Londra’da çay demleyip internetten Muhteşem Yüzyıl izliyoruz

Güncelleme Tarihi:

Londra’da çay demleyip internetten Muhteşem Yüzyıl izliyoruz
Oluşturulma Tarihi: Mart 30, 2013 00:00

Daha önce birçok önemli isimle çalışan Mavi, şimdi de dünyaca ünlü tasarımcı Hüseyin Çağlayan’la buluştu. İlk kez bir Türk markasıyla işbirliği yapan Çağlayan, ‘Chalayan/Mavi’ koleksiyonuyla kadınları bir beden zayıflatıyor.

Haberin Devamı

Koleksiyona dair fikrin kafanızda ilk belirdiği anı merak ediyorum…
- Bütün fikir bedene güç kazandırıp giyen kişinin güvenini arttırmaktı. Protezlerden, insanın iskelet sisteminden, araştırmalardan, teknoloji ve bilimden, okuduklarımdan yola çıktım. Bedenin stratejik yerlerine koyduğumuz bantlar sayesinde vücudu toparlayıp güçlendiriyoruz. Sporcuların kaslarını güçlendirmek için bilim adamlarının keşfettiği yapıştırma sistemini kullandık. Hedef daha ince ve daha toparlanmış bir görüntü. Beni en çok heyecanlandıran tarafı bu formülün bir hazırgiyim koleksiyonunda kullanılması, bir spor koleksiyonunda kullanıp performans ürünleri yaratmak herkesin yapabileceği bir işti. Ama biz bu teknolojiyi özel anlarda giyilecek denimlere uygulanık.
Bu işbirliği milli duygularınızı ne kadar kabarttı?
- Biraz. Bir anlamda. Mavi’nin ekibi ile Türkçe konuşmak, Türkçe anlaşarak ilerlemek tuhaf hissettirdi beni. Türkiye izole bir ülke ve insanlarında bu izolasyonun getirdiği bir naiflik var. Elimde olmadan duygusallaştığım oldu.
Mavi, koleksiyonun makul fiyatlara satılmasına karar verdi. Bu da herkesin Hüseyin Çağlayan kalıbının ne demek olduğunu yakından görmesi demek sanırım…
- Yaptığım video art’lar ve defiledeki şov parçalarım yüzünden birçok insan benim ne kadar giyilebilir işler yaptığımın farkında değil. Vaktimin yüzde sekseni elbise çizip prova yapmakla geçiyor. Mükemmel kesim ve kalıp konusunda obsesifim. Beni yakından tanıyanlar bu titizliğimi bilir ama basın şov parçalarımı hatırlar. Biz o şov parçaları sayesinde ayakta durmuyoruz ki... Bu markanın bunca yıldır kendini döndürebilmesinin altında kadına güven veren koleksiyonları yatıyor. Beni anlamak için Beymen’e gidip bir elbisemi denemeleri yeterli aslında.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55ea5be2f018fbb8f87ac71d
İstanbul’da bir moda kültürü olmadığını söylemiştiniz...
- “Moda kültürü yok” demedim, sokak modası kültürünün olmadığından bahsetmiştim. Daha doğrusu tek bir sokak modası kültürü yok. Yani Taksim sokakları farklı, Nişantaşı sokakları farklı. Çok kozmopolit bir yapı var.
Tom Ford gibi günün birinde kendi markanız için modellik yapar mısınız?
- Yapabilirim ama bu kendimi şöhret saydığımdan değil, kendi işimin her aşamasına hizmet ettiğimden, her kolunda çalışabileceğimden. Yeri geldi, defile öncesinde mankenlere garsonluk bile yaptım.

Haberin Devamı

TÜRKİYE SAYESİNDE AYAKTA KALDIM
Ruhunuzu nasıl besliyorsunuz?
- Kitap okuyorum, konferanslara katılıyorum, bir internet kurduyum, ileri seviyede meraklı bir insanım. Okuduğum bir cümle, gördüğüm bir fotoğraf, izlediğim kısa bir görüntü beni inanılmaz bir yolculuğa çıkarabiliyor.
 Türkiye size ne kattı?
- Daha kolay ayakta kalmamı sağladı. İTKİB ve Turquality’nin destekleri benim için önemli. Zor dönemlerde bize verdikleri destekler olmasaydı bir tasarımcı olmak çok zor olurdu.
Peki, Londra?
- Doğup büyüdüğüm, beni ben yapan yer orası. Her şeyi St Martin’s’de okuyup Londra’da yetişmeme borçluyum.
Türk kültürünü, dizilerini, filmlerini takip edebiliyor musunuz?
- Sadece Muhteşem Yüzyıl. Çay demleyip internetten izliyoruz. Bu dizi sayesinde evde olmanın tadına varıyoruz. İlginç hikâyeler, etkileyici görüntüler var. Her ne kadar bilgisayarda yaratılmış görüntüler artık fazla tekrarlansa da Martı’nın uçuş açısını bile ezberledik.
İstanbul’a daha sık gelecek misiniz?
- Çok seviyorum buraya gelmeyi ama çok da yoruluyorum. Yorucu bir şehir İstanbul.
Siz bir şöhret misiniz?
- Bu işi ünlü olmak için yapmıyorum, o tarafı ilgimi çekmiyor. Evet, dünyada tasarımcılara şöhret gözüyle bakılıyor ama ben sadece tanınmış bir tasarımcıyım.

Haberin Devamı

İnce gösteriyor, popoları kaldırıyor

Koleksiyonda skinny jean pantolon, jegging, şort, etek, elbise ve üstlerden oluşan 21 tasarım yer alıyor. Çağlayan’ın tercihi koyu renk denimden yana olmuş. Bu rengi daha şık buluyor ve kişinin giyerek eskitmesi gerektiğini söylüyor. Birbiriyle bağlantılı ve bütünleşen iki grup dikkat çekiyor. İsteyen tek giyiyor, isteyen kombinli. Turuncu, siyah, hologram, beyaz bant detaylı grup sportif-seksi şıklığı, file detaylı grup ise zarif-seksi şıklığı ön plana çıkarıyor.  Enine boyuna esneyerek 360 derece konfor ve şıklık sunan premium denim kumaşının kullanıldığı Chalayan / Mavi koleksiyonundaki jean’ler, şeklini ilk günkü gibi koruyabiliyor ve vücudu olduğundan daha ince gösteriyor, popoları kaldırıyor. Yaratım sürecinde insan anatomisini, giysi ve kalıpları inceleyen ünlü tasarımcı, ‘shape shifting’  tekniğiyle özel bandajlar kullanarak, jean koleksiyonuna seksi ve sportif bir hava katıyor.

Haberin Devamı

Dünyanın yüzde 47’si büyük beden

Büyük beden kadınlar için deri giysiler ve kürk tasarımları yapan Tuğba Berin’in markasının adı Berinza. Berin, markasını, kendisini ve kürk karşıtlaryla ilgili düşüncelerini anlatıyor

Doktor anne babanın kızı olarak aslında yine doktor olmak üzere yetiştirildim ama içimde bir doktor değil, tasarımcı vardı. Bu nedenle, Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Tasarım Bölümü’nü tercih ettim. Mezun olduktan sonra ilk işim deri sektöründe oldu. Yaklaşık 10 yıl deri sektörünün bir çok ünlü firmasına koleksiyon tasarımı yaptım. Kendi markamı kurmaya karar verdiğimde her zaman olduğu gibi farklı bir şey yapmak istiyordum. Dünyanın yüzde 47’si büyük beden ve onların da aynı küçük bedenler gibi bu geçiş dönemlerinde havalı ve iddialı gözükmek istemeleri gayet doğal. Ne yazık ki, moda sektörü büyük beden insanları sanki modanın bir parçası olarak görmüyorlar. Oysa, büyük bedende olsa her kadın modayı takip eder, güzel ve iddialı görünmek ister. Bu açığı Berinza ile kapatmak istiyoruz.

Haberin Devamı

EMPATİ KURDUM KİLO ALDIM
Tasarıma başladığımda normal bedenlerdeydim. Bu süre içerisinde büyük bedenle empati kurmaya başladım ve en büyük ihtiyaçlarının modayı takip etme arzuları olduğunu gördüm. Fazla empati kurmuşum, biraz da kilo aldım. Büyük beden tasarım yapmanın moda ve trend olarak hiç bir farkı yok sadece baz ve kalıp olarak onları daha zayıf göstermek için bazlarla kalıplarla oynuyorum bunu da onların daha zayıf ve ince gözükmeleri için yapıyoruz yoksa renkler trendler onlar için de aynı.
Bir tasarımcı olarak deri ve kürk karşıtlarının görüşlerine saygı duyuyorum. Ancak, deri ayakkabı ve çantayla deri giysiler arasında bir fark yok. Kullandığımız parfümler ve kozmetikler çevreyi kirletiyor, iyileşmek için içtiğimiz ilaçlar hayvanlar üzerinde test ediliyor. Böyle bir dünyada yaşıyoruz maalesef. Ben Tuğba Berin olarak kürk tasarımlarımı kürk karşıtlarına savunmuyorum. Tek söyleyebileceğim şu: Deri zaten etinden ve sütünden faydalanılan hayvanların derisi; kürkse bir sektör bu insanların bir seçimi ve ben bu seçimi yapanlar için tasarım yapıyorum.

Neden Didem Soydan?

“Bir büyük beden markası neden Didem Soydan gibi incecik bir modelle katalog çekimi yapar” sorusuna Berin’in manalı bir yanıtı var: “Berinza koleksiyonunun zayıf bedenlerden bir farkının olmadığını, zayıf birinin giyebileceği her trend tasarımı gibi giyebileceklerini göstermek için zayıf bir model seçtik, Didem Soydan’la çalıştık. Didem’le çektiğimiz her modelin aynısını temmuz ayında dünyaca ünlü bir büyük beden mankenle çekeceğiz.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!