Yabancı sanatçılar kadar tok değiliz

Güncelleme Tarihi:

Yabancı sanatçılar kadar tok değiliz
Oluşturulma Tarihi: Mart 07, 2010 00:00

Önce ismi yakalıyor insanı: Çocuklar Gülsün Diye. Ne mi yapılacak çocukların gülmesi için? Anasınıfları. Evet; bu “alçak gönüllü” bir eğitim kampanyası. Kendisi kabul etmiyor ama baş kahramanı üç çocuk annesi sanatçı Gülben Ergen.

Haberin Devamı

FOTOĞRAFLARLA GÜLBEN ERGEN

İletişimci Feride Edige ve Elvan Oktar da yol arkadaşları. Üç kadın üç aydır harıl harıl çalışıyor. Bir hattan Milli Eğitim Bakanlığı ile konuşuluyor, diğer hattan Dernekler Dairesi Başkanlığı ile. Sonunda ilk etapta 5 köyde 5 anasınıfı yapmak için izinler alınıyor. Puzzle’ı tamamlamak yardımseverlere kalıyor.         

“Bu çocuklar yarın belki öğretmen, doktor, avukat olacaklar ama bir daha hiç çocuk olamayacaklar. Biz kiralık değil, sürdürülebilir sevinçler için çıktık yola. Önce yürekleri eğitmek için. Zira Aristo’nun dediği gibi: Yüreği eğitmeden beyni eğiten bir eğitim eğitim değildir.”
Üç aydır “Çocuklar Gülsün Diye” projesiyle yatıp kalkan Gülben Ergen soluk almadan devam ediyor: “Bugün çok coşkuluyum. Az önce bağışlar için banka hesap numaralarımız da açıldı. İznimiz bir senelik ama bu iş ben yaşadıkça sürecek. Ben şu anki gücümle köylerde iki odalı anasınıfları yapabiliyorum. Atlas, Ares ve Güney’i ise zıpkın gibi olduklarında annelerinin başlattığı bu işin başında, deli gibi Türkiye’nin her yerine koşarken, ilkokul, lise, üniversiteler yaptırırken hayal ediyorum. Hangi mesleği seçerlerse seçsinler, liseye geldiklerinde bu projeyle staj yapsınlar, üniversitelerinde bu projeyi yaysınlar. Ben nasıl bugün kuaförde, orada burada herkesten bağış topluyorsam onlar da bu işin ucundan tutsunlar. 20 yıldır ürettiğim bütün şarkılarım, renklerim, dizilerimin yanı sıra, çocuklarıma bu projeyi bırakmayı çok anlamlı buluyorum.”        

Bu vasiyetin müsebbibi, 44 cana mal olan Mardin Bilge Köyü katliamında annesini, babasını, kardeşini kaybeden çocuklar. Hatırlarsınız; Gülben Ergen, ikizleri Güney ve Ares’in ilk fotoğraflarını Hürriyet’in eki Gala’ya vermiş, karşılığında aldığı parayı da Bilge Köyü’ne yardım olarak götürmüştü. Montlar, tişörtler, mısır gevrekleri, kırtasiye malzemeleri, bir kamyon dolusu sevinç dağıttı orada. Sınıflarda çocuklarla söyledi bu kez şarkılarını. Ancak çocukları mutlu ettiğini düşündüğü ziyaretten dönerken boğazına bir yumruk oturdu: “Birden kendimi kötü hissetmeye başladım. Ben evime gidiyorum, onlar yarın yine o mezarlığın önünden geçerek gidecekler okullarına; günaydın o mezarlığa bakarak başlıyor çünkü. Onlara günlük mü, haftalık mı, aylık mı yeteceği belli olmayan kiralık bir sevinç dağıttım, o kadar. Kalemlerini kalemtıraşlar bitirecek, montunu, ayakkabısını küçülünce kardeşi giyecek. Sonra ona kim verecek. Anladım ki ancak o toprağa bir şey dikince kendimi iyi hissedeceğim.”

Haberin Devamı

BAKANLIĞI ARAMAK ARANJÖRÜ ARAMAK GİBİ DEĞİL

Haberin Devamı

O an kararını verdi. Şöhretini, belki çocuklarıyla da özdeşleştirdiği için 0-6 yaş çocukları için kullanacaktı. Ayrıca Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nın (AÇEV) okul öncesi eğitim için başlattığı “7 Çok Geç” kampanyası da derinden etkilemişti onu. Hedefini iletişim uzmanları Feride Edige ve Elvan Oktar ile paylaştı. AÇEV Başkanı Ayşen Özyeğin’den de destek aldı. İş prosedüre kalmıştı. Ancak vakıf kurmanın kolay olmadığını işe başlayınca anladı:
“Hiç bilmediğim konuların içinde buldum kendimi. Milli Eğitim Bakanlığı’nı aramak şarkının aranjörünü aramak gibi değil. Dernekler Dairesi, okul öncesi eğitim müdürlüğü, inşaat firmaları... Şuralara kumbara koymak istiyoruz, önce yazı getirmeniz lazım; para toplamak istiyoruz, önce makbuz almanız lazım. Bu ülkede yardım etmek bu kadar mı zor? Binlerce imza, binlerce prosedür. Kağıtları havaya fırlatıp, küsüp, hadi canım deme noktasına çok geldik. Sonra anlattılar. Kurunun yanında yaş da yanmasın diyeymiş bunlar. Nihayetinde geçen hafta resmi başvurumuzu yaptık. Henüz vakıf da değiliz, platform da; bir kuruşu dahi kabul edecek alçakgönüllü bir kampanyayız sadece. İznimiz bir yıllık ama her sene yenileyeceğiz.”
Tüm bunlarla uğraşırken, müdür odası ne kadar olmalı, ağır çelik, betonarme, prefabrik arasındaki fark ne, bina depreme nasıl dayanıklı olur, neden yanmayan boya gibi bir sürü detay; keşif, tefriş, ayni yardım gibi bir sürü yeni kelime giriyor hayatına. Bunları kullanırken emin olmak için yan gözle Feride Hanım’a bakıyor ve gülümsüyor: “Neydi o kelime?”

Haberin Devamı

GİTTİĞİM KÖYDE KEDİ BİLE YOKTU

Sonra başlıyor projeyi anlatmaya: “Şimdilik 5 anasınıfı yapmak için yola çıktık. İhtiyacı olan 5 köyü Milli Eğitim Bakanlığı belirledi. Trabzon, Mardin, Hatay, Erzurum ve Tokat’ın gidilmesi en zor köyleri bunlar. Daha önce de anaokulu yapmış iki inşaat firmasıyla anlaştık. Ama yetmedi tabii. Önceleri filmlerde, haberlerde seyrettiğim, köye gidince de tanık olduğum, çocukların okula giderkenki dere tepeli, yokuşlu uzun yürüyüşleri bana çok dokunuyordu. Niye onlara servis almıyoruz, dedim. Evlerinden servisle alınsalar, servisle bırakılsalar. Köyde okul servisi! Milli Eğitim de şaşırdı buna. Şoförü ve benzini Milli Eğitim’den garantiledik. Minibüsleri biz alacağız. Yaz aylarını da düşünüyorum, servis boş mu duracak. Tiyatrolar, geziler. Minibüsü bırakıp dönmem oradan, her kilometresini kontrol ederim.”
Anaokulu, servis tamam da bunlar çocuğu ne derece mutlu edecek; çocuk yürekler nasıl yakalanacak? Burada da oyuncaklar, kıyafetler, yiyecekler giriyor devreye. “Çocuk ses ister, renk ister, oyuncak ister. Benim gittiğim köyde miyav sesi bile yoktu” diyen Ergen eksikler için anaokulu öğretmenleriyle iletişime geçmiş bile: “Fotoğraflar yollandı bana. Halı bulamamışlar, camiden renkli bir halı almışlar. Oysa halının düz olması lazım ki oyuncağın rengi ortaya çıksın. Çocuğun hamuru olacak ki el kasları gelişsin. Duvarlara renkli şeyler asılmalı. Şarkılar, türküler söylenmeli. Bir teyp kaç para Allah aşkına! Sonra beslenme çantası fotoğrafları. Üzeri yağlı bir dilim ekmek, yanında havuç.”
Bu eksikleri gidermek için bir havuz oluşturulacak. Anaokulu öğretmenlerinden gelen çığlıklar bu havuz sayesinde azalacak.

Haberin Devamı

GÖNÜLLÜ ABLA-AĞABEY AĞI

Projenin belkemiği için gençlere güveniyor Gülben Ergen. Onun için önce güçlerini önemsediği gençleri ayaklandırmak istiyor. Enerjik olmaları ve anında organize olmalarından çok etkileniyor. Kurulacak anaokullarını da onlara emanet etmek istiyor. Bunun için üniversiteleri dolaşacak. Gençlerden gönüllü ablalar, ağabeyler, öğretmenler olmalarını isteyecek. Buna da, planlamada bir aksilik olmazsa Eskişehir’deki üniversitelerden başlayacak. Bu arada bu projeyle hayatına giren, “11 fırlama” adını taktığı üniversiteli gençleri hatırlıyor: “Her biri birer Serdar Erener olmak isteyen, anaokuluna gidemeseler de eksiklerini hayatın başka zorluklarıyla kapatmış bu gençler, bir haftada bize müthiş bir sunum hazırladılar.”
Ve kampanyanın müziği için de başka bir gencin kapısını çalıyor. Nil Karaibrahimgil de projeye yapacağı tanıtım müziğiyle destek olma sözü veriyor.

Haberin Devamı

WEB’DE YAYINLANACAK

Kampanyanın en etkili yanı da her yapılanın veya yapılacak olanın www.cocuklargulsundiye.org internet sitesinde denetim altında tutulacak olması. İnşaatların aşamaları da paylaşılacak siteden, ilk öğrencilerin mezuniyeti de. Öğretmenler eksiklerini, öğrenciler fikirlerini bu siteye gönderecekler. Bu hem o köye projenin sürdürülebilir olduğu güvenini verecek, hem bağışçıya bağışının nereye kullanıldığı bilgisini. Ayrıca dışarıdan bir uzman denetçi de görev yapacak projede. Ergen’in üzerine basa basa vurguladığı tek şey var: “Bu projede ‘ben’ yok, ‘biz’ var. Bu nedenle bu projenin kahramanı ben değilim. Nil müziği yaparım dedi, Nil kahraman, siz röportaj yapıyorsunuz sizsiniz kahraman. 10 lira bağış yapan da bizim kahramanımız, 100 bin lira bağışlayan da. Kim kat yapıyorsa o kahramanımız. O yüzden tek kahraman yok, kahramanlar ordusu var burada. Ve herkesi bu ordunun neferi olmaya çağırıyorum.”

KAMPANYANIN KAHRAMANI OLMAK İSTEYENLERE:

HESAP NO IBAN NO
TL : 395-6211111 TR97 0006 2000 3950 0006 2111 11
USD: 395-9011111 TR54 0006 2000 3950 0009 0111 11
EUR: 395-9011112 TR27 0006 2000 3950 0009 0111 12

KAŞEME BAKSAM İYİ PARA KAZANMIŞTIM

Çok fazla reklam anlaşması yapamıyorum. Çünkü benim için sloganı çok önemli. Son altı aydır anne-bebek ürünleri, hijyen, beslenme, temizlik ürünleriyle ilgili çok teklif aldım. Eğer sadece kaşeme bakıyor olsam en az dört reklam filmi anlaşması imzalamış ve çok iyi para kazanmıştım. Sloganı bana uymuyorsa yapamıyorum. Çünkü ben o sloganla insanları ikna ediyorum. Benim en son yaptığım reklam anlaşmasında yüzümün altında ‘Alkışları haketmek için terleyeceksin’ yazıyordu. Bunda varım. Şimdi de beni her gördüğünüz ilanda ‘Çocuklar Gülsün Diye’ yazacak, benim her yaptığım anlaşmanın, atıyorum bir yüzdesi belirlenecek, o yüzde oraya aktarılacak. Yapıştık, beraber yürüyoruz.

YABANCI SANATÇILAR KADAR TOK DEĞİLİZ

Bizim sanatçılarımız yurtdışındaki sanatçılar kadar tok ve çok değiller. Ve çok büyük paralar kazanmıyorlar. Oradaki telif haklarının işleyişi, sahne-sinema kaşeleri, sanatçıya verilen değer çok farklı. Gerçekten el üstünde tutuluyorlar ve canı gönülden bu yardımları yapıyorlar. Biz ise kendimizi zor kurtarıyoruz ve üstüne bir şeyler koymaya çalışıyoruz. Kendi markasını güçlendirmeye çalışan var, kendisine ev almak için, ailesini garantiye almak için çalışan var. Yine de ellerinden geldiğince çok şey yapmaya çalışıyorlar.
 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!