Şehirden indim köye, peki şimdi ne olacak?

Güncelleme Tarihi:

Şehirden indim köye, peki şimdi ne olacak
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 05, 2020 07:00

“Şöyle bir kıyı köyüne ya da dağ başına yerleşeyim” diye romantik bir hayal içindeyseniz bilin ki o iş o kadar kolay değil. Doğru zamanda doğru adımları atmaz, kendi kapasitenizin farkında olmazsanız kaçtığınız şehir, kürkçü dükkânına dönüşebilir. Bu deneyimi yaşayanlarla konuştuk.

Haberin Devamı

Tam 35 yıl önce kentli nüfusu köylü  nüfusunu geçti. Şehirleri tıka basa doldurmuş olsak bile bir yanımız halen köylü. Yine de köyde doğup şehre gelmiş birinin bile tekrar köyle döndüğünde o hayata uyum sağlayacağının garantisi yok. Hele bir de şehirde doğup büyümüşseniz işin riski daha da büyük. Kırsal yaşamda her şey hayallerde göründüğü gibi tozpembe olmayabilir.

Kırsalda yaşayanların “Burada her şey çok güzel her şey çok doğal, kuş sesi, dere sesi” demesine bakmayın. İşin bir de öteki yüzü var. Nasıl geçineceğim, sağlık, okul, bahçe, bostan…

Yani bu hayalin zorluğu da çok bir yandan. İşte o zorlukları yaşayanlar anlattı...

Öyle ‘domates ektim, büyür gider’le olmuyor
Gülmelek- Zeki Karabulut (60-61)

Şehirden indim köye, peki şimdi ne olacak

Gülmelek Karabulut, Nişantaşı’nda doğmuş, büyümüş. Zeki Karabulut da Fethiye’de tekne kaptanlığı yapmış. Artvin Arhavi’nin Dereüstü Köyü’nde yaşayan çift bir anda karar verip aynı gece eşyalarını toplayarak şehri terk etmişler. Yaşadıklarını şöyle anlatıyor Gülmelek Karabulut: “Köydeki herkes ‘Birkaç aya kalmaz döner’ diyordu benim için. Öyle olmadı. İkimiz de azimle çalışıp evden bahçeye her şeyi yeniden yaptık. Ekip biçmeyi öğrendim. Ama hayat yine de kolay değil. Doğaya uyum sağlamak başlı başına bir iş... Geçen yıllarda nisan ortası ektiğimiz bostandan bu zamanlar ürün toplardık bol bol. Ama hava bir soğuk, bir sıcak… Şu an bostan can çekişiyor. Heveslendik önce keçi aldık. Komşuların bahçelerine zarar vermeye başlayınca sattık. Ardından inek aldık. İneklerimizden biri selde ölünce  vazgeçtik. İklim artık bizi çok zorluyor. Burada yaşayanların gözü de şehirde. İnek beslemedikleri için köyde süt yok, peynir yok. Ben yine de buradaki hayatı çok seviyorum. Şehre özlemden çok uzağım.

Haberin Devamı

Tereddütlü bakışları aşmak kolay değil
Sinan Keskin (46)

Kazdağları’nda yaşadığım yeri tesadüfen buldum. Kırsala uyum sağlamak zor olmadı. Zaten Bursa’nın bir köyünde büyüdüm. Birçok zorluğu da var tabii. Mesai saati yok, tatil yok, emekliliği yok… Yani çalışmak biten bir şey değil. Şehirde hayatı kolumuzdaki saate göre ayarlardık burada doğadaki saate göre ayarlıyorum. Her şeye kolayca ulaşmaya alışmış insanların kırsal yaşamda bunu şehir hızıyla gerçekleştirmesi diye bir şey söz konusu değil. Bu da oldukça zorlayıcı olabilir. Ama öte yandan da her şey yolunda giderse çok güzel bir hayat çıkıyor karşına. Sağlıklı gıdaya kavuşuyorsun, kendini güvende hissediyorsun. Örneği pandemi sürecinden hiç etkilenmedik. Endişe ya da kaygı duymadık. Huzurlu ve stresiz bir hayatım var. Geçimimi kendi zeytinliğimden elde ettiğim zeytinyağından sağlıyorum. Köylüyle birlikte yapıyoruz şimdi bu işi. Köyün zeytinliklerini hep beraber topluyor ve sosyal medyadan pazarlayarak değerlendiriyoruz.

Haberin Devamı

Yenilere sürekli ‘Bir sakin olun’ diyorum
Erkut Ertürk (44)

Şehirden indim köye, peki şimdi ne olacak

Ayvacık tarafında bir köyde yaşıyorum. Elimdeki parayla evin sadece taş duvarlarını yaptırabildim ustaya. Sonra para bitti, her şeyi kendim yaptım. Çok zordu ama o kararlılık beni buralı yaptı. Yardım ettiler ve seyirlik olmaktan çıkıp saygı duyulan biri oldum. Bahçe bostan işi çok kolay değil… Şu anda ihtiyacımın yüzde 90’ını kendim üretiyorum yine de paraya ihtiyaç var. Atölyemde tasarım işleri yapıyorum. Bülbül sesiyle uyanmak güzel ama plastik ciddi bir sorun. Sürekli temizlik yapıyorum. Yeni gelenlerde gördüğüm şey çok acele ediyor olmaları. Şehirli alışkanlığı bu! Kırsalda acele kararların büyük bölümünün sonunun pişmanlık olduğunu gördüm.

Haberin Devamı

Bir süre sonra köye sıkışmış hissettim
S. Özge (46)

Olimpos’a tatile gitmiştim. Bir daha da dönmedim. Hiç bostan yapmadım. Paramı redaktörlükle kazanıyordum. Derdim kapıdan giren yılan ya da kuyudan su taşımak değildi. Mesele sinemadan, tiyatrodan ayrı kalmak da değildi. Bir süre sonra kendimi oraya sıkışmış hissetmeye başladım. Birçok insanın hayalini
gerçekleştirmiş biri olarak egon da şişiyor
ama bunun bir karşılığı da yok. İşin özünde oranın kısırlığı vardı. Kendimi köyün sirk maymunu gibi hissetmeye başladım. Köylü için sana bakıp kendi değerlerinin ne kadar yüce olduğunu düşünmek olağan bir şey. Bu arada köylü dediğimiz insanlar da BMW
otomobillerle geziyor. Seninle tek ilişkisi alacağı vereceği üzerinden. Şehirden gelip gidenler için de vitrin mankeni gibi oluyorsun. Bütün bunların içinde para kazanma derdi de başka sıkışmışlıklar yaratıyor. En sonunda “Olmayacak böyle” deyip tekrar şehre döndüm.

BAKMADAN GEÇME!