Kennedy’lerin çevreci olanı bağış karşılığı manken oldu

Güncelleme Tarihi:

Kennedy’lerin çevreci olanı bağış karşılığı manken oldu
Oluşturulma Tarihi: Ocak 22, 2006 00:00

Robert Kennedy Jr., Bob Kennedy’nin oğlu, JFK’nin yeğeni. 10 kardeşinden biri, David Anthony uyuşturucu komasından öldü. 7 yıl önce kuzeni JFK Junior’i uçak kazasında kaybetti. Kendisi de yıllar önce eroin bulundurmaktan hüküm giydi.

Anlayacağınız lanetiyle, problemiyle ama aynı zamanda da fotoğraflarda gördüğünüz gibi karizmasıyla tam bir Kennedy. Onun için "Ya bu hangi Kennedy’ydi" diye sorulduğunda genelde "Çevreci olan" cevabını veriyorlar. Harvard’da, London School of Economics’te ve Virginia Üniversitesi’nde okuduktan sonra çevre konusunda uzmanlaşmış bir avukat oldu. Hayatının son 20 yılını çevreyi

kirleten şirketlere dava açarak ve tamamına yakınını kazanarak geçirdi. En önemli başarılarından biri New York’un kibrit çaksan patlayacak kadar petrole bulanmış Hudson Nehri’ni balıkların yüzdüğü bir yer haline getirmiş olması. Şu andaki en büyük derdi ise dünyadaki su kaynaklarını korumak amacıyla kurduğu vakfı, Waterkeeper Alliance’i geliştirmek. Bunun için hiç yapmadığı bir şey yaptı, giyim markası Gant’le bir anlaşma yaptı. Gant, onun vakfına para verdi, o da marka için poz verdi. Robert Kennedy’yle Stockholm’de, Gant’in merkezinde, çevreden, Amerikan toplumundan, ailesinden ve baş düşmanı Bush’tan konuştuk.

Çevreyle böylesine ilgilenmeye başlamanız 1984’e dayanıyor değil mi? Üstünüzde eroin bulunduğu için hüküm giymiş, ceza olarak 800 gün bir sosyal hizmette bulunmak zorunda kalmıştınız. Hudson Nehri’nin kurtarılması çalışmalarına öyle başladınız. Bu sizin için dönüm noktası mıydı?

- Aslında çevreyle ilgilenmeye çok küçük yaşta başladım. Hep balık tutmaya giderdim. 7 yaşında hava kirliliğiyle ilgili bir kitap yazmaya karar verdiğimi hatırlıyorum. Tabii bu kararımın üstünden 20 sene geçtiğinde yazdım ancak.

Kitaplarınızda, konuşmalarınızda Bush’u çok sert eleştiriyorsunuz. Ona faşist ve çevre Nazisi dediniz. Siz neden başkan adayı olup insanlara bir seçenek sunmadınız? İsminiz var, paranız var...

- Bundan birkaç yıl önce düşündüm aslında. Ama benim 6 çocuğum var. Henüz küçükler ve eşimle ben onların büyümesini beklemeye karar verdik. Erteledim diyelim.

Kennedy’lerin kariyerlerini çocuklarının önünde tuttuğunu düşünürdüm?

- Benim için öncelik aile ve çocuklardır. Ben böyle bir Kennedy’yim. Hem eğer başkan olursam düzeltmek zorunda olduğum çok şey var. Bush Amerika’nın başına gelmiş en yolsuz ve çevre düşmanı başkan. Çevreyle ilgili yasalarda 400 kez değişiklik yaptı ki, büyük şirketler rahatça havayı ve suyu kirletebilsin.

GANT VAKFA ALTI

HANELİ YARDIM YAPTI


Tekstil, çevreye en çok zarar veren endüstrilerden biri. Siz niye bunlardan biriyle işbirliği yapıyorsunuz?

- Öncelikle tekstil endüstrisi en çok zarar veriyor diye bir şey yok. Ben şimdi size 100 tane daha zararlı şey sayabilirim. Bakın ben büyük şirketlerin para için geleceğimizi sattığını düşünüyor ve 20 yıldır onlara davalar açarak savaşıyorum. Ama bu benim kapitalizme karşı olduğum anlamına gelmez. Ben gerçek kapitalizmin yanındayım ki, orada şöyle bir sistem vardır: Siz komşunuzu, daha geniş anlamda kamuyu zengin etmeden, refahını yükseltmeden zengin olamazsınız. O yüzden ben Waterkeeper Alliance Vakfı için bu büyük tekstil şirketiyle çalışmaya karar verdim. Yaş tahtaya bastığımı da düşünmüyorum. Etik geçmişlerini çok iyi araştırdım. Uluslararası çevre kanunlarına uyuyorlar, o yüzden vakfımın onlardan destek almasında şaşılacak ya da kınanacak bir şey yok.

Destek derken paradan bahsediyorsunuz herhalde? Ne kadar?

- 6 haneli diyelim.

Şu anda hiçbir partiye yakın durmuyorsunuz. Bu durum, bir avukat olarak işinize yarıyor değil mi? Birçok cumhuriyetçi müvekkiliniz var.

- Tabii ki daha özgürüm o anlamda. Ama politikaya atılma konusundaki tereddüdüm avukatlık kariyerimle ilgili değil. Şu anda Amerika’da siyasete girmenin tek yolu, iyi para toplamaktan geçiyor. Mesela senatör olmayı düşünüyorsanız tahminen 7 milyon dolar gibi bir paraya ihtiyacınız var. Bu da zamanınızın büyük kısmını şirketleri ve insanları arayıp, öğle yemeklerine çıkıp, para isteyerek geçireceğiniz anlamına geliyor. Siyasetin bu haline dayanamıyorum gerçekten. Bana çok zor geliyor.

Crimes Against Nature -Doğaya Karşı İşlenen Suçlar- adlı çok satan kitabınızda Bush’un özellikle küresel ısınmayla ilgili araştırmaların sonuçlarını değiştirdiğini, bilim adamlarına baskı yaptığını yazdınız. Bunları kanıtlayabiliyor musunuz?

- Bu çok detaylı bir konu ve durumu anlamak için rakamlar şart değil. Kaotik meteorolojik olaylar yaşıyoruz. Doğal afetler artıyor. Katrina sadece bir başlangıç. Kutuplar yüzde 40 oranında eridi. Hemingway’in Klimanjaro’su var ya, 10 sene sonra orada hiç kar olmayacak. Gerçek durum budur.

MEDYA EĞLENDİRİYOR BİLGİLENDİRMİYOR

Çevre adına imzalanan en önemli anlaşmalardan biri Kyoto Protokolü. Ama Amerika gibi en çok sera gazı üreten bir ülke bunu imzalamıyor ve kimse bir şey yapamıyor. Hadi Bush’un lakabı Toksik Teksaslı ve umursamıyor. Ama Amerika’da hiç mi sağduyulu politikacı kalmadı?

- Bizim demokrasimiz son yıllarda temelinden çok şey kaybetti. Büyük şirketlere çok tavizler verdi. Bush öyle bir adam ki çevreyi kontrol etmekle sorumlu kurumların başına çevreyi en çok kirleten şirketlerin başındaki adamları getirdi. Asıl problem, Amerikan toplumunun dünyada en çok yanlış bilgiyle donatılan millet olmasında yatıyor. Başkanlık seçimlerinden sonra Amerika’da bir araştırma yapıldı ve sonuçlar faciaydı: Bush’a oy verenlerin yüzde 70’i İkiz Kuleler’i Saddam Hüseyin’in bombaladığını, yüzde 65’i Bush’un Kyoto Protokolü’nü savunduğunu, yüzde 70’i Irak’ta kitle imha silahı bulunduğunu sanıyor. Eğer Saddam Hüseyin’in 9/11’le bağlantısı olmadığını, Irak’ta kitle imha silahı bulunmadığını bilseydiniz Irak’a girilmesini destekler miydiniz diye de soruldu aynı ankette ve yüzde 85’i hayır cevabını verdi. Demek istediğim, Amerikalılar gerçeğe ulaştığında doğru kararı verebilir ama bu engelleniyor.

Nasıl engelleniyor?

- Aslında Amerika’yı 5 medya patronu yönetiyor diyebiliriz. 14 bin radyo kanalını, gazetelerin yüzde 80’ini, billboard’ları ve internet sunucularının tamamına yakınını bu patronlar paylaşmış durumda.

Siz en çok Bush yanlısı Fox News’den mi şikayetçisiniz?

- Fox News ve Talk Radio, bunların başında geliyor. Talk Radio, son derece muhafazakar Hıristiyanlardan oluşuyor. Zaten medyada tekelleşmeyi engelleyen kanun da, 1988’de bu sağcı Hıristiyanlar için revize edildi. Bu kanallar ve bahsettiğim 5 medya patronu kamuyu niye düşünsün ki? Niye küresel ısınma ya da Irak Savaşı gibi zor ve sıkıcı bir konudan bahsetsin? Onların tek derdi hissedarlarını memnun etmek. O yüzden Amerikan medyası artık sadece eğlendirmeyi düşünüyor, bilgilendirmeyi değil. Amerikan halkı da eğleniyor. Brad (Pitt) ve Jennifer’ın (Aniston) boşanmasıyla yatıp kalkıyor ama dünyada ne oluyor hiç fikri yok.

George Orwell’in 1984’ündeki gibi bir toplum tarif ediyorsunuz.

- Thomas Jefferson’ın çok sevdiğim bir sözü vardır: Eğer insanları bilgilendirmezsen yarım saatlik saadet için yarım yüzyıllık bir medeniyeti bile satarlar. Yani, örneğin 300 dolarlık bir vergi indirimi yaparsınız değerler ve etik, pencereden dışarıya atılır. Bu kadar basit. Sanki önümüzde iki seçenek var. Biri para biri de çevrecilik ve biz parayı seçiyoruz. Kısa vadeli ve düşüncesiz bir karar. Çocuklarımıza bunu yapmamalıyız. Böyle bir hakkımız yok.

Çekimlere, Çin’de çevreci bir programda olan oğlumla Peru’da yetimhanede çalışan kızım katılamadı

Aileniz modayla ilgili değil mi? Kennedy tarzı diye bir şey var mı?

- Benim büyükannem 100 yaşına kadar modayı yakından takip etti. Paris’tekiler nasıl giyiniyor, hep bilirdi. Kızkardeşlerime de çok karışırdı. Benim çizgim çok klasik ve sadedir. Bundan 20 yıl önce de bir fotoğrafımı çekseniz üstümde buna benzer bir takım görürsünüz. Değişmez.

Bu kampayanın merkezinde sizin kadar aileniz de var. Onları bu işe katmak konusunda tereddütleriniz oldu mu?

- Bundan yıllar önce ailemi basından saklamayacağıma dair bir karar verdim. Bir Kennedy olduğunuzda kamuya açık yaşamak zorunda kalıyorsunuz yoksa büyük savaş verirsiniz. O yüzden ben o köprüyü yıllar önce yaktım. Ailece kameralara ve fotoğrafçılara çok alışığız. Gant’in çekimlerini yaptığımız Martha’s Vineyard’da, o gün ne yapacaksak onu yaptık çocuklarla. Sadece iki çocuğum bize katılamadı. Bobby Çin’de bir su koruma programına katılmıştı. Kik ise Peru’da bir yetimhanede çalışıyordu yaz için.

Gant’ten başarılı modelliğinize dair iltifatlar aldınız mı?

- Hayır. Zaten bu konuda kariyeryapmayı hiç düşünmüyorum.

Karadeniz ve Marmara’nın durumunu biliyorum Türkiye’de birine lisans vermek istiyorum

Waterkeeper Alliance Vakfı’nı 1999’da dünyadaki su kaynaklarını korumak için kurdum. 320 tam zamanlı 150 yarı zamanlı çalışan şubemiz var Amerika, Avrupa ve Avustralya’da. Bunlar tamamen yerel sorumlulukları olan şubeler. Bize başvuruyorlar, belli şartlara uyuyorlarsa, en önemlisi devriye gezecek bir tekneleri varsa lisans veriyoruz. Bu çok iyi işleyen bir yöntem. Eğer bir yerde su kirleniyorsa, devletten önce bizim haberimiz oluyor çünkü bizi arıyorlar. Geçen gün bir fabrika işçisi, patronum gece yarısı denize çöp dökmemi istedi diye bizi aradı. Biz de bir gazeteciye haber verdik, gazetecinin iyi fotoğraf alabilmesi için onu botla işçinin söylediği yere götürdük. Onun dışında dava açıyoruz tabii bunları yapanlara. Ben dünyanın her yerine yaymak istiyorum bu su koruma vakfını. Türkiye’ye daha önce geldim ve Karadeniz ve Marmara’nın durumunu biliyorum. Yakın zamanda Türkiye’de de birine lisans vermek istiyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!