Herkes hayvan sevmek zorunda mı?

Güncelleme Tarihi:

Herkes hayvan sevmek zorunda mı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 20, 2002 00:00

Bana hep iyi insan olmanın koşullarından biri gibi gelirdi...Hayvan sevmek.Bir de tabii çocuk sevmek. Çünkü ben severim. Sevdiğim pek çok insan da sever.Başka türlüsü imkan dahilinde değildi.İyi insansan hayvan seveceksin!Çok iyi insansan kedi ve çocuk seveceksin!Allahaşkına mümkün mü aksi?*Sonra bir gün, en yakın arkadaşım, ayağındaki altı dana gibi kalın, tahta sabolorıyla bir faciaya sebep oldu.Uzandığı koltuktan ani bir hareketle yere atladı.Ve ne oldu dersiniz...Evin en güzel şeyi, minik tüylü bir yavru kedi, o lanet olası saboların altında kaldı!Muz oldu muz.Ezildi yani.Anlatamayacağım kadar feci bir şeydi.*Tabii ki, arkadaşımın ümüğüne yapışmaya kalktım.Az kaldı onu parçalayacaktım.İçimden ve dışımdan onu suçladım.Çünkü kedi sevmiyordu.Çünkü kedilerden korkuyordu.Ve bu olayın onun başına gelmesi tesadüf değildi!*Ama sonra onun ne kadar üzüldüğünü görünce, sanki annesini kaybetmiş gibi sarsıldığını, ağladığını, titrediğini, krize girdiğini farkedince...Sakinleştim, kendi kendime bu bir kazaydı dedim, tamam belki biraz da ihmalkarlık vardı işin içinde, dolaşmasaydı o sabolarla, o aptal şeyleri giymeseydi ayağına, en azından neye bastığını farkederdi, ama olan olmuştu.Hala bu konuyu çok nadir konuşuruz aramızda.Ama bir gün olsun onu katillikle suçlamadım.Ama tabii özel bir düşmanlığım olsaydı, bu fırsatı asla kaçırmazdım.O günden bugüne korkar hayvanlardan...Kedilerden de köpeklerden de.Korktuğumuz şeyleri de sevmemiz pek mümkün olmuyor.Ama biliyor musunuz arkadaşım iyi bir insan.Ve hayvan sevmemesi onu kötü insan yapmıyor!*Bunları neden yazıyorum?Çünkü böyle bir zorunluluk yok.Çünkü herkes hayatta hayvan sevmek zorunda değil.Ki bunları yazan ben, bir kediciyim, ama bir dolu insan biliyorum evlerinin önündeki çöplüklerde oynayan, benim bayıldığım o kediler yüzünden yaşadıkları binalardan içeri giremiyorlar, mideleri kalkıyor, korkuyorlar, ben o kedilere hayranlıkla bakıyorum, onlar iğrenerek bakıyor, seslerine katlanamıyorlar.Oysa ben işe giderken yolda bir hayvan ölüsü gördüğüm zaman, o günümün kötü geçeceğini adım gibi biliyorum ve tuhaf bir şekilde, hayvanlara yapılan haksızlıklara neredeyse insanlara yapılandan daha fazla üzülüyorum.Benim için bir erkeğin yapabileceği en romantik şey, ‘‘Bak şurada ayağı sakat bir köpek var, Animalia'ya götürelim mi?’’ dediğimde ‘‘Tabii ki, gel taşıyalım arabaya’’ demesi.Ama herkes hayvanlara karşı benim gibi hissetmek zorunda değil ki!Arkadaşlar, iş öyle bir hal aldı ki, hayvan sevmiyorsan kafanda bir tahtan eksik ve sen kesinlikle kötü bir insansın...Oysa ne alakası var!*Hayvanseverler duruma müdahale edip, ‘‘Sevmemek başka. Düşmanlık başka...’’ diyorlar.Ama zaman zaman, bu iki duygu sanki birbirine karışıyor.Tabii ki, bakkalın oğlu dükkanın önünde geçmekte olan bir köpeği birdenbire sopayla dövmeye başlıyorsa ve babası kahkahalar içinde ‘‘Yaralarına vur daha çok acıtır’’ diyorsa, durum başka.Bu alenen düşmanlık.O baba oğulun da ruh sağlığından şüphe ederim.Ve zavallı bir köpeğe böyle davrandıkları için cezalandırılmalarını isterim.Ama insanın başına Nuray Hanım'ın anlattığı gibi bir şey de pekala gelebilir:‘‘Uzun zamandır bizimle yaşayan Osman adlı bir muhabbet kuşumuz vardı. Kendini kedi ya da köpek sanan, konuşan, yerde oynayan, uçmayan bir kuş. Onu ne kadar çok sevdiğimizi bilmem söylemem gerekli mi? Eşimle birlikte bir haftalık Ankara seyahatimiz sırasında, biri 21 diğeri 16 yaşındaki iki kızım, her zaman bakıp sevdikleri Osman'a sadece su verip, yem vermedikleri için bir hafta sonra açlıktan zavallı Osmanımız ölmüş. Eve döndüğümüzde iki kızımı da çok üzgün ve ağlamaktan gözleri şişmiş buldum. Çok kızdık eşimle birlikte. Oğlu olmayan eşim, kendisine baba diyen Osman'ı nasıl severdi siz tahmin edin. Ama ne yapabilirdik? Çocuklarımızı cezalandırıp, asıp kesse miydik? Bilerek ve isteyerek yapmamışlardı ki. İnsanız, hepimiz belli şeyleri ihmal edebiliriz. Olan olmuştu. Bir daha benzer bir şeyin yaşanmaması için önlem almaya çalışırız, ama ölen kuşumuz için kendi çocuklarımızı cezanlandırmak aklımızın ucundan dahi geçmedi. Beni anladınız umarım.’’*Dün gazetelerde ikibuçuk yaşındaki kızını yanlışlıkla ezen kamyon şöförü Mustafa Şimşek'in haberini okumuşsunuzdur.Kızı, babasının kamyonunu görüp yola fırlıyor, adamcağız da çocuğunu eziyor.Sizce bir kasıt olabilir mi?Sizce benim arkadaşım ayağındaki kocaman tahta sabolarıyla kedimizi bilerek mi öldürdü?Ya da kuş Osman'a yem vermeyelim de açlıktan gebersin mi dedi Nuray Hanım'ın iki kızı?Ben böyle bir şeye inanmıyorum.Ve Sinan Çetin hadisesine de biraz böyle bakıyorum.Evet, fotoğraf çekimleri esnasında bizzat gözlerimle gördüm, adam 9 kedinin olduğu yere yaklaşıyor, kediler anında alarma geçiyorlar, siyahlı adamdan ürküyorlar, sevilmediklerini hissediyorlar.Ama bu, Sinan Çetin'in bir kedi katili olduğu anlamına gelmiyor.O sadece kedileri sevmiyor.Kimbilir belki de nefret ediyor.Ama bizler bazı varlıkları çok seviyoruz diye, başkalarının da sevmesi gerekmiyor mu?Başka sorum yok!HAMİŞ: İşin tuhafı, Sinan Çetin de bu hadiseyle ilgili yorum yaparken kantarın kopuzunu kaçırıyor. Komik oluyor. Ama aynı şekilde kendilerine hayvansever diyenler de...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!