İyi de neden gelmiyorsun?

Güncelleme Tarihi:

İyi de neden gelmiyorsun
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2015 07:37

David Gilmour, bilgelere yakışır şekilde kendini müziğe ve dünyayı daha iyi bir yer yapmaya adamış vaziyette. Tek eksiği bir Türkiye konseri. Bu sene de gelmiyor

Haberin Devamı

Artık 70 yaşına merdiven dayamış kel, göbekli bir adam... Üstelik giyimine kuşamına da öyle çok özen göstermiyor. Bir kot pantolon, göbeğini saklayan bol bir tişört. Peki nasıl oluyor da bu ihtiyar, dünyanın en karizmatik insanlarından biri olmayı başarıyor? Yanıtı basit: Çünkü o David Gilmour.

Talihin 40 küsur yıl önce, henüz yirmilerinin başında beş adamı müzik tarihini baştan yazmak için bir araya getirdiği Pink Floyd’un gitaristi, yeni solo albümüyle karşımızda. Ric-
hard Wright’ın ölümünün ardından arşivdeki kayıtlar geçen yıl bir albümde toplanmış ve Pink Floyd, efsanevi yolculuğunu böylece tamamlamıştı.

Grubun iki ayrı ruhu, iki kavgalısı, iki dehası Roger Waters ve David Gilmour ise yollarına solo çalışmalarla devam ediyor. Mahkeme salonlarına taşınan kavgaları bir kenara, bu iki deli adamın yolları ara sıra kesişse de farklı yönlerde ilerliyor.

Haberin Devamı

İyi de neden gelmiyorsun


Waters, Türkiye’yi de kapsayan konser turneleriyle, sahne şovlarıyla göz alıcı bir Hollywood filminin başrol oyuncusuna benziyor. ‘The Wall’ turnesinin filmi gibi hiçbir Pink Floyd hayranının burun bükemeyeceği yaratıcı girişimlerde bulunuyor.

Gilmour’un yoluysa farklı. Solo albümlerinden de anlaşılacağı üzere müziğini daha rafine bir noktaya taşıyor. Konserlerinde göz alıcı görsel şovlar yok. Pink Floyd klasiklerinin daha az efektli, yeri geldiğinde yaylıları ön plana çıkaran yorumlarına ağırlık veriyor. Ve tıpkı ‘Rattle That Lock’ta olduğu gibi her solo albümünde daha iyi işler çıkarıyor.

Ama ikisinin yolunun kesiştiği zamanlar da oluyor. Çünkü ikisi de dünyayı değiştirmeye, hiç olmazsa biraz daha iyi bir yer haline getirmeye niyetli. 2005’te yoksulluğa karşı en büyük yardım kampanyalarından ‘Live 8’ için Pink Floyd yıllar sonra aynı sahneye çıkmış, milyonlarca insan gözyaşları içinde televizyon ekranına kilitlenmişti. Pek çokları “Yeni albüm de yaparlar” diye umutlanmıştı. Ama Gilmour, içinde Roger Waters’ın bulunduğu bir albümün asla yapılmayacağını söyleyince o umutlar suya düştü.

Gilmour’un söyleşilerine bakıldığında gayet net bir insan olduğu görülebilir. Mesela “Ben ve Roger yıllarca o kadar gürültü yaptık ki Rick’in (Richard Wright) grupta ne kadar harika işler yaptığı fark edilemedi” diyor. Asla birlikte albüm yapmayacağını açıkladığı Waters’ı, Filistinli çocuklar yararına bir konsere davet ediyor. Waters da kabul ediyor.
İkili en son Waters’ın Türkiye’ye de taşıdığı ‘The Wall’ turnesinin İngiltere ayağında beraber Comfortably Numb’ı söyledi. Gilmour 10 metre yükseklikteki duvarın üzerinde o efsanevi soloyu çalarken, Londra’daki salonu dolduran seyircinin yaşadığı şoku YouTube’dan bulup izleyebilirsiniz.

Haberin Devamı

İyi de neden gelmiyorsun


Bunları görünce insanın aklına “Eğer küsseniz niye bir araya gelip duruyorsunuz” sorusu düşüyor. Gilmour’un yanıtıysa yine net: “Eskiden olumsuz şeyler yaşadık. Bunda benim de payım vardı.”
Gilmour, şimdi bütün bunları aşmış bir bilge gibi kendini müziğe ve dünyayı daha iyi bir yer yapmaya adamış vaziyette. ‘Mother’, ‘Time’, ‘Echoes’, ‘Comfortably Numb’... Gilmour’un her solosu şarkının ruhunu yücelten, onunla bütünleşen, tüm görkemine rağmen şarkının önüne geçmeyen müthiş birer şiir sayılabilir. Gilmour, siyah Fender’ini eline aldığında hâlâ gitar üzerinde daha önce kimselerin ulaşamadığı ‘bend’lere gidiyor, o yetmezmiş gibi harika bir sesle şarkısını söylüyor ve işi bittiğinde sadece gülümsüyor. Dudaklarından dökülen tek kelime: Teşekkürler!

Bir yandan da duvardaki tuğlaları sökmeye devam ediyor. İki gün önce Facebook’a şöyle bir not yazdı: “Bu günlerde Avrupa’yı turluyorum... Benim için (muhtemelen sizin için de öyle) dünyanın bu kısmında seyahat etmek kolay. Bir uçak bileti alın ya da otobüse atlayıverin. Ama herkes için böyle değil. Bu yıl 2300 göçmen Akdeniz’i aşmaya çalışırken boğuldu. Suriyeli minik Aylan Kurdi’nin kıyıdaki cansız bedeninin karşısında kendimizi güçsüz ve çaresiz hissetmek kolay. Ama yapabileceğimiz şeyler de var. Malta’daki yardım kuruluşu MOAS’a bağışta bulunup Akdeniz’de canları pahasına yola çıkanlara yardım edebilirsiniz. Birlikte hayat kurtarabiliriz!”
Gilmour’un tek eksiği turne programına Türkiye’yi dahil etmemesi. Yazın onu Meis’teki evinden Kaş’a geçmiş, pazarda alışveriş yaparken görebilirsiniz. Ama pazarını gezmeye bayıldığı Türkiye’de henüz konser vermedi. Şarkıdaki gibi seslenelim o zaman: “Sen ne güzel bulursun gezsen Anadolu’yu”.

Haberin Devamı

İyi de neden gelmiyorsun

Dokuz yıla değdi / Tolga AKYILDIZ

Pink Floyd resmen dağıldı. Diğer bir deyişle içinde olmadığı bir Pink Floyd’u dağıtmak gerektiğine inanan Roger Waters’ın arzusu tam 30 yıl sonra gerçekleşmiş oldu. Söz konusu 30 yıl, aynı zamanda David Gilmour’un kaptanlık bandını taktığı yıllardı. 1987 tarihli ‘A Momentary Lapse Of Reason’ ve 1994 tarihli ‘The Division Bell’ albümleri Gilmour sound’u olarak altı çizilecek çok başarılı Pink Floyd albümleridir. Roger Waters’ı çok seviyor olma durumunuz bu gerçeği görmenizi engellememeli.
Gilmour’un henüz Roger Waters Pink Floyd’dan ayrılmamışken yaptığı iki solo albüm ‘David Gilmour’ ve ‘About Face’i bir kenara ayıracak olursak hem yaratıcılık hem de Gilmour sound’unun doruk noktası olması itibariyle 2006 yapımı üçüncü solo albüm ‘On An Island’ bir başyapıttır. Açık söylemek gerekirse Roger Waters’ın çok sevdiğim ‘Amused To Death’ albümü değil ‘On An Island’dır içimdeki Pink Floyd boşluğunu dolduran.

Tüm dünyayla birlikte dün itibariyle Türkiye’de de yayımlanan; dördüncü Gilmour albümü ‘Rattle That Lock’, ilk dinleyişte ‘On An Island’la bir devamlılık bağı olduğunu hissettiriyor. Albümün prodüktör koltuğunda Gilmour’la birlikte yakın silah arkadaşlarından Phil Manzanera var. Hem ‘On An Island’ hem de son Pink Floyd albümü ‘The Endless River’ın beyin takımında yer alan Manzanera’yi Bryan Ferry’nin efsanevi Roxy Music’inden hatırlarsınız umuyorum. İşin alameti farikalarından olan söz yazımı kısmında yine Gilmour’un romancı eşi Polly Samson devreye giriyor. 10 parçalık albümde 5 parçanın sözleri Polly’ye ait. Diğer beş şarkıda Gilmour imzasını görüyoruz.

Kayıp Cennet’in izinde

Haberin Devamı

İyi de neden gelmiyorsun


Albüme adını veren ‘Rattle That Lock’ın sözleri Samson tarafından John Milton’ın meşhur ‘Paradise Lost’ (Kayıp Cennet) kitabından esinlenmek suretiyle kaleme alınmış. Şarkının videosu ise yine ‘Paradise Lost’ göndermeli siyah beyaz bir animasyon. Gilmour şarkının iskeletini çıkarırken Fransa’da bir tren istasyonunda melodik ve ritmik yapısını çok beğendiği 4 notalık bir jingle anonstan ilham aldığını söylüyor. Ayrıca şarkıya mahkûmlardan oluşan ‘The Liberty Korosu’ eşlik ediyor.

‘Rattle That Lock’la birlikte albümün en çarpıcı parçalarının ‘A Boat Lies Waiting’ ve ‘In Any Tongue’ olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca ‘5 A.M.’, ‘Beauty’, ‘Dancing Right In Front Of Me’ ve ‘Faces Of Stone’a da dikkat kesilmekte fayda var. Bunlar dışında genel akışa biraz ters düşse de Gilmour’un 10 yıl kadar önce bir caz trio’su ile kaydettiği ‘The Girl In The Yellow Dream’i de ilginç buldum.
Pink Floyd ve Gilmour’ın koleksiyoner ruhlu hayranları için tek CD, CD&DVD, CD&Blu-Ray ve LP formatlarında satışa sunulan ‘Rattle That Lock’; ‘On An Island’dan bugüne beklediğimiz dokuz yıla değdi dedirtecek bir albüm. Gilmour yaratıcılığının üst düzey örneklerinden biri.

Haberin Devamı

DAVID GILMOUR
RATTLE THAT LOCK
(Sony Müzik Türkiye)
iTunes fiyatı: 12.99 TL

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!