Osman Sınav ‘Üç-dört zamanda hikâye anlatmak çok kışkırtıcı geliyor’

Güncelleme Tarihi:

Osman Sınav ‘Üç-dört zamanda hikâye anlatmak çok kışkırtıcı geliyor’
Oluşturulma Tarihi: Nisan 03, 2022 07:00

‘Deli Yürek’, ‘Kurtlar Vadisi’ dizileriyle tanınan Osman Sınav şimdi de yapımcılığını üstlendiği ‘Yalnız Kurt’la ekranda... Türkiye’nin jeopolitik konumu ve duruşu itibariyle bir ‘yalnız kurt’ olduğunu söyleyen Sınav “Bu diziyle Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutmayı amaçlıyorum. İçerik üreticisi olarak ben de bir yalnız kurdum” diyor.

Haberin Devamı

Yazar, yönetmen, yapımcı Osman Sınav bu yıla yeni bir diziyle başladı. Sektörde 35 yılı dolduran yönetmen ‘Yalnız Kurt’la Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutmayı amaçladığını söylüyor, “Dizide Türkiye’de yaşanan faili meçhul cinayetler, siyasi olaylar, darbeler ve terör olayları işlenecek. Büyük ve ağır sorular soracağız” diyor. Hasan Denizyaran, Cihan Ünal, Damla Colbay, Kürşat Alnıaçık ve Murat Han gibi isimlerin rol aldığı dizi 28 Ocak’ta ATV’de yayımlanmaya başladı. Osman Sınav’la buluşup dizisinden aşka, çocukluğundan hayallerine her şeyi konuştuk.

Osman Sınav ‘Üç-dört zamanda hikâye anlatmak çok kışkırtıcı geliyor’

* 2022’ye ‘Yalnız Kurt’ projesiyle başladınız. Dizinin derdi nedir; ne anlatmak istiyor?
NATO’ya girdiğimizden bugüne ne oldu? 12 Eylül’den önce neden birbirimizi öldürdük? Neden bu acıları yaşadık? Ben kar yüzünden yılın 9 ayı motorlu aracın giremediği bir köyde doğdum. Buradaki ilkokula yakacak odunları evden götürürken neden Amerikan malı süttozu içtim? Bu sorulara cevap arıyor.

* Adı neden ‘Yalnız Kurt’?
Türkiye’nin jeopolitik konumu, duruşu itibariyle bir ‘yalnız kurt’ olduğunu düşünüyorum. Bana göre Uğur Mumcu da, Necip Hablemitoğlu da, Hrant Dink de birer ‘yalnız kurt’tu. Bu olaylarda tetiği çeken kişi değil, tetiği çektiren kişi önemli. Dikkatlice bakarsanız hepsi aynı yere çıkıyor. Yalnız kurtlar, tarihi değiştiriyor.

* Siz kendinizi de ‘yalnız kurt’ olarak görüyor musunuz?
İçerik üreticisi olarak sektörün yalnız kurduyum. Osman Yağmurdereli bir röportajında “Biz yapımcıyız, paraya bakarız. Ama Osman Sınav ayrıdır. O deli, yan yoldan tozu dumana katarak ilerler, sonra direksiyonu bir kırar, yola çıkar ve bir daha kimse onu tutamaz” demişti. Allah rahmet eylesin...

* Dizide zaman zaman geçmişe gidiliyor. Neden çok zamanlı bir dizi yapmak istediniz?
Üç-dört zamanda hikâye anlatmak bana çok kışkırtıcı geliyor. Çok da etkili. MÖ 300’e, 800’e de gitmek… Ama seyircide hemen karşılığını bulamayabilir bu.

* Neden?
TV izleyicisi kafa yormayı sevmez. Herkesin gündelik hayatında uğraştığı zaten bir sürü sorun var. Benim bahsettiğim soruları sormak yokuşa su akıtmak gibidir. İlk ‘Deli Yürek’te bu soruları sormaya başladım, sonra ‘Kurtlar Vadisi’nde. ‘Yalnız Kurt’ bu üçlemenin halkası. Umarım başarılı oluruz, tabii bu çok kolay değil. Yani işin ekonomisi oradan döndüğü için reyting almanız lazım. Ama böyle bir işle reytingleri almak çok zor. Benzeri durumları geçmişte de yaşadım.

* Ne zaman?
‘Deli Yürek’te yaşadım mesela. Başlangıcında, 14-15 bölüm boyunca Kanal D’de ‘Şirinler’ diye bir çizgi film vardı, bizi geçiyordu. Biz ağlıyorduk sette, asla reyting alamıyorduk. Bir çizgi film tarafından geçilen ‘Deli Yürek’. Ama sonra patladı. Hatta ilk bölümler tekrar yayınlarında bir sürü dizinin karşısında birinci oldu.

Haberin Devamı

Osman Sınav ‘Üç-dört zamanda hikâye anlatmak çok kışkırtıcı geliyor’

Senaryosunu Murat Koca ve Ali Alper Erze’nin kaleme aldığı ‘Yalnız Kurt’ta Damla Colbay, ‘Sare Türkmen’ karakterini, Hasan Denizyaran, ‘Altay Kurtoğlu’nu canlandırıyor.

* Çok uzun zamandır dizi yapıyorsunuz. Bu işin matematiğini çözdünüz mü?
Hayır. Hollywood çözemedi, kimse çözemedi bunu. Burada etkili olan birçok şey var. Ayrıca toplum bizden çok daha hızlı değişiyor sosyolojik ve kültürel olarak. Algısı değişiyor. Bunu yönetmek, etkilemek, değiştirmek için dünyada politikacılar, felsefeciler, bilimadamları uğraşıyor.

* Dijital platformların denkleme dahil olması sektörü nasıl etkiledi?
Sektöre ekonomik bazda bir hareketlilik getirdi. Denetim mekanizması çok kuvvetli olmadığı için yaratıcılığa daha çok açık alan bırakıyor platformlar. Bu nedenle içerik açısından inanılmaz bir zenginlik getirmesini bekliyordum sektöre. Benim açımdan önemli olan buydu, ama beklediğim gibi olmadı.

* Artık dizilerimiz dünyada Ortadoğu’dan Avrupa’ya, Latin Amerika’ya pek çok yerde izleniyor. Bu açıdan üretilen işleri başarılı buluyor musunuz?
Bugün Türkiye dünyaya en çok dizi satan ülke. Ama birkaç dizi dışında çoğu ABD’den, Uzakdoğu’dan aldığımız formatlar. Evet, bu işler kârlı, sektörü diri tutuyor, pek çok arkadaşımız bu işlerden ekmek yiyor. Ama bana göre işin özgün olması en az ticari başarı kadar önemli. Bunun şöyle bir açısı da var: Dizilerimiz Kazakistan’dan İtalya’ya, Venezuela’ya kadar Türkiye’nin duruşunu, kültürünü tanıtıyorlar. Bu inanılmaz bir güç. İnsanlar, ülkeler ticareti, askeri ya da bilimsel işbirliğini tanıdığıyla yapar; izlediği kültüre sempati duyar, o ülkeye gitmek ister. İşte bu nedenle gerçekten bizi anlatan özgün diziler Türkiye’nin dünyadaki soft power’ı (yumuşak gücü) ve çok kıymetli. Ama biz dışarıdan format aldıkça format yani fikir üretemez, satamaz hale geliyoruz. Özgün hikâye konusunda inat etmemim sebebi bu...

Haberin Devamı

Babam nü çalıştığımı bilse beni evlatlıktan reddederdi

* Çocuklarınız da hayallerinin peşinden gidiyorlar mı?
Onlara her zaman ‘mutlu olmak için önşart hayal ettiğiniz işi yapmak’ dedim. Büyük oğlum yönetmen, benimle çalışıyor. Ortanca oğlum Kanada’da storyboard sanatçısı. En küçük kızım çizgi roman sanatçısı. ‘Yalnız Kurt’taki çizgi animasyonları da o yaptı. Çok başarılı buluyorum.

* Çocuklarınızla birlikte çalışmak nasıl bir şey?
İnanılmaz mutluluk verici. Hiçbir başarı onlarla çalışmaktan duyduğum mutluluğu yaşatamaz.

* Çocuklarınızla nasıl bir diyaloğunuz var?
Arkadaşlarım onlar. Onları anlamaya çalışıyorum. Bazen bana uzaylıymışım gibi bakıyorlar ya da ben onlara öyle bakıyorum. Ciddi bir fark var genç kuşakla bizim aramızda. Bu da çok doğal. Benim babam resim yapmanın günah olduğuna inanan bir köy imamıydı. Ben akademiye resim yapmaya geldim. Allah’tan orada nü çalıştığımı bilmiyordu. Bilse beni evlatlıktan reddederdi (gülüyor).

* Peki, resim okumaya nasıl karar verdiniz?
Bana ilham veren birisi vardı.O da parasız yatılıdaki rahmetli resim öğretmenimdi. İkinci babam dediğim biriydi İlhan Doğan. Yeteneğimi o keşfetti. Bana boya, tuval alırdı. Onun özel ilgisiyle resim yapmaya başladım.

* Babanızla aranız nasıldı?
Biz çok öyle, benim çocuklarıma sarıldığım gibi, babaları tarafından sarılıp öpülen bir nesil değiliz. Bu bir terbiye yöntemiydi o zamanlar. Ama babam çocuklarını okutmak için Burdur’dan Denizli’ye göç etmiş, pazarcılık, manifaturacılık yaparak üçü kız, beş çocuğunu okutmuş bir adamdır. Benden sonraki kız kardeşim Gazi Üniversitesi’nde geleneksel sanatlar profesörü. Diğer kız kardeşim İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nde nükleer tıp bölüm başkanı, erkek kardeşim Antep’te Sanko Üniversitesi’nde kurucu rektördü. Anatomi profesörü, daha önce ABD’de Columbia Üniversitesi’nde hocalık yaptı. En küçüğümüz İzmir’de eczacı. Kardeşlerimin arasında en okumamışı benim (gülüyor).

* Siz hoca olduktan sonra üniversiteden mezun oldunuz…
Evet, ben girdikten 35 sene sonra mezun oldum üniversiteden. Hatta oğlum o sırada ABD’de üniversite eğitimi alıyordu, “Baba bak çabuk ol, ben senden önce bitireceğim okulu” diyordu, ben ondan bir yıl önce bitirdim. ‘Uzun Hikâye’ filmim de mezuniyet projemdir. Yurtdışındaki galasında hepimiz filmi izlemek için oturduk, bir anda perdede adım, bölümüm, öğrenci numaram belirdi. Meğer yanlış kopya verilmiş. Sonra orada açıkladım izleyicilere bu benim diploma projem diye.

* Anneniz terzi, çocukken ona yardım edermişsiniz. Kendi söküğünüzü dikebilir misiniz?
Tabii dikerim. Hatta ipek kumaşa kazayağı kapama yaparım, dikiş yerlerini fark edemezsiniz bile...

Haberin Devamı

Tanrı insanlara hikâye diliyle hitap ediyor

* İşiniz hikâye anlatmak... Bu işe başlarken neler hayal etmiştiniz?
En çok reklam çektiğim, çok başarılı olduğum bir zamanda ‘Hikâye anlatmak istiyorum’ diye işimi bırakıp bu sektöre girdim. Ben şu sorunun hâlâ cevabını arıyorum: Tanrı insanlara kutsal kitaplarda hikâye diliyle hitap ediyor. Yani Tanrı eğer dogma olsaydı ‘Bu böyle olacak’ derdi. Ama böyle yapmamış, hep bir hikâyeyle anlatmış; neden?

* İnsana ulaşmanın yolu hikâye olduğu için mi?
Bence insana ulaşmanın, onu düşünmeye sevk etmenin en etkili yolu hikâye anlatmak. Ben de hikâye anlatmak için bu yola çıktım ve çok şükür hayallerimin çoğunu gerçekleştirdim, mutluyum yani.

* İleride ne yapmak istiyorsunuz?
Eğer enerjim olursa sinema yapmak istiyorum. Ve yönetmen olan büyük oğluma bayrak devri yapmak...

Haberin Devamı

Osman Sınav ‘Üç-dört zamanda hikâye anlatmak çok kışkırtıcı geliyor’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!