Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

Güncelleme Tarihi:

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz
Oluşturulma Tarihi: Şubat 28, 2016 01:35

Bu gece Oscarların en büyük adaylarından ‘Spotlight’, gelmiş geçmiş en iyi gazetecilik filmlerinden biri olarak gösteriliyor. Bu gerçek bir hikâye... Tacizci rahiplerin peşine düşen araştırmacı gazeteci ‘Spotlight’ ekibiyle Pulitzer’i kazandı. Bu filme konu olan üç gazeteciyle konuştuk. Bugün The Washington Post’un başında olan Martin Baron, Spotlight ekibinin efsane şefi Walter V. Robinson ve ekibin tek kadın ismi Sacha Pfeiffer anlattı: “Bizim hâlâ umudumuz var.”

Haberin Devamı

2015 Eylül’ünde, Toronto Film Festivali’ndeyiz... ‘Spotlight’ filminin gala gecesi... Princes of Wales Salonu’nu dolduran iki bin seyirci, bugünlerdeki filmi pürdikkat izleme eğiliminin aksine, coşkusunu ikide bir belli ediyor... Örneğin, Michael Keaton’ın canlandırdığı gazetecinin, ısrarla yalan söyleyen bir avukata sert çıktığı sahneyi sevinçle alkışlıyorlar... Diğer birçok sahneyi de... Sadece bizim meslekten olanlara değil, herkese coşku veren bir film Spotlight... Etkili gazeteciliğin nelere kadir olduğunu hepimize gösteriyor. Bir avuç gazetecinin bütün bir şehri, Boston’ı kangren gibi saran ve neredeyse bütün şehrin ileri gelenleri tarafından üstü örtülen kilisede taciz vakalarını ne pahasına olursa olsun bulup çıkarma mücadelesini anlatıyor.

Haberin Devamı

Film bittiğinde seyirciler alkışa devam ediyor. Derken yönetmen Tom McCarthy sahneye çıkıyor ve oyuncuların canlandırdığı gazeteciler tek tek çağrılıyor sahneye. Kıyamet kopuyor artık... Gazeteciler dakikalarca ayakta alkışlanıyor...

 

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

‘Spotlight’ filmi içinde Sacha Pfeiffer (solda), Walter V. Robinson (ortada)ve Martin Baron’ın da olduğu efsane bir gazeteci ekibini anlatıyor.

 

 

AYAKTA ALKIŞLANMAYA ALIŞIK DEĞİLİZ

O gün orada, seyircilerin karşısında gururla dikilen isimlerden, gazeteci Martin Baron “Çok nadir bir andı bu” diyor. “Yaptığımız iş için ayakta alkışlandığımız pek görülmez.” Bunu ondan duymak gerçekten tuhaf; çünkü günümüz gazeteciliğinin efsanelerinden Baron’un yönettiği yayınlar (The Washington Post’un başında artık), mesleğin en saygın ödülü Pulitzer’e neredeyse abone. O bile okurun kendisini böylesi takdir etmediğini söylüyorsa problem var demektir.

 

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

2001’de The Boston Globe’u yöneten, şimdi The Washington Post’un başındaki efsane yayın yönetmeni Martin Baron: “Okur internetteyse biz de orada olmalıyız. İnternette başarılı olmak muazzam bir güç getirir.”

 

 

Haberin Devamı

Gazetecilikte tatmadığı başarı kalmamış Baron’un ve arkadaşlarının bunca alkışa muhatap olmasına sebep Spotlight filmi, bu gece dağıtılacak Oscar ödüllerinin de en önemli adaylarından. Seyredenler zaten biliyor, seyretmeyenlere de tavsiye edelim: Çok iyi çekilmiş, çok iyi oynanmış bir film bu. Esas vurucu yanıysa hikâyesi... Mütevazı The Boston Globe’un dört kişilik araştırmacı gazetecilik ekibinin yani ‘Spotlight’ın hikâyesi, seyircilerin gazeteciliğe duyduğu inancı tazeledi. Dünyanın dört yanında gazetecilerin mesleğe olan inancını da...

 

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

 

 

Pulitzer alan efsane ekibin başındaki Walter V. Robinson’a (kendisini Michael Keaton oynuyor) yaptığı işi beyazperdede görünce ne hissettiğini soruyorum; “Çok tuhaf geldi” diyor. “Gazeteciler ışığı başkasına tutar normalde, ışığın altında durmazlar! Ama hepimiz sonuçtan çok memnun kaldık. Bunun nihayetinde bir film olduğunu akıldan çıkarmamalı ama bu film o günlerde Globe’da neler yaşandığını doğrulara sadık kalarak anlatıyor. Bizi parlatmaya çalışmıyor, süreci gösteriyor. Araştırmaya nasıl başladık, nasıl ilerledik, aramızda neler geçti... Hepsi baştan sona böyle yaşandı.”

 

Haberin Devamı

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

Pulitzer alan efsane ekibin başındaki Walter V. Robinson’, ünlü oyuncu Michael Keaton canlandırdı.

 

Nasıl yaşandı peki? Gazeteciliğin en saf halini görüyoruz filmde. Haber toplantılarıyla, gazeteci-kaynak ilişkisiyle, iyi haber için sabahlamayla, kapıdan kovulup bacadan giren muhabirlerle, kavgası gürültüsüyle topyekûn bir faaliyet... Toplumu sarsacak, kurumları baştan aşağı değiştirecek, ‘bize bir şey olmaz’ diyen güçlülerden hesap soracak, mağdurların hakkını koruyacak bir haber için aylar süren bir kovalamaca...

 

PULITZER’İN KATKISI EKSTRA İKİ KİŞİ

Filmde Rachel McAdams’ın başarıyla canlandırdığı gazeteci Sacha Pfeiffer’i, Oscar töreni için Los Angeles’a uçmadan hemen önce yakalıyorum. Sevinçli, heyecanlı... Yaşananları biraz gerçeküstü bulmakla beraber sonuçtan çok memnun olduğunu, filmin hem araştırmacı gazeteciliği istim üstünde tuttuğunu hem de bunca yıl karanlıkta kalan cinsel taciz mağdurlarına ses olduğunu söylüyor.
“Tek bir haber için bir yıl çalışan o ekibin parçası olmak nasıldı” diye soruyorum şu an yine Globe’da köşe yazarlığı yapan Pfeiffer’a. “Muazzamdı” diye yanıtlıyor. “Biliyor musunuz, gazetede okurlardan en çok geri dönüşü ‘Spotlight’ alıyordu. Halen de öyle. Okurlar en çok bu tür haberciliği umursuyor çünkü.”

 

Haberin Devamı

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

Rachel McAdams (solda) ve başarıyla canlandırdığı gazeteci Sacha Pfeiffer.

 

Walter Robinson da benzer bir noktaya işaret ediyor: “Amerika’da yapılan her araştırma, okurların bir gazetecinin yapabileceği en iyi şeyin araştırmacı gazetecilik olduğuna inandığını gösteriyor.”

The Boston Globe bunun farkında. Bu yüzden Robinson ve Pfeiffer’ın döneminde dört kişi olan ekibi altıya çıkarmış. Ekip, daha kısa araştırma gerektiren (altı ay mesela) işleri de yapıyor artık. Robinson’a göre mesele bu sayıyı arttırmakta, çünkü kendileri her ne kadar başarılı olsa da sonuçta gazetecilik faaliyeti sıkıntıda. “Her yerde gazeteciler işten çıkartılıyor, artık daha güçsüzüz. Maalesef.”

 

 

Haberin Devamı

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

‘Yaşayan efsane’ muamelesi gören Martin Baron'u Liev Schreiber canlandırdı.

 

BU İŞ BİZİM RUHUMUZ

‘Yaşayan efsane’ muamelesi gören Martin Baron biraz daha iyimser. Bu konuda ona inanmak istiyorum; zira daha The Boston Globe’da işbaşı yaptığı gün Pulitzer’lik hikâyeyi yakalayan biri o. Aslında bütün bu hikâyeyi mümkün kılan kişi de kendisi. Boston şehrine dışarıdan gelip, yerel gazetecileri o güne dek cesaret edemedikleri bir işe, Kilise’yi, taciz vakalarını örtbas etmekten dolayı hesaba çekmeye o zorluyor. Pulitzer’lik haberiyle başladığı gazeteyi 11 yıl yönettikten sonra, ABD’nin en önemli gazetelerinden The Washington Post’un başına geçen Baron’la mail üzerinden söyleşiyoruz. “Siz umutlu musunuz mesleğinizin geleceğinden?” diye soruyorum. Uzun ve detaylı bir yanıt yazıyor. “Türkiye’de özgür düşüncenin baskı gördüğü bugünlerde” filmin yankı uyandırmasından memnuniyet duyduğu notunu ekleyerek. Yanıtı dokunmadan buraya alıyorum:

 

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

Martin Baron

 

 

GAZETECİLİK TEHDİT ALTINDA

“Araştırmacı gazetecilik hiç şüphesiz tehdit altında. Çünkü basın yayın kuruluşları bugün geçmişe göre çok daha az kaynağa sahip. Herkes personel çıkarıyor. Oysa gerçek gazetecilik zaman alır, masraflıdır, büyük çaba ve adanmışlık gerektirir. Birçok kuruluş bu kaynağı ayırmakta gönülsüz. Masrafı göze alamıyorlar. Yine de ben, özellikle de Amerikan medyasının, araştırmacılığın gazeteciliğin özü olduğunu artık kavradığını düşünüyorum. Halkın gazetecilerin sorumluluğunu sorguladığı zamanlardayız. Bu yüzden yapabileceğimiz en sorumsuzca şey, güçlü kurum ve kişileri hesaba çekmekten vazgeçmek olacaktır. Yani gerçeği keşfedip anlatmak bizim gazeteciliğimizin asli unsuru. Kimliğimiz de bu bizim, ruhumuz da. Zaten okurumuzun bizden beklediği de bu. Israr ediyorlar. Ve istediklerini yapamazsak bizi bırakacaklar. Demek ki gazetecilik misyonumuzu yerine getiremezsek ortada okur falan da kalmayacak.”

 

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

 

Baron’un da Spotlight ekibinin geri kalanının da okurdan yana sıkıntısı olmayacak. İnternette biraz dolaşın, filmle ilgili her haberin altında “Teşekkür ederim” diyen okurlar göreceksiniz.

Aynı teveccühü Amerikan Film Akademisi de gösterir mi? Spotlight ekibi bu gece Los Angeles’ta Dolby Theatre’da yerini alacak. Onlara iyi dileklerimi diledim. Benim Oscar’larım ‘Spotlight’ın. Ama bunun ne önemi var! Onlar esas, çocuk yaşta cinsel tacize uğrayıp hayatları darmadağın olan insanların gönlünü kazandı. “Bu mesleği neden seçtiğimi hatırladım” demiş bir gazeteci Baron’a. Hepsi basit, gösterişsiz ve olması gerektiği gibi bir gazetecilik faaliyetiyle... Bu meslek başka nasıl, ne için yapılır ki zaten?

 

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

 

BU FİLM NEDEN ÖNEMLİ?

- Bu gece Oscar’ların en güçlü adaylarından Spotlight filmi, Boston Globe gazetesinin uzun araştırmalarla haber yapan departmanı
‘Spotlight’ın 2001’de bir skandalı ortaya çıkarmasını konu alıyor.
- Boston’da Katolik Kilisesi’nde onlarca rahibin çocuklara cinsel tacizde bulunduğu ve bu taciz olaylarının örtbas edildiği yoğun bir gazetecilik faaliyeti sonucu ortaya çıkarıldı.
- Tom McCarthy’nin çektiği, Mark Ruffalo, Michael Keaton, Rachel McAdams, John Slattery, Stanley Tucci, Liev Schreiber gibi oyuncuların başarıyla oynadığı film ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Yönetmen’ dahil altı dalda Oscar’a aday.

 

 

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

 

THE BOSTON GLOBE NEYİ BAŞARDI?

- The Boston Globe’un araştırma ekibi Spotlight’ın ortaya çıkardığı skandal büyük yankılara yol açtı. Boston şehri karışırken, onlarca taciz vakasını ortaya çıkaran gazeteciler, kamu hizmeti alanında Pulitzer Ödülü kazandı.
- Pulitzer Komitesi ödülü verirken, söz konusu gazetecilik faaliyetini “Katolik Kilisesi’nde değişikliğe yol açan cesur bir gazetecilik” diyerek onurlandırdı.
- Spotlight’ın araştırması gerçekten de küresel sonuçlara yol açtı. Aradan 15 yıl geçti ama vaka unutulmadı; bilakis daha da büyüdü. Katolik Kilisesi bu denli kapsamlı taciz vakalarını örtbas etmekle ilgili suçlamalara halen muhatap oluyor ve cevap vermek zorunda kalıyor. Mağdurlara 3 milyar dolara yakın tazminat ödeyen Kilise’de reform gündemde.
- Globe gazetesi rahiplerin cinsel istismarına maruz kalan çocukların haberlerine yer vermeyi devam ettirdi. Boston Başpiskoposluğu’nun 2011’de bizzat yayımladığı raporda 159 rahip istismarla suçlanıyordu.

 

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

 

HÜRRİYET CESUR BİR GAZETE

Walter V. Robinson halen Boston Globe’da. 2006’ya dek Spotlight’ı yönettikten sonra üniversitelerde gazetecilik dersi veren Robinson, tilkinin kürkçü dükkânına dönmesi gibi dönmüş Globe’a. Şimdi serbest editör olarak çalışıyor. Dünyanın neredeyse her köşesinden haber geçen Robinson, ilham için ne okuduğunu sorduğumda sözü Hürriyet’e getiriyor: “İlham için tarih ve biyografi okurum. Keşke Hürriyet de okuyabilseydim. Hürriyet hakkında çok iyi şeyler duyuyorum. Cesur, sıkı bir gazete.” Robinson gazeteciliğin geleceği konusundaysa biraz karamsar: “Gelecek karanlık görünüyor. Ama böyle olmak zorunda değil. Gazeteciliğe lüks gözüyle bakıyor birçok müessese. Aksine yaşamsal bir gereklilik bu. Demokratik bir toplumda güçlülerden hesap sorulur. Bu da biz gazetecilerin işi. Biz yapmazsak kimse yapmaz. Bu konuda güçlü ve agresif olmalıyız, yoksa hem hükümet yozlaşır hem ortada kamu hizmeti falan kalmaz.” 

 

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

 

İYİ GAZETE NASIL OLMALI?

Martin Baron’u bilenler, aktör Liev Schreiber’ın onu çok iyi canlandırdığını söylüyor. Mesafeli, dengeli, sakin... Onu daha da iyi tanıyanlar Baron’un aslında epey eğlenceli bir adam olduğunu da söylüyor. Ama herkesin ortak kanısı çok iyi gazeteci olduğu... The Los Angeles Times’da başlayan kariyeri Miami Herald ve The New York Times’da ilerledi, sonra üst üste Miami Herald, The Boston Globe ve The Washington Post’ta (2013’ten bugüne) yayın yönetmenliği yaptı. Her birinde Pulitzer’ler kazandı. The Washington Post’un ABD’yi ayağa kaldıran Pulitzer’li Snowden haberi de onun döneminde. Kelimenin tam anlamıyla iyi bir gazeteci o. “İyi gazete nasıl olmalı” soruma şöyle cevap veriyor:

“İyi gazete asli görevini her gün yerine getirebilendir. Mesela The Washington Post’un 1930’da belirlediği ve o gün bugün sadık kaldığı yayın ilkelerinin biricincisi bunu tarif eder: Bir gazetenin ilk görevi gerçeği mümkün olan en doğru şekilde anlatmaktır. Bunu yaptığımız ölçüde iyi bir gazetemiz var deriz.”

 

Efsane Spotlight ekibi anlatıyor: İşimizi iyi yapamazsak okur kalmaz

 

SACHA PFEIFFER: BU FİLM İNSANLARA HER GÜN GAZETE ALDIRMALI 

Sacha Pfeiffer, 2006’ya dek Spotlight’ta çalıştıktan sonra radyo programcılığı yaptı. Çok geçmeden Boston Globe’u özlediğini anlayarak geri döndü. “Araştırmacı gazetecilik nesli tükenmekte olan bir tür. Çünkü para lazım ve paralı kurum sayısı gün geçtikçe azalıyor. Umarım bu film sayesinde yayıncılar bu tarz gazeteciliği neden korumaları gerektiğini anlamıştır. Yayın yönetmenlerinin sabrına ve desteğine ihtiyaç var. Bir hikâyeyi anlatmak bazen bir yıldan çok bile sürebilir. Ama karşılığı muazzam oluyor. Onlarca kişiden filmin birçok genç insanı gazeteciliğe sevk ettiğini duydum. İlham veriyor, evet ama umarım film insanların her gün gazete almasını da sağlar. Çünkü gazeteler bu gelirden mahrum kalırsa hiçbir iş yapamayız.”

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!