Korseli kadın anne oluyor

Güncelleme Tarihi:

Korseli kadın anne oluyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 25, 2000 00:00

Haberin Devamı

Oldukça deneyimli bir oyuncu olan Kate Winslet’ın yıldızı, birçok klasik filmin sinema uyarlamasında rol aldıktan sonra Titanic filmiyle parlamıştı. Oldukça büyük bir gişe başarısı getiren Titanic filmiyle Kate Winslet şöhret kazandığı gibi önemli yapımların aranan oyuncusu da olmayı başardı.

Titanic ile zirveye ulaşan , ardından çevirdiği filmlerle ününe ün katan Kate Winslet doğuma eşi James Theapleton’un da gireceğini söylerken adeta uçuyor. 'Titanic'ten sonra arka arkaya 'İdiaus Kinky ', 'Holly Smoke', 'Quill' ve 'De Sade ' adlı eserleri çeviren Kate Winslet bir süre film çalışmalarına ara vererek çocuğunu büyütecek. Bebeğinin cinsiyetini bildiği halde söylemeyen ve bunu uğur sayan Winslet klasik birlikte fotoğraf çektirmemiz için ‘Ne olur anlayışla karşılayın. Resimlerde böyle çok çirkin çıkıyorum’ diyor. Bu isteğini saygı ile karşılıyoruz. Ellerini karında ki bebeğinin üzerine yerleştirerek karşısında oturan altı sinema yazarının sorularını içtenlikle yanıtlıyor.

l Titanic’ten geriye ne kaldı ?

Ohh.. Çok güzel anılar, dostluklar, şöhret. Ne bileyim Rose’un korsesi..(Gülüyor) Tabii Leonardo di Caprio. Titanic’ten bu yana önceleri sık, şimdilerde seyrek de olsa telefonlaşıyoruz. Harika bir insan. Çekingen. Bana içinden geldiği gibi konuşuyor, dertleşiyor. Hani temiz çocuk derler. İşte Leonardo’nun tanımı bu. Sonra kulağıma hep James Cameron’un bağırmaları geliyor. Hiddetli olduğunda gerçekten bize zor anlar yaşatmıştı. Kaçacak delik arardık. Neyse sonunda Titanic’i görkemli bir şekilde batırdı da bizde rahat bir nefes aldık.

l Ardından iki yoğun macera filmi çevirdiniz. 'İdeaus Kinky'de kocası tarafından terk edilen iki çocuklu genç bir annenin garip yolculuğu, sonra 'Holly Smoke' ta kendi dünyasından koparak Hindistan’da bir tarikat liderine aşık olan genç kız...

Yönetmen Gillies Mac Kinnon’un eseri hoştu. Üstelik çekimler Fas’ta yapılacaktı. Kocasının terkettiği, iki çocuğu ile beş parasız bir sahtekarın peşinde koşan, bu arada yine kocasından para bekleyen genç kadının düş kırıklığı ilginç geldi. Oryantal atmosfer, gizem, farklı kültür deneyimi... Sonra, sonra evet, Jane Campion’un 'Holly Smoke'u geldi. Kendinde eksiklik hisseden ve bunu ilk yurt dışı gezisinde, Hindistan’da anlayan ve aşık olduğu Budist tarikat liderinde Batı’nın töreleri dışında farklı şeyler arayan Ruth... Çaresiz ailesinin vazgeçirme girişimleri ve daha da çıkmaza giren bir durum. Aslında beni etkileyen bir film oldu. Rol arkadaşım Harvey Keitel nefis bir karakteri canlandırdı. Çekimler için Avustralya, Yeni Zelanda ve Hindistan arasında mekik dokuduk. Ha bu arada ben hastalandım. Neyse...

Çıplaklık doğaldır

l Holly Smoke'da tamamen çıplak rol yapmanız sıkıntı verdi mi?

Hayır. Zaten başka filmlerde de soyunmuştum. Ama şu bir gerçek ki. Sonradan montajlarda kendimi çok tombul gördüm ve hemen zayıflamak için çareler aradım. Sonuç ortada değil mi? Yok, profesyonel oyunculukta kendinize güveniyorsanız, sıkıntı vermez.

l Ya 'Titanic' öncesi. Yaşamınız nasıldı? Bir filmin böyle şöhret getireceğini tahmin etmiş miydiniz?

Şimdi ben, en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında ‘‘Sense and Sensibility’’ ile daha önce Oscar’a aday gösterilmiştim. Ondan öncesine gidersek Peter Jackson’un 'Heavenly Creatures'u var. 'Jude'da Sue Brideshead’i canlandırdım. Kenneth Branagh’ın ‘‘Hamlet’’inde Ofelia idim. Bunları yabana atamayız. Tamam, kabul ediyorum ‘‘Titanic’’ hasılat rekorları kıran hüzünlü bir aşk öyküsüydü. Ama ‘‘Sense and Sensibility’’de ki Marianne Dashwood rolünü bilmem Rose ile eş değerde tutabilir miyim? Şunu da ekleyeyim. Ben bu mesleği seyirci karşısında rol yapmak için değil ama varolan gerçekleri gösterebilmek için seçtim.

l Biraz Titanic'deki Rose’un ünlü korselerinden söz edebilir miyiz?

Korse giymek ne sevişmeyi, ne de tuvalete gitmeyi engelliyordu. Ama oyunculuk kaderimde hep korse giymek zorunda kaldım. Bu halime korse ilaç gibi gelirdi her halde.

Ayakları öpülen kadın

l Çok ünlü ve yetenekli yönetmenlerle çalıştınız. Sizin için neler söylediklerini veya yaptıkları komplimanları anımsıyor musunuz?

Ahh. Tabii. Onların söyledikleri bir Oscar adaylığı kadar önemli ve değerli. ‘‘Michael Winterbottom, Thomas Hardy eserini seyretse herhalde senin ayaklarını öperdi’’ demişti Ang Lee ‘‘Sense and Sesibility’’ nin setinde ilk gün. ‘‘Daha iyi olacaksın üzülme’’ dedikten sonra, film tamamlanınca ‘‘Özür dilerim, harikaydın. Yanılmışım’’ yorumu yaptı. ‘‘Heavenly Creatures’’da Korku Kralı lakablı Peter Jackson tecavüz sahnelerinde ‘‘Vay be sen neymişsin. Sanki her gün tecavüze uğruyorsun gibi oynuyorsun’’ deyip ıslık çalmıştı. James Cameron ise sık sık eşyalarını kaybediyordu. Burnundan soluyordu. Ancak iyi bir sahne karşısında öpücükler dağıtıyor ve ‘‘Seni sevmeyen ölsün’’ diye coşup bağırıyordu. Jane Campion ise bir başka alemdi. Rolü hissettirerek uygulatıyor. Beğenmeyince ağlamaklı oluyor, ama kusursuzluk karşısında ‘‘harika aryaları söylüyordu.’’

l Canlandırmak istediğiniz bir kahraman var mı ?

Vardı tabii. Ama kaçırdım. Titanic ile aynı tarihlerde çekimi başlayacaktı. Ama olmadı. I. Elizabeth rolü önerilmişti. Neyse O’da korseli bir filmdi...

l Sizin için Emma Thompson’un hafif ayarlısı diyorlar...

Emma çok takdir ettiğim bir oyuncu. Çok iyi bir senarist. 'Sense and Sensibility ’de Oscar aldı. İnanılmaz bir tiyatro oyuncusu ayrıca. Keşke Emma’nın mihrakı olabilsem.

Haberin Devamı

l Daha çok gençsiniz. Bu sanattan beklentileriniz.

Önce anne olmayı tadacağım. Sonra yoluma devam edeceğim. Kaderimde korse giymek engellenemiyecek. Çünkü bir İngiliz olarak İngiliz edebiyatının eserlerine düşkünüm. Belki bir gün yönetmenliği denerim. Shakes-peare’in eserleriyle başlarım işe...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!