Moda kehanetleri

Güncelleme Tarihi:

Moda kehanetleri
Oluşturulma Tarihi: Ocak 10, 2000 00:00

Haberin Devamı

Bir düşünün, yıl 2089.

Neler moda olacak? İnsanlar nasıl görünecek. Şu cilalı imajımız ne yöne doğru evrimleşecek? Karınca kararınca kehanetlerim var!

Cesur, sanatsal, sıradışı, alışıldık makyaj kalıplarını aşan ‘‘boyama’’lara tanık oluyoruz. İşte yüzümüzün web sayfamız olacağının bir göstergesi bu. Künyemiz yüzümüzde.

Modada kehanet olur mu? Niye olmasın? Madem ki yepyeni bir yüzyıla, hatta binyıla girdik; madem ki 100 yıllık modanın seyri hakkında bilgi sahibiyiz, neden ‘‘gidişat’’ ve ötesi hakkında fikir sahibi olmayalım?

Modada bilindiği gibi geri dönüşler yaşanır hep. ‘‘Dönen’’ler, biraz modernize bir dönüş yapar hep. En azından 50'li, 60'lı, 70'li yıllar bir sefer daha görünür podyumlarda. Geri dönüşler öylesine içiçe yaşanıyor ki, şu anda tasarımcıların modelleri eklektik bir nitelik taşır oldu. Dönem modasına etnik moda karışıyor sözgelimi. Yani bu gidişle 2000'li yılların en azından ilk 10 yılında bana öyle geliyor ki bu anlayış sürecek. Bu ne demek biliyor musunuz? 2000'li yılların başlarında belki de ‘‘dönem’’ bağlamında özgün bir stil olmayacak. Bu durumda modada dönüşler eski yüzyılın dönemleriyle olacak gibi.

Döne döne başı dönecek olan modacılar bu durumda ne yapar acaba? Belki ‘‘şıklık’’ anlayışı değişecek. Nasıl güzellik anlayışı değiştiyse, şıklık da aynı yoldan geçecek. Mesela rüküşlük moda olacak. Mesela kitsch moda olacak.

PARLAK RÜKÜŞLÜK

Bu açıdan Dolce & Gabbana'nın modelleri belki bir anahtar. Podyumlarda boy gösteren modellerin üzerindekilere tek tek bakıldığında asla birarada giyileceğini düşünmediğimiz kombinasyonlara rastlıyoruz. Ve her bir öge kitsch sayılabilecek nitelikler taşıyor. Sözgelimi leopar desenli çorap, renkli yapay kürkler, ekose, parıltılı bluzlar. Dolce & Gabbana bunları hep birarada kullanıyor. Sözgelimi kırmızılı bir ekose pantolon üzerinde çiçekli bir bluz, onun da üzerinde yapay mavi kürkten bir manto. Fendi'nin de bu açıdan Dolce & Gabbana’dan farkı yok. Belki bir resim gibi düşüneceğiz giyim kuşamı. Modern bir resim gibi. Ve kimliğimiz yüzümüzde olacak. Çünkü saç ve makyaj konusu, geçtiğimiz yüzyılda en hızlı deparı gerçekleştiren şey oldu modada. Giysilerde öyle büyük, aman aman bir farklılık göremiyoruz 90'lı yıllarda. Ama makyajın yüzyılın son üç yılında yaptığı sıçrama, kıtalararası mesafeler katetti. Geyşa makyajından, kabile makyajına... Bu ne demek peki? Gayet açık. Dünyalılık kültürü. Kültürü giyiyor, kuşanıyor, yüzümüze sürüyor, tarıyor, örüyor, üzerine sprey sıkıyoruz. En ‘‘kişisel’’ yönümüz artık yüzümüz olacak. Çünkü etnik ve kültürel çeşitlemeler dönüp dolaşıp aynı renkleri yansıtacak; bir tane ‘‘dünya’’ var çünkü. Ama makyajımızla, saçımızla kimliğimizi dışavuracağız.

Görsel mesaj devrindeyiz çünkü.

Çünkü makyaj bir sanattır ve imzası bize aittir.

Hiç makyaj yapmasak da, yüzümüz imzamızı taşır.

Makyaj demişken, beden makyajı da evrilerek doruğa çıkacak. Hatta belki desenlerimiz, ‘‘söz’’lerimiz bedenimize yazılacak.

Tenimiz, yüzümüz, bizim web sayfamız olacak.

RUHUNUZUN YAŞI KAÇ?

Yaş ortadan kalkacak. Bilim adamları ömrü uzatmak için fazlasıyla genetik mesaisi yapıyor. Sonuçta hiç yaşlanmayacak bedenler ortaya çıkacak. Yaş denilen kavram ruhumuzla sınırlı olacak. Bu nedenle modada, moda söyleminde ‘‘yaşına göre giyinmek’’ gibi bir yafta tarihe karışacak. Ruh yaşı neyse öyle giyinip kuşanılacak. Belki 2000'li yılların başından kalan buruşuk gençler olacak. Ya o zaman ne olacak? Plastik cerrahi, lazer, peeling, her neyse bir miktar görüntüyü kurtaracak ama bu son ‘‘defolu’’ nesil de ortadan kalktığında meydan yalnızca ‘‘genç’’lere kalacak. İlelebet gençlere. İşte o zaman üniforma bedenler giysi ve makyajla kimlik görüntüleyecek. Yani yine aynı kapıya çıkılıyor.

İnsanlık tarihinde cilt rengi dışında farklılıklar en aza inecek. Bu sınıf farkının da kalkacağı anlamına geliyor. Bu da giyinmek anlamında aynı kapıya çıkacak.

2020'ler, 2030'lar, 2040'larda ‘‘dönem modası’’ diye adlandırılabilecek özgün tarzlar ortaya çıkar mı bilinmez. Bir düşünelim bakalım. Modada 1950'ler, 60'lar, 70'ler ve 80'lerin tarzını hemen gözümüzün önüne getirebiliyoruz. Ya 90'lar? 90'larda parıltı dışında özel bir tarz geliveriyor mu hemen?

MİNİMALİSTLER NE YAPACAK?

Bu kehanetim doğrulanır mı bilmem ama modada minimalistler ya mini mini sönüp gidecek, ya da çağa ayak uyduracaklar. Neden mi?

Diyelim ki yıl 2145. İnsan ömrü 150 yıl. Ve kimse yaşlı görünmüyor. Minimalist modacıların tasarımları ister istemez bir üniforma kimliğine bürünecek. Çünkü fazla esneme, ayrıntılandırma, uçma şansları yok. Peki onlar ne yapacak? Belki de ilk kez ‘‘akıllı kumaşlar’’ üzerinde çalışacaklar. Minimalizmde üründen maksimum faydalanma, rahatlık ön planda olduğuna göre ortam ısısına göre uyum sağlayacak kumaşları onlar bulurlarsa hiç şaşmam. Minimalist anlayış eninde sonunda bir üniforma gibi görünmeye mahkum. Yüzde fazla makyaj olmadığını, giyside ayrıntı olmadığını; bütün bdenlerin bir kalıptan çıktığını düşünürsek, sadelik ne yazık ki üniforma gibi bir görünümle sınırlı kalacak. Oysa çağ, çeşitlilik çağı olacak (ne biliyoruz, belki uzaydan misafirlerimiz de olur, renk, şekil, dil, tarz cümbüşünü düşünebiliyor musunuz?)

Tabii evrimle değişebilecek beden unsurlarından hiç söz etmiyorum bile.

Bu arada gerçek kürk giymek cahillik, ilkellik sayılacak.

Şu 2000'e giriş büyük şamataydı. Ama şu günler bence 1900'lerin başından farksız. Kimbilir, onlar da ne coşkuyla karşılamışlardı 1900'ları. 2000'li yılların ilk basamağında kendimi onlar gibi görmekten alamıyorum: Henüz hiçbirşey görmemiş, milenyum sevindirikleri!

Ama rengarenk insanlar diliyorum. İstediği gibi imajına imza atan. Mavi, pembe saçlı, yüzlerinde, bedenlerinde renklerin dans ettiği...

Umarım olmaz ama, o güzelim vahşi hayvanların ve bitkilerin soyu tükendikçe (kaplanların soyunun tükeniyor olması beni kahrediyor. Brad Pitt'le bir onlar var güzelliğin simgeleri olarak!) biz onlara benzeyeceğiz.

Çünkü doğa ve doğal olan yükselen trendlerin kralı olacak...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!