#DiziYazısı - Leş gibi bir Oryantalizm örneği: Criminal Minds: Beyond Borders

Güncelleme Tarihi:

#DiziYazısı - Leş gibi bir Oryantalizm örneği: Criminal Minds: Beyond Borders
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 20, 2016 11:12

Siz kendinizi nasıl görürseniz görün, dışarıdan göründüğünüz gibisiniz. Örneğin bir insan evladı, “Ben kendime çok güvenirim” dedikçe, bunu göze sokacak hareketler yaptıkça, fazla çalışılmış, fazla provalı duruyor, hedefin tam tersi kendine güvensiz bir görüntü sergiliyor. (Yahut bana öyle geliyor, bilemem…)

Haberin Devamı

#DiziYazısı - Leş gibi bir Oryantalizm örneği: Criminal Minds: Beyond Borders
Bu kural insanlar için ne kadar geçerliyse, mekanlar için de o kadar geçerli. Son örneğini geçtiğimiz günlerde bu sezonun yeni yabancı dizilerinden birinde gördüm, gözlerime inanamadım. Biz yetkilisi olsun, yetkisizi olsun dört koldan Türkiye’nin şöyle gelişmesinden, böyle büyümesinden dem vurup övünürken, alemin çizdiği Türkiye portreleri kolay kolay hazmedilebilecek gibi değil.

11 sezondur devam eden Criminal Minds’ın spin-off’u Criminal Minds: Beyond Borders’dan bahsediyorum. Adından anlaşılabileceği gibi (beyond borders) ABD sınırlarının dışında yaşanan kriminal vakalara odaklanıyor dizimiz.

Haberin Devamı

#DiziYazısı - Leş gibi bir Oryantalizm örneği: Criminal Minds: Beyond Borders

TAM BİR 'YAŞASIN AMERİKALILIK' DİZİSİ
FBI bünyesinde bulunan özel bir birim (International Response Team ya da kısaca IRT diyorlar kendilerine) yurtdışındaki ABD’liler kaçırılma, öldürülme gibi bir durumla karşı karşıya kaldığında, aşırı teknolojik donanımlı özel uçaklarına atlayıp hemen o ülkeye gidiveriyor. Yerel güvenlik güçleriyle mutlaka gergin başlayan ilişkileri, muhteşem çalışma etikleri sonucu davanın sonunda çok iyi bir dostluğa dönüşüyor ve o ülkeden ayrılıyorlar. Aralara kendi kişisel sorunlarını filan serpiştiriyorlar. Özetle, klasik bir kıssadan hisseler ve “Yaşasın Amerikalılık!” dizisi.

Ekibimizin uğraştığı vakalar da nedense hep egzotik yerlerde yaşanıyor. İlk 8 bölümde, Tayland’a, Hindistan’a, Mısır’a, Japonya’ya, Belize’ye, Fas’a filan gittiler. Buralarda duvarlardan bile hep ilkellik, hep az gelişmişlik aktı. Avrupa kıtasında yaşanan tek olay Fransa’nın başkenti Paris’te meydana geldi.

#DiziYazısı - Leş gibi bir Oryantalizm örneği: Criminal Minds: Beyond Borders

Bu görsel Fas'ta geçen 7'inci bölümden. Ama CM:BB'cilere göre burası İstanbul, Konya ya da Ortadoğu'da herhangi bir yer olabilirdi...

Haberin Devamı

DIRINIRIM! VEEE TÜRKİYE!
Böyle FBI’lı, CIA’li, diplomatik krizli dizilerde, insan içten içe bir “Bunlar kesin Türkiye’ye de gelir” diyor ama bu kadarını ben bile beklemiyordum. 9’uncu bölüm Türkiye konuluydu. Hikaye de şuydu: Emir Bayar isimli bir Türk genci var, lise öğrencisi. Bir değişim programıyla ABD’ye gidiyor. Orada Emma diye bir Amerikalı kızla birbirlerine aşık oluyorlar. Ama ne kızın ailesi durumdan memnun ne de Emir’in ailesi.

Emir programının süresi dolunca Türkiye’ye dönüyor. Sonra Emma, Emir’in arkadaşı olduğunu iddia eden Hanım diye biriyle yazışmaya başlıyor. Hanım çok kesin kurallarla Emma’yı Türkiye’ye Antalya’ya çağırıyor. Ailesine asla söylememesini, biletini son dakikada almasını vs. istiyor. Emma kızımız da saf olduğundan mıdır nedir, uçağa atlayıp geliyor. Gelince de yine içi el vermiyor ve ailesine “Ben Türkiye’deyim” diye mesaj bırakıyor.

Haberin Devamı

#DiziYazısı - Leş gibi bir Oryantalizm örneği: Criminal Minds: Beyond Borders

İşte o "Hanım"!

EMMA, KIZIM, SEN SALAK MISIN?
Emma’yla Antalya’da “Ortadoğu aksanıyla” ama mükemmel İngilizce konuşan bir adam ilgileniyor. Önce bir yatağa kelepçeliyorlar, sonra kıyafetlerini değiştirip başını örtüyorlar. Sonra bu insanların Iraklı olduğu anlaşılıyor. Emma’nın beynini yıkamaya başlıyorlar. Efendim, Emir bir savaşçıymış. ABD’nin Ramadi’de şurada burada çok sayıda katliam yapmasına çok öfkeliymiş, Emma’yı da çok seviyormuş, birlikte olmak istiyormuş vs.

Sonra Hanım çıkıyor meydana; bu tür sorgulama ve beyin yıkama ortamlarına alışkın olduğu her halinden, İngiliz olduğu da aksanından belli bir kadın (Lost’un Penny’si Sonya Walger). Hanım, Emma’nın beynini yıkamaya devam ediyor. (Bu arada İstanbul’a geliniyor.) Sonunda “Sen ailene buraya geldiğini haber verdin, FBI da Emir'i öldürdü” deyip, kıza bir patlayıcı yelek giydiriyor. Emma elinde patlayıcı düzeneği, sallana sallana ABD Büyükelçisi’ne intihar saldırısı düzenlemeye gelirken, bizim FBI ekibinin başı kendisini tatlı dille ikna ediyor. O arada bir anda Emir meydana çıkıyor. Emma’yla birbirlerine kavuşuyorlar, bomba filan da unutuluyor.

Haberin Devamı

#DiziYazısı - Leş gibi bir Oryantalizm örneği: Criminal Minds: Beyond Borders

TÜRKÇE BİLMEYEN TÜRKLER, YABANCI PLAKALI POLİS ARAÇLARI
Hikaye zaten saçma ama ben hayatımda bu kadar kötü bir prodüksiyon izlemedim. Türkleri oynayan oyuncuların hiçbiri Türkçe bilmiyor örneğin. Emir’in annesiyle babası kendi aralarında güya Türkçe konuşuyorlar ama ben bile anlamadım ne dediklerini. Antalya dedikleri yer Antalya değil, İstanbul dedikleri yer İstanbul değil. Türkiye’de öyle taksi olmaz, insanlar öyle giyinmez, sokaklarda öyle müzikler çalmaz.

Dahası mesela neden Emma ve Emir kendi aralarında hiç yazışmamışlar da Emma salak gibi Hanım’a kanmış, bunu hiç anlayamıyoruz. Emma üzerinde intihar yeleğiyle, içeride büyükelçinin bulunduğu, ne olduğunu anlamadığımız binaya kadar nasıl gelebildi, onu da anlayamıyoruz. (Yoksa bunlar ABD Büyükelçiliği’ni de İstanbul’da mı sanıyor?!) Hele hele dünyadaki haklı mı haksız mı olduğu tartışılır Amerikan düşmanlığını vurgulamak isterken, başka kültürleri neden bu kadar yerin dibine batırmak gerektiğini hiç ama hiç anlayamıyoruz.

Haberin Devamı

#DiziYazısı - Leş gibi bir Oryantalizm örneği: Criminal Minds: Beyond Borders

Dikkat! Polis!

'HIRSIZ HEP Mİ SUÇLU' DERSENİZ...
Gerçi anlayabildiğimiz şeyler de var. Mesela daha en başta ekip davayı kendi arasında konuşurken, “Bizim için aile içi şiddet olan şey Türkiye’de suç kapsamına girmiyor” denildiğinde istemesek de “Adam haklı” diyebiliyoruz. (Hele ki son yasa değişikliği hamlelerinden sonra…) Ya da Türkiye’de ikamet eden Iraklıların oturdukları yerden orada burada intihar saldırısı organize etmelerini anlayabiliyoruz çünkü her gün bu saldırılardan biri daha yaşanacak mı endişesiyle yaşıyoruz.

KAPATIN CAMLARI, LEŞ GİBİ ORYANTALİZM KOKTU
Yanlış anlaşılmasın, yeni bir “Midnight Express krizi” yaratmak gibi bir niyetim yok bu yazıyla. Zaten bu kadar uyduruk bir diziden de bir Midnight Express çıkmaz. Ancak en baştan dediğim gibi, biz ne olursak olalım, dünya üzerinde durduğumuz yer başkalarının gözünden tarif ediliyor. Edward Said’in ölümünün bile üzerinden neredeyse 13 yıl geçti; ortalık hala leş gibi Oryantalizm kokuyor.

BAKMADAN GEÇME!