Mama Afrika

Güncelleme Tarihi:

Mama Afrika
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 04, 2005 00:00

SUZANNA OWİYO’yu bir ay önce Nairobi’de izledim. Kalın yanık sesi ile ‘Masela’da ona sevmeyi ve her zaman başını dik tutmayı öğreten anneannesini, ‘Sandore’de yoksulluktan okula gidemeyen Afrikalı kız çocuğunu, ‘Mama Afrika’da kıt kaynakları ile hayatı sürdürmeye çalışan Afrikalı kadının şarkısını söylüyordu. ‘Suna Ka Ngeya’da ise her yıl bir milyon Afrikalı çocuğun malaryadan ölmesine neden olan sivrisineği anlatıyordu. Kisumi kentinin yüzüncü kuruluş yıl dönümü nedeniyle bestelediği ‘Kisumi’nin ritminde dünyayı bu kente ve Afrika’ya yardıma koşturmaya çalışan tempo vardı. Nihayet Afrika dünya için bir ‘mesele’ haline gelmeye başladı. Bu hafta toplanacak olan G8 Zirvesi’nin gündeminde, Afrika birinci sırada. İkinci madde ise Afrika’nın çevresel yağmalanmasının doğal sonucu olan iklim değişikliği. İngiltere Başbakanı Blair’in zorlamasıyla, Afrika’ya yardımların artırılmasının yanı sıra, borçların bir kısmının silinmesi de toplantıda tartışılacak. 11 Haziran’da toplanan zenginlerin Maliye Bakanları, 14 Afrika ülkesinin borçlarını silmeyi kabul ettiler. ABD Başbakanı Bush, inat etmekten vazgeçti ve yardımı artırma kararı aldı.Kalkınma politikalarında sadece yardım yapmanın yetersiz kaldığı da bir gerçek. Çünkü yolsuzluk düzeni devam ettiği sürece yardımların halka ulaşması olanaksız. Ama bu düzen de sadece yerel yöneticiler tarafından beslenmiyor. Zengin ülkelerin, kendi çıkarları için buralarda yolsuzluğa göz yumduklarını, beslediklerini de unutmamak gerekiyor. Bu düzenin değişmesinin yolu, kağıt üzerinde reformlardan geçmiyor tabii ki. Küresel bilinç uyandırmak, sorunun bir insanlık meselesi olduğunu benimsetmek gerekiyor. Son yıllarda hem sivil toplum örgütleri hem de, tanınmış kişiler bu bilinci yaymak için seferber oldular. Bob Geldof ile birlikte Bono, Richard Curtis, Paul McCartney gibi efsane isimler cumartesi günü Londra’da ‘Live 8’ başlığı altında düzenledikleri konserle dikkatleri Afrika’ya çektiler. Sonra da yayınladıkları bir mektupla liderleri bir şeyler yapmaya çağırdılar: ‘Allah aşkına, Afrika’daki durumu ciddiye alın. Her şey yolundaymış gibi davranmayın. Uzlaşmalar aramayın. Büyüklük gösterin. Yapabileceğinizin en azını değil, en fazlasını yapın. Siz yoksulluğu tersine çevirmek için ne yapılması gerektiğini bilirsiniz. Neyin milyonlarca kadın ve erkeğin yaşamını kurtaracağını bilirsiniz. Onu yapın lütfen, yapın. Dünya sizi izliyor.’ Resimdeki küçük çocuğu Nairobi’de gördüm. Annesinin elini tutmuş gidiyordu. Annesi yüzünü boyarken alnına neden ‘rock’ yazmıştı bilmiyorum, belki müziği sevdiği için belki de kaderini ‘sarsarak’ değiştirecek güce kavuşması için minik bir sihir yapmıştı. Müziğin sihiriyle insanları Afrika’nın ve kendi gelecekleri üzerinde düşündürmeye çalışan Paul McCartney de, Live8’de cumartesi akşamı ‘Let’s rock the world’, dünyayı sarsalım diye sesleniyor, sesini ‘Mama Africa’ ile birleştiriyordu.Tarihi Park Otel ve yeni proje ULUSLARARASI Mimarlar Birliği’nin XXII. Dünya Mimarlık Kongresi bugün İstanbul’da başlıyor. Tartışma konuları arasında Taksim Park Otel’in geleceği de var. Park Otel, İstanbul’un önemli tarihi otellerinden biriydi. 80’li yağmalama yıllarında Park Otel gökdelen yapılmak üzere yıkıldı ama olmadı. Gümüşsuyu sakinlerinin başlattığı mücadele sonucu 24’üncü kata kadar çıkan inşaatın 12 katı mahkeme kararıyla yıktırıldı. Yılardan beri Taksim’in en güzel yerinde rahatsız edici bir enkaz durumundaki Park Otel’in Amerikalı emlak kralı Warren Buffet tarafından 38 milyon dolara satın alındığını duydum. Global Altyapı Hizmetleri ve İşletmecilik AŞ’nin de yüzde 15 hisse aldığını öğrendim. İnşaatın iki yıl içinde tamamlanacağı söyleniyor. Ama çalışmalarda rahatsız edici bir gizlilik gözleniyor. Burada ne yapılacağı henüz meçhul. Rezidans olarak kullanılmak üzere 48 katlı bir kule ve alşveriş merkezinden söz edildi. Sonra, Ayazpaşa Derneği’ne, bu 48 kattan vazgeçildiği haberi geldi. Ben Büyükşehir Belediyesi ve Beyoğlu Belediyesine, Anıtlar Kurulu’na sordum haberleri yoktu. En son Bakü’de Başbakan Erdoğan’a sordum. Onun da haberi yok. Ama kat çıkma müsaadesi vermeyeceklerini söyledi. Dolmabahçe Sarayı ile Alman Sefareti’nin yanında yer alan ve II Abdülhamit’in Hariciye Nazırı Tevfik Paşa’nın konağı olan, Park Otel’in yeri, Osmanlı tarihinin kritik bu dönemini dile getiren bir mekana sahip. Yeni girişimlerin bu mekanın dokusuna uygun olması gerekir. Projede Philip Starck’ın imzası olacakmış. Starck bir marka ama bu tarihi dokuyu yansıtabilecek mi? Başbakan Erdoğan, yapının Alman Konsolosluğu’nun fasadı ile tam uyum sağlaması gerektiğini söyledi. İstanbul, gelişmeleri dikkatle izliyor. Bugünkü Kongre’de belki durum biraz daha açıklığa kavuşur ve gerçek tartışma başlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!