İmza atmak hiçbir şeyi değiştirmiyor

Güncelleme Tarihi:

İmza atmak hiçbir şeyi değiştirmiyor
Oluşturulma Tarihi: Şubat 18, 2013 14:45

Hep zarif, hep klasik. Hayata tebessümle yaklaşan, ağırbaşlı ama sıkıcı olmayan. Utangaç gibi ama kamera karşısında evi kadar rahat hisseden... İyi ki var dediğimiz türden. “Romantik Komedi 2: Bekarlığa Veda”nın güzel yıldızı Sedef Avcı, hayatındaki yeni heyecanları ve mutlu evliliğinin sırlarını All dergisine anlattı.

Haberin Devamı

* “Romantik Komedi 2: Bekarlığa Veda” vizyona girdi ve izleyen hemen herkesin ortak fikri çok eğlenceli olduğu...

Sizce de öyle mi gerçekten?
- Evet, çok eğlenceli bir film oldu. Biz şimdi ister istemez birinci filmle de kıyaslıyoruz. İlk film daha romantikti, bu daha komik... İlk filmde kızlar hoşlandıkları erkeklerle bir ilişki oturtmaya çalışıyordu, ikincisinde ise biri evlenme aşamasında, biri teklif beklentisinde, biri evlenmiş ama problemler var. Filmde herkesin komik bir yanı ortaya çıktı.

* Peki favoriniz olan özel bir sahne var mı?
- Üçümüzün (Sinem Kobal, Burcu Kara) oryantal yaptığımız sahne... Üçümüz de ilk defa böyle bir şey yaptık. Çok da kısa sürede hazırlandık.

* Fragmandan bazı kareler ve afiş sanki “Sex and The City 2”yi anımsatıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Romantik komedi kategorisindeki filmlerin çatısı aşağı yukarı bellidir. Bizim de ikinci filmimizde lüks bir görsellik vardı. O yüzden benzetiliyor olabilir. Ama zaten konu itibariyle romantik komedi dediğiniz türdeki filmler birbirine benzer. Bu kötü bir şey değil de... “Sex and The City”ye benzetilen, ona yakın güzellikte bir iş yapabildiysek ne mutlu bize...

KIVANÇ BENİ BEĞENİR Mİ DİYE ÇOK DÜŞÜNMÜŞTÜM
* Hep bugün olduğu kadar sakin, heyecanlanmayan, stres olmayan, huzurlu biri misiniz? Miss Turkey’de ikinciliğiniz anons edildiği anda bile çok sakin bir tebessümle tacınızı takmıştınız...

- Öyle mi görünüyor? Demek ki kamufle etmişim. İsmim anons edildiği sırada iki kat heyecanlıydım çünkü eşim Kıvanç Kasabalı’yla yeni tanışmıştık ve bana podyum yürüyüşümde o eşlik ediyordu! O yüzden ikinci seçilmenin yanı sıra başka bir heyecanım daha vardı.

* Eşinizle tanıştıktan sonra sevgiliye, sonra da karı-kocaya dönüşme süreciniz “Romantik Komedi”deki gibi inişli çıkışlı mı oldu?
- Tabii ki her ilişkide iniş çıkışlar olabiliyor. Sonuçta o kişiyi tanımaya başlamadan önce “Acaba benim için uygun mu?” diye düşünüyorsunuz. İlişkinin en heyecanlı kısmı elde etmeden önceki kısımdır ya zaten. Ben de hiç kendimden emin değildim. Acaba olur mu, beni beğenir mi gibi şeyler düşünüyordum sürekli.

* Her mutlu çiftin kendine göre mutlu olma sırları vardır. Sizin için de geçerli mi bu formül?
- Evliliği kalıplara sokmak bize göre değil diye düşünüyorum. Evlenince bir şeyler değişiyor zannedilir ya. Ama aslında hiç de öyle değil. İmza atmak bir şeyi değiştirmiyor. Beraber yaşayabilmek önemli olan; kadın-erkek olarak birbirini tam anlamıyla dengeleyebilmek. Gerektiğinde alttan almak, gerektiğinde eşine sonuna kadar destek olmak. Bizim ilişkimizde kıskançlık, güvensizlik gibi duygular kesinlikle yok. Karşındaki kişinin kendi kişisel özgürlüğüne sahip olmasına izin vermek gerekiyor. Onu hayal ettiğin kalıplar içine sokmaya çalışırsan hata yapmış olursun.

* Evliliğin zorluklarına gelelim biraz da... Sizinle yaşamanın en zor tarafı ne olabilir?
- Eşime göre ben daha tezcanlıyım. Kıvanç genellikle daha rahattır. Ki, o kadar rahatlığa rağmen işleri daha kolay ilerler, çok şanslıdır o konuda. Ama ben rahat olmaya çalıştığımda elim ayağım dolanır. Söylediğiniz gibi genelde ne kadar sakin görünsem de içimde sürekli bir heyecan olur.

SİNİRLİ GÖRMEK İSTİYORSANIZ BENİMLE OTOMOBİLE BİNİN!
* Sanki hiç sesini yükseltmeyecek, tartışmayacak, kolay kolay kızmayacak birine benziyorsunuz. Gün içinde tepenizi attıran anlar olmuyor mu hiç?
- Çekim sırasında da bunu sordular. Tabii ki oluyor! Tersi mümkün olabilir mi? Çatlayayım mı, ne yapayım? Elbette sinirlendiğim anlar oluyor. Ben de insanım. Bir gün birlikte bir otomobile binelim isterseniz!

* Neden, sinirli bir şoför müsünüz?
- Yok yok, espri yapıyorum. Çevreme zarar verecek abartılı tepkilerim yok elbette. Ama özellikle haksızlığa uğradığım durumlarda ben de sakin duramam. Hakkımı sonuna kadar ararım. Genel olarak hayatın her alanında haksızlığa tahammül edemem.

* Ne sizi heyecanınızı dışa vuracak kadar heyecanlandırır diye sorsam?
- Sevdiklerim ve kendimle ilgili gerçekleşen bütün güzel gelişmeler beni çok mutlu eder, heyecanlandırır.
* Son zamanlarda sizi çok mutlu eden, heyecanlandıran bir gelişme oldu mu peki?
- Bu aralar işle ilgili bir heyecanım var. İlk defa bir tiyatro oyununda yer alacağım inşallah. Bu hep hayal ettiğim ama aynı zamanda çok korktuğum bir şeydi. O yüzden 10 gündür falan korkuyla karışık bir heyecan yaşıyorum.

* Çocukken okulda hiç tiyatro deneyiminiz olmamış mıydı?
- Hayır, tiyatro deneyimim hiç olmadı ama dokuz yıl boyunca bale yaptım. Sahne tecrübem birazcık var diyebiliriz bu yüzden. Ama çocukluktaki o cesaret ve rahatlık bugün yok tabii...

ÇOCUK İÇİN EN DOĞRU ZAMANI BEKLİYORUZ
* Anadolu yakasında, Boğaz’ın en sakin noktalarından Kandilli’ye taşındığınızı okudum. Neden Etiler, Bebek, Nişantaşı değil de Kandilli?
- İlk evlendiğimizde bir süre Cihangir’de oturduk, sonra Ulus’a geçtik, bu üçüncü evimiz. Şu an bize burası iyi geliyor. Çok huzurlu, keyifli ve sakin bir semt. Şehre de yakın aslında. Mesela Bebek’e denizden motorla çok kolay gidiliyor. İstediğimde en hareketli yerde de olabilirim, istersem kuş sesinden başka bir şey de duymayabilirim. Böyle bir lüksümüz var Kandilli’de.

* Peki nerelerde vakit geçiriyorsunuz genellikle, mesela arkadaşlarınızla nerede buluşuyorsunuz?
- Bu aralar Bağdat Caddesi taraflarına takılır olduk. Benim çocukluğum orada geçti. Ailem de hâlâ orada yaşıyor zaten.

* Yeni evli bir çift olarak ailenizin ve çevrenizdekilerin “Ne zaman torun seveceğiz?” gibi sorularıyla karşılaşıyor musunuz peki?
- Sormuyorlar ama içten içe beklediklerini biliyorum. Biz de düşünüyoruz aslında ama en doğru zamanı bekliyoruz.

* İnsan daha uzun süre genç olmak istiyor değil mi? Çocuk sahibi olmak insanın yaşını bir parça büyütüyor sanki çevredekilerin gözünde. Ne dersiniz bu konuda?
- Genç olmayı böyle ısrarla isteme yaşını geçtim sanırım. 31 yaşıma bastım. “Daha gencim, ohoo önümde yıllar yıllar var” diyebileceğim dönem geride kaldı. Bu anlamda çocuk konusunda da tutucu değilim.

OSCAR İZLERKEN AĞLAYAN BİR TİPİM
* Hiç kendinizi Hollywood ışıltısı içinde hayal ettiğiniz oluyor mu?
- Etmez miyim? Çok güzel bir duygu olmalı. Ben Oscar’ları televizyonda izlerken bile ciddi ciddi ağlayan tiplerdenim! O ambiansı uzaktan izlemek bile muhteşem geliyor bana. En önemlisi sanata verilen çok büyük bir değeri görüyoruz o ödül törenlerinde. Genç bir oyuncu olarak çok etkileniyorum. Bir kere hiç değilse izleyici olarak gitmeyi isterim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!