Komitas piyanoda Chopin gibi yeni bir dil yaratmıştı

Güncelleme Tarihi:

Komitas piyanoda Chopin gibi yeni bir dil yaratmıştı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 30, 2011 23:24

19’uncu yüzyılın sonunda köy köy dolaşıp türküleri derleyen, Anadolu’nun ses mirasını ilk kez kayda geçiren dinadamı Komitas aynı zamanda besteciydi.

Haberin Devamı

Koro ve solo insan sesi için ilahiler, halk müziği uyarlamalarıyla tanınsa da solo piyano için de önemli eserler bestelemişti. Amerika’da yaşayan piyanist Şahan Arzruni, bestecinin tüm solo piyano eserlerini bir albümde topladı. “Virtüözite açısından dikkat çekici olmasa da, Debussy’nin takdirini kazanacak kadar derin eserler” diyor.

Çağının Avrupalı ve Osmanlı bestecileriyle karşılaştırırsanız, Komitas’ın piyano eserleri neden önemli?
-Çünkü piyano için özgün ve yeni bir dil yaratmış. Tıpkı Liszt, Debussy, Chopin gibi...

Derleme konusundaki öncülüğü, Klasik Batı Müziği besteciliği alanında da sözkonusu mu?
-Osmanlı’da ilk operayı besteleyen Dikran Çuhacıyan bu konuda öncüydü. Liszt stilinde pek çok piyano eseri, fügleri vardı. Fakat operaları ikinci sınıf Verdi örneğiydi, piyano eserleri de özgün sayılamazdı. Avrupa etkisinde kalmıştı. Komitas ise orijinal bir dil bulmuştu. Halk ezgilerini, yani türküleri kentlilere tanıtmak için çalışıyordu. O günlerde İstanbullular kente konser vermek için gelen Liszt gibi büyük virtüözleri dinliyordu. Anadolu’nun halk ezgilerini bu ortamda sergileyebilmesi için aynı nitelikte eserler yazması gerekiyordu. Halk müziğinin yapısını bozmadan, piyano eşlikli insan sesi için besteler yaptı. İşte bu fark, Komitas’ı solo piyano eseri alanında da Osmanlı’da öncü kabul etmemizi gerektiriyor. Solo piyano eserlerini ilk kez 1906’da Paris’te Şuşik Babayan seslendirmiş, müzik eleştirmenlerinden olumlu tepkiler almıştı. Babayan, Debussy’nin yakın arkadaşı ve bestecinin biyografi yazarı Louis Laloy’la evliydi. Laloy, Komitas’ın bazı piyano eserlerini Debussy’ye gösterdiğinde, ünlü besteci “Sadece Anduni (Evsiz) adlı eseri bile onu büyük bestecilerin arasına sokmaya yeterli” demiş. Komitas, halk müziğini özümsemiş, kendi sesine dönüştürmüştü...

Haberin Devamı

BARTOK’LA SES AKRABASI

Komitas, Berlin’de eğitim gördüğü dönemde çağının en yeni müzik örnekleriyle de tanışmıştı. Eserlerinde, çağının diğer bestecileriyle teknik ya da ses akrabalığı var mı?
-Piyano için yazdığı ilk üç öğrencilik eseri Alman müziğinin etkisinde. 1906’dan sonra kendi sesini buldu. Bela Bartok da aynı süreçten geçip kendi sesini bulmuş. Bartok’un Mikrokozmoz’da sergilediği virtüözite Komitas’ın eserlerinde olmasa da, iki bestecinin arasında ses ve düşünce akrabalığı olduğunu söyleyebiliriz. İkisi de halkın sesine kulak veriyor, bu sesle konuşmak istiyordu. Fakat birbirlerinin müziğinden haberdar değillerdi, dolayısıyla aralarında herhangi bir etkileşim olmadı.

Haberin Devamı

Komitas’ın piyano eserleri ne kadar zamandır repertuvarınızda?
-1961’de İstanbul Belediye Konservatuvarı’ndan mezun olduğumda, orgcu olarak görev yaptığım kilisede dini eserlerini seslendiriyordum. Din dışı eserlerini bilmiyordum. Besteci ve Komitas’ın Şişli’deki komşusu Koharik Gazorosyan bana 1925’te basılmış notalar verdi. Komitas’ın 6 Dans’ının ilk baskısıydı bu. O günlerde ABD’de Juilliard’a gittim, bu notayı da bir kenara koydum. 1969’da Komitas’ın 100’üncü doğum yılı anısına bir albüm hazırlanması gündeme geldiğinde danışmanlık yapmamı istediler. İlk kez bu dönemde Komitas’ın müziğini inceledim. Danslar’ı albümde, Maro Acemyan yorumladı. John Cage’in beste ithaf ettiği önemli bir yorumcuydu Acemyan. O dönemde Çin müziğiyle ilgileniyordum. Karşılaştığım bir Çinli müzikçi, kendi müzik kültürüme odaklanmamı önerince, 6 Dans’ı repertuvarıma kattım. Komitas’ın güncelerini İngilizce’ye çevirdim. 1996’da New York’ta ‘Sovyetler ve sonrasında Ermenistan’da Müzik’ adlı konser yapıldı. Burada iki yeni eserini öğrenip yorumladım. Ardından Komitas’ın tüm eserlerinin 6’ıncı cildinde yer alan tüm eserleri öğrendim. Yıllar içinde özümsedim, yorum açısından en iyi noktaya getirdim. Kayıt yapmanın zamanı gelmişti. İstanbullu müziksever Dikran Gülmezgil’in sponsorluk önerisiyle kaydettim.

Haberin Devamı

Hazırlık ve kayıt ne kadar sürdü?
- Özel bir akustiğe sahip olan Massachusetts’teki Mechanics Konser Salonu’nda kaydetmek istiyordum. Boş gün bulmakta zorlandık. Ünlülerin ses teknisyeni, dostum Tom Lazarus inisiyatifini kullandı. Bir günde üç kayıt yaptık. En iyi yorumları albümde kullandık.

BESTECİNİN AYAK İZİNİ TAKİP EDECEĞİM

Sizden önce yapılan kayıtları incelediniz mi, ne gibi yaklaşım farklarınız var?
-Armen Babakhanian ağırlıklı olarak uyarlamalardan oluşan bir albüm hazırlamış, bunda bazı orijinal bestelere de yervermişti. Lusine Gregoryan’ın albümünde tüm piyano eserleri yer almıyor. Yaklaşım farkları açısından herhangi bir yorum yapamayacağım. Etkilenmemek için bu albümleri dinlemedim.

Haberin Devamı

Komitas’ın eserlerinin piyano uyarlamalarını da kaydedecek misiniz?
- Orijinal keman, piyano eserleri varken, başkalarının Liszt üslubuyla yaptığı Komitas uyarlamalarını kaydetmenin hiç anlamı yok...

Peki, kayıt programınızda hangi eserler var?
- Komitas’la aynı yaklaşımı paylaşan çağdaş besteci Alan Hovaness’in eserlerini kaydetmek istiyorum. Hovaness çok verimli bir besteciydi. 2000’de öldüğünde 500’e yakın eser bırakmıştı. Eserlerinden kaydedilen albüm sayısı 129. Ben, el yazısıyla bana verdiği, bilinmeyen piyano eserlerini kaydedeceğim.

Albüm repertuvarını konserlere taşıyacak mısınız?
- Komitas’ın çalışma yaptığı, konser verdiği, yaşadığı tüm şehirlerde bu eserleri seslendireceğim. Onun ayak izinden yürüyüp Eskişehir, Afyon, İzmir, Bursa’da üniversite konserleri vermek istiyorum. Erivan, Tiflis, Plovdiv, Berlin de listemde. Ayrıca kemancı Cihat Aşkın’la birlikte, bestecinin keman ve piyano eserlerini seslendirmeye hazırlanıyorum.

Haberin Devamı

EKMEĞİMİ ERMENİLERDEN KAZANMIYORUM

İki yıl önce Cihat Aşkın’la, Van’da ve New York’ta verdiğiniz, Komitas’ın eserlerini seslendirdiğiniz konserler diasporada büyük tepki almıştı. Sizi Türk işbirlikçisi ilan etmişlerdi. Tepkiler sürüyor mu?
- Amerika’daki bazı kişiler düşmanca tavrını sürdürüyor. Bu tavır beni çok üzse de, inandığım yolda çalışmalarımı sürdürüyorum. Çünkü ekmeğimi Ermenilerden kazanmıyorum. Sanatçı geçmişim, deneyimim doğrultusunda kendi kararımı kendim veriyorum. Tepkileri önemsemiyorum. Türkiye ve Ermenistan arasındaki dostluk bağının sanatla kurulabileceğine inanıyorum. Ayrıca, geçmişte de benzer olaylar yaşamıştım. 1990’larda New York’taki komşum, dostum Gürer Aykal’ın önerisiyle, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Erivan Senfoni Orkestrası’nın karşılıklı konserler vermesi için çabalamıştık. Her iki ülkenin ilgili bakanlıkları projeyi desteklemişti. Fakat diaspora öyle sert tepki gösterdi ki konserler gerçekleşmedi. Ama ben yılmadım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!