Kuş Gribi...

Güncelleme Tarihi:

Kuş Gribi...
Oluşturulma Tarihi: Ocak 05, 2006 17:19

Bu grip insandan insana geçer mi?

Yeteri kadar grip aşısı var mı?

Gribin önünü kesecek esas aşı ne zaman bulunacak?

Ve tavuk etinin geleceği ne olacak?

Yani bu sektör nasıl korunacak?

Ya da alınacak önlemler sayesinde tüketicilerin psikolojik korkuları nasıl bastırılabilecek?

Bu ülke içi önlemler yanında, dünyadaki görünüş ve gribin yaygınlaşma riski de dış âlem açısından önemli.

Avrupa’nın alacağı tavır, ekonomideki olumlu kıpırdanmaları tersine çevrilebilir.

Türkiye’nin dostlarından çok düşmanı olduğu bir gerçek.

Bundan yararlanmak isteyenler çıkacaktır.

Ve çok süratli ve keskin önlemler almak zorundayız.

Hem insanımızın sağlığı açısından, hem ekonominin geleceği açısından.

İşler iyiye gidiyor derken böyle aksilikler olabiliyor.

Ne var ki aklı ön plana koyarsak, şeffaf olursak, halkı ve dış dünyayı gerçek bilgilerle beslersek, çevremize güven aşılarsak bunun da üstesinden geliriz.

**

Sağlık herşeyin önünde geliyor. Sosyal güvenlik kuruluşlarının tek çatı altında toplanmasının çok önemli olduğunu yeni yeni anlıyoruz. Daha bu gerçekleşmeden sağlık hizmetlerinin tek elden verilmeye çalışılması bile başlı başına bir reformmuş meğer. Bunu henüz anlamaya başlıyoruz.

Sadece ilaç konusu bile başlı başına bir sorun.

Ve hâlâ çözümlenmiş değil.

İnsanın başına gelince anlıyor ve öğreniyor.

Belki çok suistimal edilmiş bir konu. Devlet bu açıdan katı davranıyor olabilir. Ama gerçek ihtiyaç sahiplerini de güç durumda bırakmamak gerekir.

Mesela ben 45 yıldır SSK hastane veya eczanelerinden tek bir asprin bile almadım.

Eşim ve çocuklarım dahil.

Ama 45 yıl prim yatırdık.

Hayatta tek kuruş prim yatırmayan, ya da tek bir kişinin yatırdığı prim karşılığı eşi ve çocuklarının bundan yararlanması sonucu devlete maliyeti yüksek olan nice aileler ki sayıları milyonları buluyor, bunları alt alta koyunca SSK’nın hâlâ nasıl ayakta kaldığına hayret etmemek mümkün değil.

Ama ayakta.

Zaman zaman önlemler alınmış ama çözüm üretilememiş.

O kadar çok yolsuzluk kapısı açık ki bu ilaç konusunda, SSK yöneticileri de hangi kararın halkın lehine olacağını dahi bilemez hale gelmiş.

Şimdilerde ise örneğin, bir özel hastaneden aldığınız, uzman doktor ya da profesörün yazdığı reçete eczanelerde geçerli değil. Yani bu reçeteyi yazan profesörün kararını devlet kabul etmiyor. Gidiyor devlet hastanesinde görevli uzman bir doktora bu reçeteyi “doğrudur” diye onaylatıyorsunuz, sonra da gidip eczaneden ilacınızı alıyorsunuz.

Yani vur deyince öldür demenin ta kendisi.

Böyle bir uygulama tıp açısından da, insanlık açısından da ne kadar etik, bunu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına sormalı.

Sevgiler,

Sezai

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!