEZ YÃœZÃœNDENn Kolombiya’da günlük yaÅŸam nasıl?- Beni oraya çeken Gabriel Garcia Marquez’di. Vardığımda, ilk defa kendimi bir ülkede lokal hissettim. Karada ve deniz kenarında yaÅŸayanlar bence çok farklılar. Hepsi çok neÅŸeli ama deniz kenarı çok daha rahat.n Bogota nasıl bir ÅŸehir?- Orası bayağı bir baÅŸkent. İçinde eski ve fakir mahalleleri de olan, koloniyal tarzda inÅŸa edilmiÅŸ, And DaÄŸları’nın eteklerinde, yüksekte bir ÅŸehir. Halkı ciddi Katolik ve büyük bir Ä°spanyol etkisi var. Çok da düzenli bir yer, Ä°stanbul’un tam tersi. Biraz da New York gibi, bulvar bulvar inÅŸa edilmiÅŸ. Büyük parklar, ihtiÅŸamlı binalar var. Modern tarafta gökdelenler de var ama buranın bir üçüncü dünya ülkesi olduÄŸunu unutmamak lazım. Çok büyük banliyöleri var. Buralarda hiçbir altyapı yok, uyuÅŸturucu her yerde, suç oranı çok yüksek. Åžehrin Modern Sanat Müzesi’nden çok etkilendim. BaÅŸka bir dünyanın iÅŸleri sergileniyor resmen. Bir de hayatımda ilk defa bu kadara erken saatte bir diskoya gittim. Saat altı gibi baÅŸlayan bir salsa partisiydi.n Salsa her yerde zaten tahmin ediyorum.- Aynen öyle. Diyelim ki öğlen büfe gibi bir yerde yemek yiyorsunuz. Birden radyoda bir salsa parçası çalmaya baÅŸlıyor. Hepsi birden kalkıyor, 5 dakika salsa yapıyor, sonra yemeÄŸe devam ediyorlar. Bizim Taksim’deki Kızılkayalar, Bambi büfe gibi yerlerden bahsediyorum. n Nerede kaldınız?- Altı ay boyunca lokantanın olduÄŸu köyde aylığı 100 dolara bir ev kiraladım. Bahçe içinde, kocaman müstakil bir evdi. Lokantayı altı ay iÅŸlettim ama bu seyahat başından sonuna bir sene sürdü. Arada Kenya, Madagaskar ve Paris’e gittim. n Buraya neden döndünüz ki?- Beyaz peynirle çayı özledim!GÃœNEÅž DOÄžARKEN MACHU PICCHUPeru’daki Ä°nka Yolunu tek başıma yürüdüm. 5-6 gün sürdü. Machu Picchu sadece güneÅŸ doÄŸarken çok kısa bir süre gözüküyor, onun dışında hep sis altında. O yüzden de yüzyıllarca bulunmamış. Oraya yürüyerek gitmek lazım, öyle turla sosyetik sosyetik olmaz. Hacca gitmiÅŸ gibi oldum orayı görünce.MAKARNADAN UCUZ ISTAKOZEn sevdiÄŸim mutfaklar Hindistan ve Madagaskar. Madagaskar’da bir dolara hayatımda yemediÄŸim ıstakozları yedim. Makarna bile daha pahalı, gidip marketten alması gerek. Halbuki ıstakoz denizden bedavaya çıkıyor. AŞÇILIK KARÅžILIÄžI YOLCULUKEkvador’un baÅŸkenti Quito’dayken bir yük gemisiyle anlaÅŸarak, Galapagos’a gittim. Uçak 300 dolardı. Kaptana ve ailesine gidip, ‘Ben çok güzel yemek yaparım’ dedim. Hayatımın en güzel deneyimlerinden biriydi. Ekip doÄŸru düzgün yemek yediÄŸi için mutlu oldu, ben harika bir deneyim yaÅŸadığım için.seyahatte ne okuyorBir roman, rehber kitap ve mutlaka Lonely Planet.ne dinliyorMassive Attack, Prince, Mercan Dede, MoÄŸollar, Türk tangoları.ne yiyor, ne içiyorSokakta ve halk ne yiyorsa onu yiyor. Ama en iyi restoranları da buluyor.ne giyiyor‘En rahat turist, en hafif turisttir’ diyor. Lokal kıyafetler giyiyor.neyle seyahat ediyorTrenle.nerede kalıyorSeyahatin içeriÄŸine göre otel seçiyor. Tercihi, tanıdıkların evinde kalmak. Bol yıldızlı otellerden hoÅŸlanmıyor.kimle seyahat ediyorTek başına seyahat etmeyi seviyor.çantasının olmazsa olmazlarıCD’leri, kitapları, uzun yola gidiyorsa Türk kahvesi ve çayı, zeytinyağı, Lonely Planet rehberi, kalem-kitap, artık elinin uzantısı gibi gördüğü yemek bıçakları.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!