Hedefi 12'den vurmuş

Güncelleme Tarihi:

Hedefi 12den vurmuş
Oluşturulma Tarihi: Ocak 16, 2011 13:29

Başrollerini Öner Erkan, Asuman Dabak, Ayşen Gruda ve Ahmet Mekin’in paylaştığı Kağıt’ta, devletin kağıdı bu kez bir yönetmen adayının ve ailesinin canını acıtıyor.

Haberin Devamı

KAĞIT FİLMİNİN FRAGMANI - WEB TV

Kağıt, 1980’lerin Ankarası’nda genç bir yönetmen adayının bürokrasi çarkında öğütülmesini konu almış. Sistem eleştirisi üzerine kurulu olan film, genç yönetmenden yola çıkarak finalde 20’nci yüzyılda hayatları mahvolan tüm insanlara saygı duruşuna dönüşüyor. Bu hafta sonu vizyona giren film sayısı fazla, yabancı filmlerde (Cadılar Zamanı, Aşk Sarhoşu ve Çölde Kutup Ayısı gibi) iyi seçenekler de var. Ancak sistem eleştirisi yapan, sağlam bir yerli dram ve sıkı oyunculuklar görmek istiyorsanız Kağıt en iyi seçenek.

Kağıt kesiği, en fazla acıtandır. Sadece kestiği anda değil, sonrasında da fena can yakar, hem de bazen kestiği andan daha fazla...
Sinan Çetin, inatçı bir devlet memuruna gerekli kağıtları imzalatamayan bir adamın hayatının zaman içinde nasıl da mahvolduğunu anlattığı bu filme Kağıt adını koyarak hedefi tam 12’den vurmuş.
Fragmanda da yer alan açılış sahnesinde, baş aşağı duran ana karakterin vücuduna atılan kağıt kesikleri izleyenin acıyı hissetmesi için birebir.

Haberin Devamı

Hedefi 12den vurmuş

SİNAN ÇETİN’İN KENDİ HİKÂYESİ

Kağıt’ın hikâyesi Sinan Çetin’in kendi başına gelmiş olaylara dayanıyor. Sonuç değil ama çıkış noktası Çetin’in sinema serüveninde yaşadıklarından.
Sinan Çetin, 1970’lerin sonunda bir film çekmeye başlıyor.
Kimseye sormadan işe koyulduğundan “filme başlamadan önce devletten izin almanız” gerekir diyen kanuna karşı gelmiş oluyor.
Sonrasında Ankara seyahatleri başlıyor Sinan Çetin ve arkadaşlarının;  Ankara’daki memuru ikna turları.
Aynı Kağıt filmindeki Emrah gibi...
Emrah, onun eczacı olmasını isteyen babası Mehdi’nin değil, kendi idealleri üzerinden hayatını yönlendiren bir genç adam.
Tek aşkı sinema. Babası ona eczane açma hayalleri kurarken, o bir grup arkadaşı ile “işçi hakları” üzerine çekeceği film için motor diyor.
Ama bir yanlışı var.
Devlet kapısına gitmeyi unutuyor Emrah. Oysa o zamanın kanunları gereği film çekmeye başlamadan önce senaryosunu devlete onaylatması gerek!
İşte bundan sonrasında dramın ta kendisini izlemeye başlıyoruz. Emrah ve arkadaşları, Ankara’yı komşu kapısı yapıyorlar.
Ve Ankara’da “çocuğum bu senaryoyu onaylatmadan film çekmeye başlamışsınız” diyerek her seferinde “reddedildi” mührünü basan Sansür Kurulu Başkanı Müzeyyen Hanım’a takılıyorlar.
Müzeyyen tipik bir devlet memuru.
“Kanun kanundur” diyen, Nuh diyen Peygamber demeyen cinsinden.
Ama o kadar da masum değil belki, Emrah’la kedi fareyle oynar gibi oynarken gizliden bir zevk alır gibi.

Haberin Devamı

Hedefi 12den vurmuş

EN SON BABALAR DUYAR, ACIYI ANNE ÇEKER

Emrah’ın çabalarına destek ve acılarına ortak olan kişi ise annesinden başkası değil. “En son babalar duyar” mantığına uygun olarak Emrah’ın macerasını babadan saklayan da, oğlunun yanından bir an ayrılmayarak, maddi, manevi her türlü desteği veren de annesi Şahane Hanım oluyor.Tabii en fazla acıyı çeken, hisseden ve hissettiren de.

Annenin acısının izleyiciyi etkilemesinde bu rolde duygulu ve etkileyici bir performans sergileyen Ayşen Gruda’nın rolü büyük. Altın Portakal’da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü’nü alması bir yana, izleyicinin beğenisini de kazanan bir performans bu.
Annenin evladı için çektiklerinin yüze yansıması ancak bu kadar içten oynanabilir ve anlatılabilir.

Haberin Devamı

ALTIN PORTAKALLI OYUNCULAR

Sadece Ayşen Gruda değil, Öner Erkan, Asuman Dabak ve Ahmet Mekin’in de oyunculuklarından söz etmekte fayda var.
Altın Portakallı Bornova Bornova’daki performansıyla En İyi Erkek Oyuncu dalında Altın Portakal alan Öner Erkan, Kağıt’ı sırtında taşıyan rolde tıkır tıkır işleyen bir performans sergiliyor.

Ahmet Mekin’i izlemeyi özlemişiz. Çiçek Abbas’tan yıllar sonra Ayşen Gruda ile yine bir Sinan Çetin filminde döktürüyor. İdealler ve hayalleri olan baba rolünde hoşgörülü olduğu kadar sert, umudu hayâl kırıklığına dönüştüğünde iç acıtan bir portre çiziyor.
Devlet memuru Müzeyyen rolünde ise Asuman Dabak’ın biraz karikatürize, elle çizilmiş gibi duran bir tiplemesi var.
İzleyende hem nefret, hem de acıma duygusu uyandıran önemli bir rol.

Haberin Devamı

YASAK VE SANSÜRE ELEŞTİRİ

Sinan Çetin, hikâyesini iyi anlatan, doğru planlar seçen ve çeken, oyuncu seçimi ve yönetimiyle de alkış alan bir yönetmen.
Bu film söz konusu olduğunda en fazla eleştirilecek özelliğinin, anlatmak istediklerinin altını kalın kalemle çizmek, kafasındakileri senaryosu aracılığıyla dikte ettirmek olduğu söylenebilir. Bazı mesajları doğrudan ve kaba hatlarıyla gözümüze sokmak yerine daha estetikli bir anlatımla iletmesi beklenebilirdi.
Ama yine de Kağıt, devletin sansür ve yasaklarının ayyuka çıktığı bu dönemde eskilerden gelen bir hikayeyle de olsa eleştirisini gayet güzel yapıyor.

HAYATLARI MAHVOLAN İNSANLARA SAYGI DURUŞU

Haberin Devamı

Devletin halkın üzerine çöken bir kara buluttan ziyade, insanların mutlu yaşamasına imkan tanıyan bir araç olması gerektiğini açıkça dile getiriyor.
Kağıt izleyende tokat etkisi yaratan, özü, sözü bir ve doğru bir dram.
Yılın ilk komedisi olan Eyvah Eyvah 2’nin başarısından sonra yılın vizyona giren ilk yerli dramı da Türk sineması adına umut veriyor.
Genç, hevesli ve heyecanlı bir yönetmenin bürokrasi ve devlet çarkında dibe vuruş hikâyesinden yola çıkarak finalde 20’nci yüzyılda hayatları mahvolan tüm insanlara saygı duruşuna dönüşen Kağıt, mutlaka izlenmesi gereken filmlerden.

Sinan Çetin; 'DEVLET BİR ENSTRÜMANDIR'

Kağıt 2008’den beri üzerinde çalıştığınız bir iş. Ama hikâye çok daha eskilere dayanıyor, değil mi?

- 77’lerde, 78’lerde ilk filmimi yaptığım zaman böyle bir devlet memuru, bize yıllarca çekim izni almadan filme başladığımız için bu işkenceyi, senin filmde gördüğün şeyin aynısını yaptı. Bu film küçük bir devlet memuru ile aslında büyük bir problemi anlatıyor. Yani devletin nasıl bir organizasyon olduğunu, nasıl olması gerektiğini, devletin Türkiye’de algılandığı gibi olmaması, devlet aslında gerçekte nedir gibi sorular soruyor. Nedir devlet? Devlet bir enstrümandır. Bu bardak nasıl bizim su içmemizi sağlıyorsa, devlet de bize güvenliğimizi, adaleti sağlayacak, bazı görevleri olan bir enstrüman. Bu bir bardak. Ve bu bardak kutsal olamaz. Yani bu bardağın değiştirilirliği olamaz, bu bardak dokunulmaz olamaz, devlet güvenlik mahkemesi olamaz. Devletin zaten askeri var, silahı var, tankı var, topu var, para basma makinesi var. Bütün güç onda. 268 milyon insan 20’nci yüzyılda savaşlarda ölmedi. Nerede öldü biliyor musun? İktidarlar kendi vatandaşlarını öldürdüler.

Oyuncuların hepsi gerçekten çok değerli isimler. Öner Erkan, Ayşen Gruda, Asuman Dabak, Ahmet Metin bu isimler nasıl bir araya geldi?

- Çok sevdiğim insanlarla çalışmak istiyorum ve böyle de oluyor. Çok iyi bir oyuncu kadrosu var ve ben bu filmin seyirciyle bağ kuracağından eminim. Toplumsal bir meseleyle ilgili bir filmin seyirci tarafından karşılıksız bırakılmayacağına inanıyorum. İnşallah yanılmam

Ayşen Gruda; 'BÜROKRASİYİ KÜÇÜLTÜP HAYATA YER AÇMAK GEREK'

/images/100/0x0/5641e630f018fb2f2cd3dc64
Kağıt filminde oğlu için mücadele eden, vefakâr bir anneyi calandırıyorsunuz. Biraz rolünüzden söz eder misiniz?

- Şahane karakteri, herkesin bildiği bir anne. Oğlunun üzülmesini istemiyor. Kocasından çekiniyor ama çocukları her şeyin önünde. Sadece insan olmanın tepkisi ile hayata dahil olabiliyor. Şahane Hanım, tam rahat edeceği anda başına bir facia geliyor. Bütün Türk kadınları gibi kendini çocuklarına ve kocasına adamış. Kalabalık bir roldü aslında. Beni cezbeden taraflarından biri de buydu.

Sinan Çetin ile buluşmanız nasıl oldu?

- Sinan zaten eski arkadaşım. Daha evvel de birlikte çalıştık. Sinan filmi çekmeye karar verdiğinde arayıp senaryoyu anlattı. Filmi çekmeye başladık ve bugüne kadar geldik. İyi ki de kabul etmişim bu rolü. Ahmet Mekin’le de 31 yıl aradan sonra yeniden sette buluştuk. Yani yine bir Sinan Çetin filmi olan Çiçek Abbas’tan sonra. O zaman ağabeyimdi, şimdi karı-kocayı oynuyoruz.

Daha önce çalıştığınız Sinan Çetin’le bugünkü arasında fark var mıydı? Yıllar neleri değiştirmiş?

- Yılların, Sinan’ın enerjisinden ve set heyecanından bir şeyler götürmeyi başarabildiğine şahit olmadım. Sinan, Çiçek Abbas filmini meslek hayatının ilk döneminde çekmiş olmasına rağmen, filmi o amatör ruhunun yanında büyük bir ustalıkla kotarmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam, biz o filmi 13 günde çekmiştik. Yani, Sinan amatörlükle profesyonelliği kendine has bir uslupla harmanlayabilen ve bundan beslenen bir yönetmen. Amatörlükten kastım, onun çocuk ruhluluğu. 

Neden kabul ettiniz?

- Senaryo güzeldi, toplumda kanayan, yıllardır halledil(e)meyen bir yaraya parmak basıyordu. Bir oyuncunun zor ele geçireceği bir roldü ve de her şeyden önemlisi Sinan çekiyordu. Biz uzun yıllar hafizalardan silinmeyecek bir film yaptık aslında.

Filmin cümlesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Bürokrasi çok tehlikeli, çok hayati ve insanların hayatlarını mahvedebilen bir şey, bir an evvel küçülmeli. Zira öyle bir olgu ki bürokrasi, büyüdükçe çevresini yok ediyor. Bürokrasiyi küçültüp hayata yer açmak gerektiği kanaatindeyim.

Filmde bahsi geçen sıkıntıları siz de yaşadınız mı?

- Yeşilçam, yıllarca yaşadı bu zorlukları ayrıca kendi geçimini kazanan her bireyin bir şekilde bu tip sorunlarla karşılaştığını söylemeye gerek yok. Herkes yaşamıştır. En azından zaman, enerji ve para kaybını yaşamışlardır.



 

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!