‘Kantoculuktur hünerim’

Güncelleme Tarihi:

‘Kantoculuktur hünerim’
Oluşturulma Tarihi: Haziran 11, 2023 07:00

8 yaşında tiyatro sahnesiyle tanıştı. O küçük kızın ele avuca sığmaz yaşama sevincini içinde hep taşıdı. İlk Müslüman kanto sanatçımız Nurhan Damcıoğlu 5 Haziran’da aramızdan ayrıldığında ondan geriye eteklerini savurup tatlı tatlı nidalar atarak söylediği kantolar kaldı…

Haberin Devamı

Siyah-beyaz ekranlar aracılığıyla misafir olduğu her eve gerçekten de neşe getiriyordu Nurhan Damcıoğlu: “Ayyh ayyh ayyh… Damcıoğlu Nurhan ben geldim, sizlere neşe getirdim. Kantoculuktur hünerim, şarkı da söyler, raks ederim...” 1970’lerde şıkır şıkır, pırıltılı, püsküllü elbiseleri, tüylü, çiçekli aksesuarları, abartılı dans figürleri, aralara tatlı nidalar sıkıştırdığı kantolarıyla 7’den 70’e tüm aile üyelerini ekran başına topluyordu. Tekti, eşsizdi… Bir Nurhan Damcıoğlu daha yoktu.

‘Kantoculuktur hünerim’

Sanatçı son günlerini İzmir’de geçirdi.

5 Haziran’da (pazartesi) 82 yaşında aramızdan ayrılınca birçoğumuz geçmişimizin bir parçasını yitirmiş gibi hissettik. Bu ufak tefek kadın hiç dinmeyen hayat enerjisiyle bize mütevazı ve bir o kadar da güzel günlerimizden yadigârdı çünkü. Bir yandan da karşılıklı bir sevgi alışverişiydi aramızdaki. O da yaşamındaki zorlukları, aldığı yaraları unutuyordu kantolarıyla. “Yangın var. Ben yanıyorum, yetişin a dostlar, tutuşuyorum” derken içindeki yangınlara bir parça su serpmemizi bekliyordu belki de…

Haberin Devamı

‘Kantoculuktur hünerim’

Zeki Müren, Damcıoğlu’nu dinleyenler arasında...

Tiyatro aşkı ağır bastı

1 Mayıs 1941’de dünyaya geldi Nurhan Damcıoğlu. Babası Mustafa açık hava sineması işletiyordu. Annesiyse devlet operasında terziydi. İkişer yaş arayla dünyaya gelen sekiz kardeşi vardı. İki kişi çalışmasıyla o kadar boğazı idare etmek kolay olmuyordu. Hatta anne ve babası bakamadıkları için iki erkek kardeşini Çocuk Esirgeme Kurumu’na vermek zorunda kalmıştı. Nurhan Damcıoğlu da çocuk yaşta çalışmaya başladı. Daha bebekleriyle oynamaya bile vakit bulamadan…

Önce Devlet Tiyatrosu’nda tiyatro eğitimi aldı. Bale derslerine de giriyordu. 16 yaşından itibaren de tiyatro oyunlarında rol almaya başladı. 17 yaşında Ankara’dan İstanbul’a taşınmaya karar verdiğinde hayali sahnenin yıldız oyuncularından biri olmaktı. O dönem Damcıoğlu en büyük desteği Arena Tiyatrosu’nun ‘Boing Boing’ oyunu sayesinde tanıştığı Çolpan ve Sadri Alışık’tan görmüştü. Elbette Alışık çiftinin desteği önemliydi ama sonuçta İstanbul’da tutunmaya çalışan tek başına bir kadındı... Bir yandan hayallerini gerçekleştirmeye çabalıyor, bir yandan geçimini sağlamaya çalışıyor, bir yandan da kardeşlerinin eğitimi için ailesine maddi destek veriyordu. Birkaç filmde de rol aldı ama tiyatro aşkı hep ağır bastı.

Haberin Devamı

‘Kantoculuktur hünerim’

1970, bir ‘Çalıkuşu’ temsilinde İsmail Hakkı Dümbüllü, Nurhan Damcıoğlu, Halit Akçatepe (soldan sağa) sahnede...

‘Onlar yakarışlarım’

Kantocu olma fikrini veren 1968’de tiyatrosunda oynadığı Mücap Ofluoğlu oldu. Ermeni asıllı İstanbullu operet Toto Karaca’nın bir oyunda seslendirdiği ‘Fındık Kurdu’ kantosunu duyduğundaysa resmen âşık oldu. Tango bestecisi Fehmi Ege kendisine arşivini açtı. Ve uzun süre tozlu raflarda kalan birbirinden güzel onlarca kanto yeni halleriyle tekrar gün ışığıyla buluştu. Tuluat tiyatrolarında oyundan önce kadın sanatçıların dans ederek söylediği kantoları Nurhan Damcıoğlu gazinolara ve sonrasında televizyona taşıdı.

Haberin Devamı

Berna Özbilen’in ‘Kanto’nun Değişim Süreci ve Yakın Dönem İcralarının Değerlendirilmesi’ adlı yüksek lisans tezinde Damcıoğlu şunları anlatıyordu: “Repertuvarımı, 1930’ların kantolarını modernleştirerek oluşturdum. İlk kez 1968’de Mücap Ofluoğlu Tiyatrosu’nda kantocu olarak sahneye çıktım. Unutulan kanto sanatını tekrar popülerleştirdim. Şamran Hanım gibi önemli kanto sanatçılarının ‘Yangın Var’ gibi eserlerinin tekrar hatırlanmasını sağladım. Kirko’dan dans figürlerini öğrendim. Müzeyyen Senar, dans stilimi, kantocu Zarife Hanım’ın dansına çok benzetirdi. Bana kantocu Şamran Hanım’a ait bir elbise hediye etmişti. Ünlü tuluatçı İsmail Dümbüllü ile birlikte ‘Yangın Var’ ve ‘Osman Ağa’ kantolarını söyledim. Dümbüllü daha sonra ‘Osman Ağa’ kantosunun notalarını bana armağan etti.”

Haberin Devamı

Damcıoğlu önceleri kanto ve tiyatroyu beraber devam ettirdi, sonrasında tamamen kantoya yoğunlaştı. ‘Yangın Var’ şarkısının da olduğu ilk plağını 1971’de yayımladı. Devamı da geldi… 2008’de Hürriyet’e verdiği söyleşide kantoları söylerken yaptığı nidalarla ilgili “Bunlar benim yorumum. ‘Allah Allah’ diyerek çıkarım kantoyu söylemeye. O içimden gelen bir yakarıştır aslında” demişti. 

Nurhan Damcıoğlu iki kez evlendi. İlk eşi Ercan Yenseni’ydi. İkinci evliliğini oyuncu Attila Olgaç’la yaptı. Boşandıktan sonra bir süre ara verdi sahnelere. TRT’de kantolarını söylemesi de ‘sözleri müstehcen olduğu gerekçesiyle’ yasaklanmıştı. Yurtdışında çalışmalarını sürdürdü. Tekrar döndü ancak geçirdiği üç trafik kazası yüzünden zorluk yaşadı. Üç kez de merdivenden düşmüştü. 1990’larda çeşitli dizilerde rol aldı. 2008’de 20 yıl aradan sonra çıkardığı
‘İki Tık Tık Bir Şık Şık’ albümüyle ilgili yine Hürriyet’e söyleşi verdi: “Bu üçüncü doğuşum olacak. İlki tiyatroydu,
ikinci doğuşum kantoydu, üçüncü doğuşum da kantoyla olacak. Bütün büyük sanatçılar gibi ölümüm de sahnede olacak inşallah.”

Haberin Devamı

Son yıllarını İzmir’de geçiren Nurhan Damcıoğlu 5 Haziran’da pankreas kanseri ve bacaklarındaki rahatsızlık nedeniyle fizik tedavi gördüğü hastanede kalp yetmezliğinden yaşamını yitirdi. Belki arzu ettiği gibi ölümü sahnede olmadı ama o zaten hep sahnedeymiş gibi hiç unutulmamıştı…

DOSTLARI ANLATTI

‘Cannes’da kırmızı halıya atlayıp kanto yapmaya başladı’

Behzat Uygur:

Biz Nurhan Damcıoğlu’nu babadan tanıyoruz. Çocukluğumuzdan beri babamla izlerdik. Bizim kahramanımızdı. Son efsane, son kantocuydu…

Erol Evgin:

Değerli tiyatro sanatçısı Nurhan Damcıoğlu, tuluat tiyatrosunun kantolarını modernize ederek sahnelerde ve ekranlarda büyük bir ün ve başarı kazanmıştı. 1982 yılında birlikte bir İsviçre turnesine çıkmıştık. Başarılı bir turnenin ardından eşlerimizle birlikte tatil için Monako’ya, oradan da Cannes’a gittik. Cannes’da büyük bir sürpriz bizi bekliyordu. O gün Cannes Film Festivali’nde Yılmaz Güney’in başyapıtı ‘Yol’ Altın Palmiye kazanmıştı. Kırmızı halıda ünlü yıldızlar geçerken Nurhan bir anda kırmızı halıya çıkıp kanto yapmaya başladı. Bütün kameralar Hollywood starlarını bırakmış, Nurhan’ı çekiyorlardı.

Metin Zakoğlu:

Nurhan Abla beni 19 yaşımdayken keşfetti. ‘Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ oyununda Yaşar oynarken... Oyundan sonra kulise geldi. Benim için bir ilahtı. Bana “Sana hayran oldum, benimle beraber sahneye çıkar mısın” diye teklifte bulundu. “Tabii ki” dedim.  TRT İstanbul Radyosu’nda program yapıyordum yıllar önce. Bütün şov boyunca mikrofon elinde olması gerekiyor. O kadar yerinde duramıyor ki... Nurhan Abla seyircilerin arasına gidiyor, bir adamı yerinden kaldırıyor, kadını alıyor, kadınla adamın ilişkisini sorguluyor... Alıyorum, mikrofonun başına getiriyorum... Programın ancak 20 dakikasına dahil olabildi. Türk sanatının eşsiz bir rengi, starıydı. İlk Müslüman kanto sanatçımızdı... 

Şebnem Özinal:

Geçen eylülde bir kitap çıkardım ‘Yangın Var’ diye. Kantonun tarihini anlatan bir kitaptı. Benim Bahçeşehir Üniversitesi ileri oyunculuk yüksek lisansımın tez çalışmasıydı, kitaplaştırmaya karar verdik. Bu kitabı yazarken birçok kişiden fikir aldım, en önemlisi de Nurhan Damcıoğlu’ydu tabii ki. Bir röportajının kitabımda yer almasını istedim. İki kez uzun telefon konuşması yaptık fakat ikincisinde rahatsızlandığını söyledi. Röportajına yer veremedik. Kendini kantoya o kadar adadı ki, o kadar yakıştı ki… Türk tiyatro tarihinde kantonun çok büyük bir önemi var. Cumhuriyet öncesinde Ermeni kadınlar sahne alıyorken Cumhuriyet sonrasında Müslüman kadınlar da başlamış. Sahnelerdeki kadın bağımsızlığı açısından çok önemli.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!