“Alice”ten sonra Serenay’dan “Bergen”den sonra Farah’tan soğudum

Güncelleme Tarihi:

“Alice”ten sonra Serenay’dan “Bergen”den sonra Farah’tan soğudum
Oluşturulma Tarihi: Ekim 31, 2022 07:12

Nedim Saban’la çocukken küçük bir kurnazlıkla başladığı oyunculuğu, hahambaşı torunu olmayı ve bir dönemin efsane TV programları “Dr. Stress” ve “Saklambaç”ı konuştuk. Meğer “Saklambaç” yarışmacılarının verdikleri o ilginç cevapları da kendisi yazarmış: “Saklambaç, yaratıcılığın sınırsız olduğu bir işti. Ama ‘Bir bulut olsam yağmur olup senin üzerine dökülmek isterim’ diyecek kadar özgür değildi 90’ların gençliği...”

Haberin Devamı


12 yaşında çocuk hakları üzerine yazdığınız bir oyun UNICEF’in bir yarışmasında dereceye girdi ve İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda sahnelendi. Sizi bu başarı mı tiyatroya itti, yoksa o yaşta kafaya koymuş muydunuz?

- Öyle olmadı o iş... 9 yaşında, o dönem yanmış olan Tepebaşı Tiyatrosu’nun küllerinden doğan deneme sahnesinde “Birlikte Oynayalım” adlı bir çocuk oyunu izlemiştim. Türkiye’nin ilk alternatif sahnelerindendir. Sonra otopark oldu... “Birlikte Oynayalım”da bir bulmaca soruyorlardı, ben bulamadım cevabı. O kadar pratik zekâm yok. Ama onlar da bulmacayı değiştirmeyi akıl etmemişler.

Ertesi gün babaannemden rica ettim, beni tekrar oyuna götürdü. Tepebaşı’nda gelin çıktığı evi de göstermiş oldu hem, özlemiş semti. Ben o bulmacayı defalarca bilerek, köpek rolü oynadım. 3 yıl köpek gibi süründükten sonra UNICEF ile Şehir Tiyatroları’nın Milliyet Çocuk Dergisi’nde oyun yazma yarışması açtığını gördüm. Çocuk hakları üzerine yazdım, dereceye girdi.

Haberin Devamı

Hahambaşı torunusunuz. Bu sahne sevdanız... Cemaatte yadırgandı mı, hoş mu karşılandı?

- Cumhuriyet döneminde tiyatro kuran ilk Yahudi sanatçıyım. Cumhuriyet öncesinde ve sonrasında sihirbazlar, kuklacılar, dansözler var. Ancak bu popüler eğlence görmezden geliniyor. Yahudiler biraz daha az görünür meslekleri tercih ediyorlar.

1990’lara doğru meslek saygınlık kazanıyor cemaatin gözünde. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Simon Telvi, Boğaziçi’nde Jak Deleon, Şehir Tiyatroları’nda Rozet Hubeş var.

Ben de onların saygınlığından cesaret alıyorum, annem babam da destekliyor. Babam, hahambaşı torunu ama çok iyi bir amatör tiyatrocu.

Gençliğinde Musevi Hastanesi Vakfı gibi yerlerde harika oyunlar oynamış. Çok, çok aydın bir aile yapısı. Ama en iyi okullarda okuma şartı koyuyorlar bana. “Sanatçı olacaksan ol, toplumu aydınlatacaksan bu işi yap ama beğenilmek için yapacaksan mutsuz olursun” diyorlar.

“Alice”ten sonra Serenay’dan “Bergen”den sonra Farah’tan soğudum


Haberin Devamı

DANNY DE VITO’NUN DUBLÖRLÜĞÜNÜ TEKLİF ETTİLER

Öyle de yaptınız, Robert Kolej üzerine New York Üniversitesi’nde tiyatro yönetmenliği okudunuz. Türkiye’ye dönmeniz iyi mi oldu, kötü mü?

- Kendi dilimde, kendi insanıma tiyatro yapmak, döner dönmez Macide Tanır ile çalışmak, tiyatro kurmak, televizyon yıldızı olmak avantaj tabii. Zaten bunu seçtim. Orada kalsaydım, çok önemli tiyatrolarda staj imkânım vardı. Setlerde Danny De Vito’nun dublörlüğü için teklif gelmişti. Stajyer arkadaşlarımdan biri dünyanın en tercih edilen müzikal yönetmenlerinden oldu. Milyonlarca dolar kazandı. Belki ben de orada bir şeyler yapardım ama burada çok mutlu oldum.

“Alice”ten sonra Serenay’dan “Bergen”den sonra Farah’tan soğudum


Kariyerinizde hangisi daha önemli nirengi noktası: Afife ödülü aldığınız tiyatro kumpanyanız Tiyatrokare mi, talk show programınız “Dr. Stress” mi?

Haberin Devamı

- Televizyona devam edebilirdim, seviyorum da halen. Ama Tiyatrokare tercihim tabii. Ödüller tetikleyici ama 30 yılda Türkiye’nin her yerinde seyirci biriktirdik. Bir oyunumuzu izleyen hamile bir hanım, yıllar sonra çocuğunu da getirmiş. Karadeniz turnemizde Trabzon’da yer bulamayan biri, Rize’ye gelmiş. Bunlar paha biçilmez armağanlar.

Metin yazarlığını yaptığınız efsane programlardan en çok eğlendiğiniz: “Saklambaç” mı, “Süper Aile” mi?

- Tabii ki “Saklambaç”! Yaratıcılığın sınırsız olduğu bir işti. Orada cevapları da ben öneriyordum yarışmacılara. “Bir bulut olsam yağmur olup senin üzerine dökülmek isterim” diyecek kadar özgür değildi 90’ların gençliği...

Haberin Devamı

İflas eden Tatlıcı Tombak: Ticari hayatın cilvesi mi, en baştan girilmemesi gereken bir pişmanlık işi mi?

- Hatalı büyüme diyebiliriz. İşler kötü değildi, sadece gereksizce büyüdük. Kontrolden çıkınca, satalım dedik. Kaybolmuş yıllar değil. Ancak tiyatroyu desteklemek için kurduğum bir işte, yeri geldi, süt parasını bile tiyatro seyircisi ödedi. Mümkün olduğunca az kişi mağdur olsun diye acele ettik satmakta. Kalsaydım belki yaşamımı sadece buna ayıracak ve sonunda başaracaktım.

KÜÇÜK KEYİFLER
Gümüşlük’te “dost-ayran”

◊ Tren yolculuğu mu, gemi yolculuğu mu?
- Tren tabii. Gittiğim yeri, geçtiğim yeri görmek isterim. Vapur genelde açıktan gider. Kıyı kıyı gidecekse vapur da olur.

◊ Deniz-kum-güneş mi, orman-ağaç-temiz hava mı?

- Ağaç olan bir deniz kenarında, güneş olmasa da olur. Temiz hava vardır diye düşünüyorum. Mangal yapmıyorlarsa tabii...

◊ Bodrum-Gümüşlük mü, Çeşme-Alaçatı mı?

- Gümüşlük’te “dost-ayran” olabilir. Eve erken dönmek ve ertesi sabah altıda, Gündoğan’da yürüyüş yapabilmek şartıyla!

◊ Gündoğumu mu, günbatımı mı?

- Öyle olmaz o iş. Doğacak ki batsın. Batacak ki doğsun. Niye bu kadar keskin ayırıyorsun?

◊ Tavla mı, satranç mı?

- Bulmaca bile çözemeyen orta zekâlıyım. Ne yapsın beni tavla ya da satranç partnerim! Yalnız plajda satranç tercihim. Tavla oynayanların gürültüsü fena!

◊ Çaycı mısınız, kahveci mi?

- Uyanmak için kahve, ”Yeni demledik abi” dediklerinde çay.

◊ Biraz yoldan çıkmak istediniz: Mantı mı, iskender mi?

- Az az ikisinden de. Üzerine tatlı gelecek çünkü. Başta da fındık lahmacun var. (Gülüyor)

Haberin Devamı

“Alice”ten sonra Serenay’dan “Bergen”den sonra Farah’tan soğudum


POPÜLER ŞEYLER
Taklitte Ata, hikâye anlatıcılığında Cem!

Türkiye’de rock’ın kralı: Cem Karaca mı, Barış Manço mu?

- Rock deyince Cem Karaca kuşkusuz.

Nâzım Hikmet mi, Orhan Veli mi?

- İkisinin de yüreği yanık. Orhan daha garip. Ama kadına yaklaşım, aşka yaklaşım, memleket sevdası Nâzım’da!

Hangisine daha çok gülersiniz: Cem Yılmaz mı, Ata Demirer mi?

- Taklitte Ata, hikâye anlatıcılığında Cem! İyi bir senaryoda hem Ata, hem Cem. Kötü bir senaryoda ikisine de gülmem.

Zeki Alasya mı, Metin Akpınar mı?

- Öyle olmaz o iş. Ayıramazsınız çünkü biri kavuklu, diğeri pişekar değil. İkisi de hem pas veriyor, hem gol atıyor. Klasik komedi ikilisini bu anlamda da kırıyorlar.

Perran Kutman mı, Ayşen Gruda mı?

- Tiyatroda tabii ki Perran Kutman! Keşke dönse tiyatroya. Sinemada Ayşen Gruda. Bir yargıyı kırdığı için Ayşen Gruda.

Yeşilçam’dan: Türkan Şoray mı, Filiz Akın mı?

- Göz göze oynadığım için Türkan Şoray ama platonik hayranı olarak Filiz Akın.

Yenilerden... Farah Zeynep Abdullah mı, Serenay Sarıkaya mı?

“Alice”ten sonra Serenay’dan “Bergen”den sonra Farah’tan soğudum

- “Alice” müzikalinden sonra Serenay’dan biraz soğudum. “Bergen”de de Farah’dan biraz soğudum. Şu an eşit mesafedeler.

Çağatay Ulusoy mu, Kerem Bürsin mi?

- Girme o topa! Sette filan karşılaşırız, gönül koymasın çocuklar.

Gurmelerden... Vedat Milor mu, Mehmet Yaşin mi?

- Ben Yaşinciyim. Bir tık daha ucuz sanki önerdikleri. Milor’un da gitmediği yer yok.

Hangisi daha çok çekti? Külkedisi mi, Pamuk Prenses mi?

- Pamuk Prenses daha çılgın ya! Külkedisi yapay, ötekinin libido tavan! (Gülüyor)

HAYAT BİLGİSİ
Psikoloğumla “Hayır” diyememek üzerine çalışıyorum

◊ Pozitif ama sıkıcı insanlar mı, negatif ama ilginç insanlar mı?
- En gıcık olduğum laf: “Negatifi çağırma!” Kim çıkardı bunu? Ben pozitif sıkıcıları sinirlendirerek, negatif ve ilginç insanlara dönüştürmek için gelmişim dünyaya!

◊ Para saadet getirir mi, getirmez mi?
- Para olunca saadet olmaz ama saadetin parçalarından biri de ne yazık ki para! Daha acısını söyleyeyim, saygınlık da parayla ölçülüyor.

◊ Hatır için çiğ tavuk... Yenir mi, yenmez mi?
- Ben hatır için yerim, bu aralar. Hayır diyebilmek üzerine çalışıyorum psikoloğumla. Seneye bu soruyla gelme sakın!

ÖZEL MESELELER
Reddedilince bunalıma girmeliyim

◊ Bir yemek olsanız: Tatlı mı, tuzlu mu?
- E tatlı tabii. Hatta tatlı krizi tutanlar bana sığınsın. Ama benden çok az olsun! Her tatlıcıda bulunmayayım, bayim olmasın.

◊ Yılın hangi dönemi daha romantik? İlkbahar-yaz mı, sonbahar-kış mı?
- Nerede, kiminle, hangi ruh halinde olduğuna bağlı... İstanbul’da taksi beklerken tabii ki ilkbahar.

◊ Aşkta alıcı kuş musunuz, çantada keklik mi?
- Ben gerçekten beğenmeli, elde etmek için kilometre yapmalı, reddedilince de bunalıma girmeliyim.

◊ Affetmek mi, unutmak mı?
- Unutmak için affetmek lazım. Sonra da hayatından tam anlamıyla çıkarmak. Yoksa izleri kalır.

GÜNDELİK HALLER
Benimki yatakta geçen bir macera filmi

◊ Hayatınız bir film olsa macera mı olurdu, romantik komedi mi?
- Benimki yatakta geçen bir macera filmi! Yanlış anlama romantik değil. Sadece çok erken yattığım için, ana mekân yatak odası. Bu film baydı derlerse, araya rüyaları sokarız.

◊ Mangal partisinde köfteleri beğenmediniz. Tabakta bırakmak mı, çaktırmadan köpeğe vermek mi?
- Çaktırarak köpeğe vermek ve mümkün olduğunca mangal partisine gitmemek diyeyim buna.

◊ Uçakta/otobüste habire omuzunuzda uyuyan bir teyze var... İnce ince ittirir misiniz, hostese mi şikâyet edersiniz?
- Birazdan yemek getirecek zaten hostes... Veya iniş için koltuğu düzelttirecek. Bırak uyusun kadın.

HİÇ DÜŞÜNMEDEN HIZLI HIZLI...

◊ Güneş mi, ay mı?
- Ay, Ay, Ay!

◊ Birinden vazgeçmek zorunda kalsaydınız... Kırmızı et mi, deniz mahsulleri mi?
- Kırmızı.

◊ Kedi mi, köpek mi?
- Köpek.

◊ Hangisiyle komşu olmak isterdiniz: Marilyn Monroe mu, Brigitte Bardot mu?
- Marilyn.

 

 

BAKMADAN GEÇME!