Hiç tasma takmamak en iyisi

Güncelleme Tarihi:

Hiç tasma takmamak en iyisi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 01, 2005 00:00

Bir Luc Besson hayranı olarak ‘Kır Zincirlerini’ ya da ‘Köpek Danny’yi izlemeye başlamak üzereyken ne kadar heyecanlı olabileceğimi tahmin ediyorsunuz.Tamam Besson sadece senaryoya imza atmış ama yine Besson’un parmağı var işte... Onun katkısı senaryoya da olsa ‘şiddet ve sevgiyi’ bir arada bir kez daha nasıl işlediğini görmek benim için önemli.Gördüm... Çok beğendim. Nikita’yı anımsadım. Bence Nikita Besson’un en iyi filmi. Köpek Danny’de Nikita’dan izler var. Toplumsal şiddetin kurbanı Danny (Jet-Li), sahibi mafya Bart (Bop Hoskins) tarafından bir köpek gibi, para tahsilatında kullanılmak üzere yetiştirilmiş. Ama olaylar geliştikçe Danny’nin gözü açılıyor ve köpekliğinin farkına varıyor. Danny’nin gözü durup dururken açılmıyor ama... Bu konuda ona tesadüf eseri tanıştığı piyano akortçusu Sam (Morgan Freeman) ve onun üvey kızı Victoria (Kerry Condon) yardımcı oluyorlar. Danny gözü açılınca köpekliğinden rahatsız oluyor şiddet düzenine boyun eğmemek üzere Bart’a karşı ‘köpekleşmekten kurtulma’ mücadelesi veriyor. Bart’ın ‘Sen benim köpeğimsin, seni ben besledim büyüttüm’ ikna konuşmaları yetmiyor tabii... İş silahlı, dövüşlü mücadeleye kadar varıyor.Danny çocukken boynuna takılan tasmadan kurtuluyor mu? İzleyip kendiniz karar verseniz daha iyi olur. Ben sadece şunu söyleyeyim filmdeki tasmaya çok dikkat edin... Boynunuza takılan ya da taktığınız her tasmaya da... O tasmayı takanlar bir gün gelir sizden köpek olarak beslenmenizin karşılığını isteyebilirler. Ne bir günü... Her gün... Köpeklikten kurtulmak için mücadele gerekebilir. Ama... Bu mücadelede kazanan her zaman siz olmayabilirsiniz... Tasmalardan uzak durmak en iyisi. Köpek Danny’nin mesajı bu. Kaçırmayın. Jet-Li iyi oynamış. Hiç dövüşmeden 30 dakika dayanabildiği ilk filmi de bu galiba... ’Transporter’ da harikalar yaratan yönetmen Louis Leterrier’e diyecek bir şey yok. Yine tarzı olan bir film çıkarmış. Gerçekten kaçırmayın...Savaşın ortasında medrese isteninceTurgut Özakman’ın 688 sayfalık Çılgın Türkler’ini bitirdim. Mükemmel bir Kurtuluş Savaşı Destanı... Binlerce ayrıntı. Müthiş bir paralel kurgu. Çılgın Türkler’i herkesin ama herkesin mutlaka baştan okuması lazım. Liselere ders kitabı olarak konsa yeri. Gençler bu ülkenin Osmanlı’nın küllerinden neler feda edilerek, ne büyük zorluklarla kurulduğunu, Atatürk’ün ne büyük bir dáhi olduğunu mutlaka öğrenmeli... Özakman romanı öyle bir kurgulamış ki nefes nefese okuyorsunuz. Binlerce ayrıntı başınızı döndürüyor, Kurtuluş Şavaşı destanını yazanlara bir kez daha hayran oluyorsunuz. 688 sayfa boyunca sadece bir yerde Atatürk soğukkanlılığını kaybediyor ve sinirleniyor. O bölümü sizinle paylaşmak istiyorum. Büyük Taarruz yaklaşıyor. 1 Nisan... Atatürk Konya’yı ziyaret ediyor. ‘Sakarya kahramanı Gazi M. Kemal Paşa’ya büyük coşkulu bir karşılama... İnceleme ve gezi programı içinde medrese de var. Kanlı canlı, genç mollalar ile hocalar avluda dizilmiş bekliyorlar. En yaşlı hoca, Paşa’dan medrese sayısının artırılmasını ve medrese öğrencilerinin askere alınmamasını rica edince M. Kemal Paşa sinirlendi:‘Sizin için medrese, Yunanlıları mağlup etmekten, halkı zulümden kurtarmaktan daha mı değerli? Millet kan içinde yüzerken, halkın en iyi çocukları cephelerde dövüşür, yurt için canlarını feda ederken, siz burada genç sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz. Bu asalakların askere alınmaları için yarın emir vereceğim...’Hocalar sindiler. Akıllarından hiç de iyi şeyler geçmediği belli oluyordu. Belki de ‘Senin de yıldızını söndürürüz, yine bizim günümüz gelir’ diye düşünüyorlardı.’Savaşın sonu belli. Özakman, belgelere dayanarak bize bir kere daha gösteriyor ki Atatürk Kurtuluş Savaşı boyunca sadece dış düşmanla savaşmamış... İç düşman da büyük sorun olmuş. Türk gücünü kırmaya çalışan, ordu içinde din öğesini kullanarak ikilik yaratmaya çalışan iç düşman... Özakman’ın ellerine sağlık... Çılgın Türkler’i bu yaz mutlaka okuyun... Okutun... Hatta ‘Çılgın Türkler’ kursları açıp gençlere Kurtuluş Savaşı’nı öğretin... Mutlaka... Dostlarının değerini bilenlereZafer Köken isimli okurum ‘dostluk üzerine’ kısa bir öykü göndermiş. Gerçek dost kimdir?. Zor soru değil mi? Hatta tanımlaması zor. Öykü tanımlamaya yardım ediyor: ‘Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi.Gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başladılar. Adam çok susamıştı. Biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken, birden kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular. Rengárenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı ve onları karşılayan beyazlar içinde bir kadın...Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaştı ve sordu:‘Affedersiniz... Burası neresi?’Kadın ona gülümsedi: ‘Burası cennet, efendim.’ Adam bunun üzerine sevinçle ‘Harika!!!’ dedi. ‘Peki bana biraz su verebilir misiniz?Gerçekten çok susadım...’ Kadın cevap verdi: ‘Tabii efendim, içeri girin.İçeride dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz....’ Böylece adam köpeğine döndü,‘Hadi oğlum içeri giriyoruz’ diyerek kapıya yürüdü. Ama kadın onu birden durdurdu: ‘Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez. Hayvanları içeri almıyoruz.’ Bunun üzerine adam bir an durdu... Düşündü... Ve geri dönüp köpeğiyle birlikte geldikleri yolun tam ters yönünde yürümeye koyuldular.Adam sordu: ‘Affedersiniz bana biraz su verebilir misiniz?’Dede, ‘İçeri gel’ dedi. ‘Kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir çeşme var.’Adam sordu: ‘Peki arkadaşım da benimle gelip oradan içebilir mi?’Dede, ‘Tabii’ dedi. ‘Çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kase bulacaksın.’Bunun üzerine adam kapıdan girdi. Biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi buldu. Adam çeşmeden, köpek de oracıktaki kaseden doya doya içerek susuzluklarını giderdiler.Derken adam geri giderek girişte bekleyen dedeye sordu:‘Su için çok teşekkür ederim... Peki burası neresi?’Dede, ‘Burası cennet’ dedi.Bunu duyan adam şaşırdı: ‘Ama nasıl olur? Az önce burası gibi kırık dökük olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da cennet olduğunu söylediler...’Dede ‘Şu rengarenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi?’ dedi. ‘Ama orası cehennem.’ Adam iyice şaşırmıştı: ‘Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz?’Dede gülümsedi: ‘Kızmıyoruz. Çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları cennetten uzak tutuyorlar.’CUMA İTİRAFInedenerkekler; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 37; İl: AnkaraEvli kişilerin eşleri ile yaşayamadığı ve eksikliğini hissettikleri cinsel fanteziler nedeniyle değişik arayışlara yönelmesini anlamak zor değil. Biraz garip olacak ama benim durumum ise tam tersi. Eşim daha çok fantezi şeklinde, çok farklı pozisyon ve şekillerde seks yapmaya bayılıyor! Bu durum başlangıçta güzel görünse de, inanın ben normal seksi özledim. Açıkçası sadece bunun için zaman zaman başka kadınlarla birlikte oluyorum. Hayat ne garip!Yorum: Gerçekten garip! Sen yeter ki aldatmak için bahane ara. Mutlaka bir tane buluyorsun...CUMA LAKIRDISIGri saç bilgeliğin değil yaşın göstergesidir. (Yunan Atasözü)CUMA TAKINTISIİstanbul’da Küçükyalı’ya doğru, Sahil Yolu üzerinde bir balık lokantası keşfettim. Lakerda. Birbuçuk yıldır varmış da benim keşfim yeni... Çok ferah bir terası var. Yaz için birebir. Hikmet isimli aşçısı mezelerde, ara sıcaklarda harikalar yaratmış. Ali Nazik’i bilirsiniz. Lakerda’da Hikmet Nazik var. Balıkla yapılanı. Nasıl lezzetli olmuş anlatamam... Bu haftasonu tercihiniz balıksa Lakerda takılacağınız mekan. Hikmet Nazik’i tatmayı da unutmayın...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!