MEDYADAN : Genel...

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Genel...
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 2004 17:33

O kafayı biz değiştiridik de... - İşadamı karısına zırnık koklatmamış, böyle zırnık dostlar başına - Ekstacy-Turka olmasın sakın - Benden de zaarifi var, Engin Ardıç - Maliye Bakanı’nı naylon faturadan ve vergi kaçakçılığından kim kurtardı, bilin bakalım - Motamot ve antizparantiz - 13 yaşındaki star adayı - Gazeteciler hesap bilmez, ama ya Mehmet Barlas... ve diğer alıntılar!


Birgün, 12 Temmuz

Haberin Devamı

Bir “baba” namusunu temizlediğini söyleyerek 15 yaşındaki kızı boğarak öldürdü.

Birgün manşetinden soruyor, “Bu kafa ne zaman değişecek?” diye...

Maalesef, AB yoluna girdiğimizden beri “o kafaları yerinden etmek” imkanımız kalmadı, yoksa böyle bir kafayı topluca değiştirmekte fayda var...

*

İYİ ZIRNIK ALLAH İÇİN...

Birgün, 12 Temmuz

Böyle zırnık görülmedi, diyor Kirpi köşesi...

Star bir haber yapmış, başlığı “Holding sahibi boşandığı eşine zırnık koklatmadı” diyormuş. Oysa haberin içinde şöyle bir cümle: 25 milyar ulaşım gideri, Etiler’de bir villanın kullanım hakkı, 2 çocuğun eğitim ve sağlık sigortası masraflarını” ödeyecekmiş “holding sahibi” ayrıldığı karısına.

Kipri soruyor: “Başlığı atan editör haberi mi okumuyor yoksa kocanını vereceklerini az mı buldu?”

*

ŞAKA ŞAKA !

Star, 12 Temmuz

PKK’da tecavüz skandalı, diyor haber.

Terör örgütü PKK/KONGRAGEL’in Yunanistan sorumlusu Mehmet Tanboğa, örgütün kadın sorumlusu ‘Nigar’ kod adlı Dilber Yıldız’ı tecavüz edip öldürmüş.

Haberde şöyle bir cümle: “Cinsel skandal Nigar (Dilber) Yıldız’ın arkadaşlarına başına gelenleri anlatması sonucu ortaya çıktı.”

Nasıl öldürüldüğünü de anlatmış mı acaba arkadaşlarına?

*

ECSTASY TURKA

Hürriyet, 13 Temmuz

Minik haberin başlığı “Ekstacy operasyonu” diyor. İçinde de aynen, “27 bin ekstacy ele geçti” deniyor.

Ecstasy denilen ilacı duydum da, ‘ekstacy’ ne ola ki? derken, bir arkadaş dayanamadı:

- Bu da Ecstasy Turka’dır belki de...

*

ZAARİF!

Star, 13 Temmuz

Engin Ardıç “Sarıgül, Kırmızıgül, Morgül” başlıklı yazısında, Mustafa Sargıgül’ü kim destekler, diye sorduktan sonra diyor ki:

İstanbul sermaye sınıfının destekleyeceği solculuğa da ben koyayım, rahvan gitsin, tamam mı?”

*

AAAH AH!

Gözcü, 13 Temmuz

Ankara Polatlı’da, adamın 55 dönüm tarlasını bir gecede biçmişler, 15 ton buğdayını çalıp götürmüşler.

Haberin Devamı

Zekamızı doğru işlere kullansak mucizeler başaracağız da, aklımız fikrimiz pislikte yoksa...

*

ZAARİF-2!

Birgün, 14 Temmuz

Başlık: 2010’da 17 milyon AIDS’li olacak

Haber : Tayland’ın başkenti Bangok’ta (?) yapılan 15.Uluslararası AIDS Konferansı’nda sunulan bir rapora göre 15 milyondan fazla çocuk AIDS yüzünden yetim kalmış durumda... filan.

Bu trajik haber için kullanılan fotoğraf yanda. Fotoğrafın üstünde de ‘Arka sayfa güzeli’ yazıyor.

Ne kadar zarif değil mi!

*

TAMAMEN TESADÜF

Gazeteler, 15 Temmuz

Orhan Aslıtürk’ün paravan şirketlerinden naylon fatura kullanarak vergi kaçıranların yargılandığı dava zaman aşımına girerek düştü. Vergi kaçakçılarını kurtaran kararı Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği aldı.

Yargılanmaktan kurtulanların arasında Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın da bulunması TAMAMEN TESADÜF!

(Vergi kaçakçılığıyla mücadele eden kurumun başında, naylon fatura ve vergi kaçakçılığından kendi kendini kurtarmış bir bakan oturuyor şu anda! Onun dışında AKP temiz ve dürüst siyaset yapıyor!!!)

*

MOTOMOT ANTİZPARANTİZ

Hürriyet, 15 Temmuz

CHP’den yeteri kadar Atatürkçü değil diye istifa edip AKP’li Atilla Başoğlu “Maliye Bakanlığı üstümde büyük baskı kurdu” sözleri hakkında demiş ki:

Motomot hatırlamam mümkün değil...”

Bu “motomot” gibi bir de “antizparantiz” vardır...

Fransızca’da “entre parenthèse” (antr parantez) “parantez içinde” demektir.

“Mot à mot” (motamo) da “kelimesi kelimesine” ...

Niye Türkçesi varken bilmedikleri yabancı kelimeleri kullanır da angut durumuna düşerler acaba insanlar?

*

ÇOCUĞUN ŞEVKİNİ KIRMAYIN !

Hürriyet, 16 Temmuz

Aslında üzücü bir haberdi, sevdiklerimin başına gelmesini istemem.

13 yaşında biz kız çocuğu (Hürriyet yüzü açık resmini yayımlamış, adını da vermiş) “süperstar adayı” imiş, bir albüm çıkarmaya hazırlanıyormuş. İbrahim Tatlıses’in şarkısına da klip çekmişmiş...

Haberin Devamı

Ben böyle çocukların asıl ana babasını merak ederim ya hep, neyse...

Bakın, 13 yaşındaki bu ilköğretim okulu öğrencisi ne demiş gazetemize:

Benim onlardan farkım eğitimli olmam. Yaşıtlarımın yaptığı her şeyi ben de yapıyor ve yaşıyorum. İleride bir Ebru Gündeş, bir Sibel Can olacağım, ikisine de hayranım. İnsanların beni niye bu kadar eleştirdiğini anlamıyorum. Eğitimime devam ediyorum, arkadaş ve ailemle de beraberim. Bir ressam ve tiyatrocu olma yolunda ilerleseydim yine eleştirilecek miydim? Psikolojimi bozacağımı düşünenler var, müzik şirketi tarafından tutulan bir psikoloğum var. Ailemle beni bu hafta Bodrum’a tatile gönderiyorlar. Benim şevkimi kırmasınlar.”

Haberin Devamı

Maşallah, 13 yaşında bir çocuk için Türkçesi de ne kadar düzgün, “Benim şevkimi kırmasınlar” diyecek kadar Osmanlıcası da var!!!

*

GAZETECİ HESAP BİLMEZ DE...

Sabah, 15 Temmuz

Mehmet Barlas (çok güzel bir türban yazısının dibinde) şöyle bir ŞAKA yapmış:

Yuvarlak hesap

Eşine tokat atan simitçi 462 milyon ağır para cezasına mahkum olmuş. Bu cezayı ödemek için altı ay beklerse, 462 kuruş verip kurtulur. Bence akılcı olan davranış, bir tokat daha atıp, işi 10 liralık yuvarlak hesapla bitirmektir.

462 milyon TL, 1 Ocak’tan sonra Barlas’ın buyurduğu gibi 462 kuruş değil, 462 Yeni Lira olacak, çünkü Lira’dan 6 sıfır atılacak, 9 değil.

Engin Ardıç da geçenlerde Yeni Lira ile Fransızlar’ın 1958’de geçtiği Yeni Frank’ı karşılaştırırken, Frank’tan iki sıfır atıldığını unutmuş 10 bin Yeni Frank = 10 milyon Eski Frank diye yazmıştı.

Gazeteciler para işlerinden pek anlamaz, onun için Engin Ardıç’a şaşmam, ama Mehmet Barlas öyle mi ya...

*

ATATÜRK’Ü ALET ETMEYİN !

Gazeteler, 15 Temmuz

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, hakkında bir çok söylenti olan Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Rıza Ayhan’ı tekrar rektör atamadı, yerine üçüncü sıradaki adayı tercih etti.

Haberin Devamı

Üniversitelerde seçim yapılır, Cumhurbaşkanı da bu listeyi isterse dikkate alır, isterse almaz, atama yapar. Anayasa böyle emrediyor. Sezer de bu hakkını kullandı, birinci sıradaki karışık adayı değil, üçüncü sıradakini atadı.

Önce “atanmayan” rektör, bir rektörün ağzından Cumhurbaşkanı’na söylenmeyecek kadar ağır cümleler sarf etti. Biz de dedik ki, Cumhurbaşkanı adamdan anlıyormuş demek ki!

Bu sefer de, artık aralarında nasıl bil ilişki varsa bu rektörle, Demokrat Öğretim Elemanları Derneği diye bir dernek, cüppeli öğretim üyeleri, Anıtkabir’e çıkıyor ve Cumhurbaşkanı’nı Atatürk’e “şikayet ediyor”, üstelik Şeref Defteri’ne “Sezer’in hangi ölçüye göre davrandığını huzurunuzda sormak istiyoruz. Yüce Türk, sen olsaydın Türkiye böyle mi olurdu?” diye yazıyor.

1- Eğer Atatürk Cumhurbaşkanı olsaydı, herhalde adı yolsuzluğa, usülsüzlüğe karışan rektörler o makamı uzun süre işgal edemezlerdi. (İstanbul’da başkasının eserini çalmaktan mahkum olan bir rektör vardı, ona ne oldu mesela?)

2- Eğer Atatürk bugün olsaydı, eski rektör Anayasal tasarrufunu kullanarak kendisini tekrar rektör atamadı diye Atatürk’e böyle verip veriştiremezdi, çünkü yemezdi...

3- Sonra bu ne laubaliliktir? Önüne gelen dernek yöneticisi Anıtkabir’e çıkıp, Atatürk’ün manevi huzurunu politika kürsüsü, şov meydanı, Şeref Defteri’ni de arzuhal defteri olarak kullanabiliyor mu? Atatürk olsaydı da bu böyle mi olurdu?

*

SİZE YARDIM ETMENİN EN İYİ YOLU...

Hürriyet, 16 Temmuz

Ankara’nın ortasında, 50 metrekarelik bir dairede 52 kişinin yaşadığı ortaya çıkmış.

Gaziantep’ten gelmiş 7 aile, toplam 52 nüfus. Adamlar işsiz, haber eksik olduğu için anlaşılmıyor, demek ki kadınlar ve çocuklar çalışıyor. “YETKİLİLERDEN YARDIM İSTİYORUZ” diyorlar.

Haberin Devamı

Mehmet Yıldız isimli işsiz adamın 5 çocuğu var, Ömer Tilkici’nin 8, Zekeriya Boz’un 3, Abdurrahman Yıldız’ın 4, Cuma Kaplan’ın 5, İbrahim Göçer adlı herifin de 10...

Yetkililerden yardım istiyorlarmış!

Karıları çalışıyor, çocukları dileniyor, güya kendileri işsiz... Kiminin 5 çocuğu, kiminin 10, yaşları da taş çatlasa 30-35, yani 10’ar çocuk daha yaparlar...

Yetkililerin bunlara yapabileceği en büyük iyilik, hepsini iğdiş ettirmek!

*

TAM BİLET 20 MİLYON, İKRAMİYE 10 MİLYON

Sabah, 16 Temmuz

Sabah ilginç bir detay yakalamış, haberinin başlığı şöyle:

Yılbaşı şoku : Tam bilet 20 milyon, ikramiye 10 milyon

Doğru! 31 Aralık’tan önce tam bileti 20 milyon liraya alacak, 1 Ocak’tan sonra büyük ikramiyeyi 6 sıfır atılmış Yeni Lira ile alacaksınız...

*

GASP!

Sabah, 16 Temmuz

Ama aynı Sabah, iki sayfa ötede şöyle bir cahillik ve angutluk yapabiliyor: “Polisleri gasp ettiler

*

HACILAR SABİHA GÖKÇEN’E

DB Tercüman, 17 Temmuz

MSB ile Ulaştırma Bakanlığı protokol imzalamış, bu sene hacılar Sabiha Gökçen’den gidecek ve gelecekmiş.

Bu işe en çok Zeki Triko ile Adriana Karembeu sevinecek!

*

EKONOMİK BAŞARI

Gazeteler, 17 Temmuz

Türkiye ilk çeyrekte rekor hızla büyüdü, enflasyon rekor seviyelere düştü...

Güzeeeel, peki ne pahasına?

(1) İşsizlik oranı rekor seviyelere çıktı
(2) Dış ticaret açığı tarihin en yüksek seviyesine ulaştı...

Buna başarı denirse, başarı...

*

VERGİ YÜZSÜZLERİ

HO Tercüman, 17 Temmuz

Naylon fatura ve vergi kaçakçılığı davalarından zaman aşımı ve kendi bakanlığının mütalaasıyla kurtulan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın koskocaman bir fotoğrafı ekonomi sayfasında, güneş gözlükleri ve yüzünde büyük bir gülücük...

Başlık: Vergi yüzsüzleri açıklanıyor

Açıklama için teşekkür ederiz!

*

HIRSIZIN BAŞINI BELAYA SOKMA

Takvim, 18 Temmuz

Hırsızların fıkra gibi intikamı, diyor haber. Eskişehir Emniyet Müdürlüğü vatandaşları hırsızlık vakalarına karşı uyarmak için sokaklara pankart asmış, hırsızlar da bu pankartları... çalmış!

Gerçekten fıkra gibi bir olay. Ama ben asıl bu haberin fotoğrafındaki pankarta bittim, bu da polisin espri anlayışını gösteriyor. Şöyle yazıyor pankartta:

Önlemini al, hırsızın başını belaya sokma - Eskişehir Emniyet Müdürlüğü

*

HAFTANIN EN UMUT VEREN HABERİ

Sabah, 18 Temmuz

Geçen haftanın en iyi, en umut veren haberiydi: Sarıyer’de kaçak iskele yıkıldı.

Emirgan’da 1453 isimli balıkçı teknesi (balıkçı teknesi dediğine bakmayın siz, denizi ve havayı kirletmekle görevli gecekondu balık-ekmek lokantaları bunlar) kafasına göre 5 metrelik bir istele yapmış, belediye yıkamayınca polis yetişmiş ve gereği yapılmış. Aynı iskele 8 Temmuz’da yıkılmış ama adamlar yeniden inşa etmişlermiş.

Bu habere niye bu kadar sevindin, diyeceksiniz.

Çünkü Türkiye bir kanunsuzluklar cenneti. Polis ve belediye de rüşvetçi dolduğu için, isteyen istediğini yapıyor, kamuya ait yerler işgal ediliyor, sokaklar değnekçi, gaspçı, sahiller balık-ekmekçi doldu. Daha dün Kuruçeşme’de hayretle gördük, adam Kuruçeşme sahilinde resmen gemi inşa ediyor tangır tungur, Boğaz’da sahil kiralık teknelerle balık-ekmekçi mafyanın elinde...

İnşallah bu bir başlangıç olur, diye sevindim...

*

BU DA EN GIRGIRI

Sabah, 18 Temmuz

Bu da geçen haftanın en gırgır haberlerinden biriydi. “Ferrari’de Türk krizi” diye manşet atmış Sabah. Spotunda da haklı olarak “Ferrari Ferrari olalı böyle zulüm görmedi” diyor.

Belçika’da bir Türk işadamı, Ferrari’sine ... sıkı durun, LPG taktırmak istemiş. Türk otomobil tamircisi beceremeyince, Ferrari’den yardım istemişler. Şirket de derhal 145 bin Euro’yu adama iade edip arabayı kurtarmış.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!