İstanbul’dan mezun oldum

Güncelleme Tarihi:

İstanbul’dan mezun oldum
Oluşturulma Tarihi: Mart 02, 2012 00:00

Yasemin Öztürk, ikinci sezonunda “Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi” ekibine katıldı. Diziye psikolog Funda rolüyle giren oyuncu, Ankaralı olduğu için diziyi daha çok benimsediğini söylüyor. İstanbul’a 13 yıl önce yerleşen oyuncu, “Buraya ilk geldiğimde zor zamanlar geçirdim ama üstesinden geldim. İstanbul’dan mezun oldum!” diyor.

Haberin Devamı

2010 yılının sonunda annenizi kaybettiniz, başınız sağ olsun. Anneniz neden vefat etti?     

- Sağ olun... Annem, 2007 yılında yumurtalık kanserine yakalandı. Teşhis konduğu gün, “Karmakarışık” oyunumuzun prömiyeri vardı. “Kariyer Bitiren” oyunumuzun Almanya prömiyerinde de kardeşim aradı, “Annemin son anları” dedi. Ölmüş meğerse... “Sevdiğiniz biri vefat etse bile sahneye çıkmalısınız” derler ya, hep “Nasıl olur?” derdim. O gün çıktım sahneye... Yönetmenimiz Michael Laub, “İstersen gidebilirsin” dedi ama orada benden başka 12 kadın oyuncu daha vardı. “Annem de beni sahnede görmek isterdi” diyerek çıkıp oynadım. Laub, “Oynayabileceğin en iyi oyunu oynadın” dedi o gün. Benim için çok acayipti. Belki de annemin son hallerini görmemem gerekiyordu.

Devam etme gücünü nasıl buldunuz kendinizde?

- İnsanlar “Hayat devam ediyor” diyor ama öyle olmuyor işte. Allah herkese sıralı ölüm versin... Annemin büyük bir yaşama gücü vardı, onu da aldım, kendimi kişisel eğitim kitaplarıyla iyileştirdim.

Siz kanser riski taşıyor musunuz?

- Ben doktorun tavsiyesiyle her yıl gerekli kontrolleri yaptırıyorum. Kanser, çok kötü bir hastalık. En kötü tarafı da sevdiğiniz insanların yanınızda eridiğini görüyorsunuz...

ASLINDA FUNDA GÜZEL BİR KARAKTERDİ

Mutsuz bir dönem geçirdiniz ama kendinizi iyileştirdiniz. Sıra Behzat Ç.’de, şimdi de onu iyileştiriyorsunuz...

- Diziye Behzat Ç.’nin psikoloğu Funda rolüyle katıldım. Onu iyileştirirken, abisi Şevket’le aşk yaşamaya paylaştım. Son bölümlerde görüldüğü gibi Memduh ve Ercüment gibi kötü adamlarla da bağlantım var...

Ne kadar kötü bir karakter Funda...

- Aslında Funda güzel bir karakterdi. Ben de oynadıkça öğreniyorum onun bu yönlerini.

Dizinin senaristi Emrah Serbes’e sormadınız mı “Nereye gidiyor bu rol?” diye?

- Sordum tabii, “Gördükçe yazıyoruz” dedi. Ben bu işte senariste çok güveniyorum. Karakterin kötü olmasından rahatsız olmuyorum. Çünkü Memduh ve Ercüment de kötü karakterler olmasına rağmen seviliyorlar.

Diziye ikinci sezonda katıldınız. Devam eden bir işe sonradan dahil olmak zordur. Bunun çekincesini yaşadınız mı hiç?

- “Behzat Ç.”, bir Ankara polisiyesi ve ben de Angaralıyım! Serdar Akar da “Koçum Benim” ve “Kurtlar Vadisi”nde çalıştığım bir isim. Yavaş yavaş karaktere giriyorum. Daha çok oynamak ve diziye katkıda bulunmak istiyorum. “Behzat Ç.”de yer aldığım için çok mutluyum.

Ekibe katılmadan önce diziyi takip ediyor muydunuz?

- Başlarda izlemiyordum, ilk sezonun son altı bölümünü izledim ve sardı. Oynamıyor olsaydım da diziyi izliyor olacaktım yani. Konuşmalar ve çekimlerin Ankara’da yapılıyor olması beni çekiyor.

İSTANBUL’DA HERKESİN ÇIKAR İLİŞKİSİ VAR

Siz de Ankara’dan gelen herkes gibi “İstanbul’a alışamadım” diyor musunuz?

- Ankaralıyım ama “İstanbul’dan mezun oldum” diyorum. 1999 yılında İstanbul’a geldim, başlarda alışmakta çok zorlandım. Ankara’nın insanı bellidir, hepsi sıcaktır, çıkar ilişkileri yoktur. Buraya ilk geldiğimde zor zamanlar geçirdim, çünkü herkesin çıkar ilişkisi olduğunu gördüm. Ama üstesinden geldim.

Cihangir’den mezun olabildiniz mi?

- 13 yıldır Cihangirliydim. Cihangir’de mahalle kültürü var, o yüzden yabancılık çekmedim. Ama ekim ayında Cihangir’den ayrıldım, çünkü doydum. Bir süre sonra insan huzur istiyor, kendiyle baş başa kalmak istiyor.

Sabah suratıyla bakkalda yönetmenle karşılaşmaktan bahsediyorsunuz yani...

- Aynen öyle. Ekmek almak bile tehlike burada! (Gülüyor) Burada oturup da birden birinin aklına gelebilirsiniz ama ben artık o yaşları da geçtiğimi düşünüyorum. Kendi değerinin farkına varınca, bu tür şeylerden uzaklaşmak istiyorsun.

Cihangir aynen “Yalan Dünya”daki gibi diyorsunuz...

- Yaşadıklarımızı Gülse Birsel çok iyi yansıtıyor, çok beğeniyorum. Zeki Demirkubuz o kahvede gerçekten oturuyor ve gerçekten de kaç tane genç oyuncu “Sizinle çalışmak istiyorum” demiştir kendisine. Belki ince bir ayrıntı ama Gülse Birsel bunu çok güzel yakalamış. Oradaki karakterler, hele o yönetmen çok doğru!

Haberin Devamı

SEMİNER VE KURSLAR VERECEĞİM

Eğitmenliğe başladığınız doğru mu?

- Küçük çapta dersler veriyordum. Şimdi Gazikent Üniversitesi İstanbul yerleşkesinde Damla İleriakan ve Murat Şeker ile birlikte seminer ve kurslar vermeye başlayacağım. Aynı zamanda master yapmaya karar verdim ve ALES sınavına hazırlanıyorum.

Haberin Devamı

GÖLGEDEKİ RENKLER YAKINDA VİZYONDA

2010 yılında “Gölgedeki Renkler” adlı bir film çekmiştiniz. Ne oldu o filme, ne zaman gösterime girecek?

- Mart ayında vizyona çıkması planlanıyordu, en kısa zamanda çıkacaktır.

Nasıl bir filmdi, anlatır mısınız biraz?

- Yönetmenimiz, ilk filmini çeken İsmail Öztürk. Senaristimiz, “Adem’in Trenleri”nin de yazarı olan İsmail Doruk. Kültür Bakanlığı destekli, beş kişilik bir hikâye. Benim dışımda Turan Özdemir, Betül Arım, Serkan Kuru ve Gökçen Gökdemir rol alıyor. Ev arkadaşı olan iki kızın hayatına hiç beklemedikleri bir anda görme engelli bir adam giriyor, hayatlarındaki tüm olumsuzluklar çözülüyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!