Harry Potter’ı baba olarak izlemeye hazır mısınız

Güncelleme Tarihi:

Harry Potter’ı baba olarak izlemeye hazır mısınız
Oluşturulma Tarihi: Mart 10, 2012 19:48

Susan Hill’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan Siyahlı Kadın, Harry Potter olarak tanıdığımız Daniel Radcliffe’in, Harry Potter serisini tamamladıktan sonra rol aldığı ilk film. Radcliffe filmde hayaletli bir kasabaya göreve giden avukatı canlandırıyor. Gerilim unsurlarını iyi kullanan filmin en büyük dezavantajı Harry Potter’ın hafızalarımıza fazlasıyla kazınmış olması. Daniel Radcliffe’i baba rolünde izlemeye henüz hazır değiliz.

Haberin Devamı

Zaman nasıl da çabuk geçiyor. Biz onun Hogwart trenine bindiği günü hatırlıyoruz.
Şimdi büyüdü, koca adam oldu da baba karakterini oynuyor.
Tahmin etmişsinizdir, Harry Potter olarak hafızalara kazınan Daniel Radcliffe’den bahsediyorum.
Radcliffe, başrolünü oynadığı gerilim filmi Siyahlı Kadın ile bu haftadan itibaren sinemalarda.

EŞİNİ DOĞUMDA KAYBETMİŞ

Viktoria döneminde geçen bir gerilim hikâyesi anlatıyor Siyahlı Kadın.
Hayalet temalı gerilimlerden.
Genç avukat Arthur Kipps (Daniel Radcliffe), 4 yaşındaki oğlu Joseph’la yaşıyor.
Eşini doğumda kaybeden Arthur ile oğlu arasında, muhtemelen anneyi kaybetmiş olmaktan doğan, sağlam ve duygusal bir bağ var.
Arthur bir iş için evden ayrıldığında yaşanan sahne bu bağı çok güzel anlatıyor ve gerilim filminin içinde izleyenleri daha ilk dakikadan duygulandırmayı başarıyor.
Gerilimlerde yoğun duygusallık ve hüzün aslında fazlasıyla işe yarıyor.

Haberin Devamı

Harry Potter’ı baba olarak izlemeye hazır mısınız

İŞİ MERHUMUN HUKUKİ İŞLEMLERİNİ YÜRÜTMEK

Arthur, Crythin Gifford kasabasına gidiyor.
Oradaki işi Eel Malikanesi’nin merhum sahibinin hukuki işlemlerini yürütmek.
Ne var ki kasabada pek de hoş karşılanmıyor Arthur.
Her tarafında ayrı bir tuhaflık var malikanenin ve tabii çevredeki insanlarda da.
Bir görünüp bir kaybolan siyahlı kadında ise pek çok sır gizli.
Siyahlı Kadın, Suzan Hill’in Siyahlı Kadın adlı romanının beyazperde uyarlaması.
1983 yılında yayımlanan roman daha önce tiyatroya adapte edilmiş ve bir süre sonra da televizyon ekranlarına taşınmıştı.
Romanın sinema uyarlaması, Kan Gölü (Eden Lake) adlı filmle pek çok ödül alan James Watkins imzasının taşıyor.
Watkins, kuzeydeki İngiliz kasabasındaki puslu ve buğulu atmosferle filmin tonunu iyi hazırlıyor.
Ortam anlık korkulara ve sürekli gerilime gayet uygun hale geliyor.
Victorya tarzındaki devasa ve eski malikanenin set tasarımı özenle  yapılmış.
Bu tekinsiz ev türlü korkuya gebe.
Üstüne bir de tansiyonlu müzikler eklenince gerilim sevenlerin keyfine diyecek olmuyor.
Filmin tabii ki en büyük kozu ya da belki de en büyük defosu başrolündeki Harry Potter, pardon Daniel Radcliffe!
Harry Potter olarak büyümesine tanıklık ettiğimiz Daniel Radcliffe’i başka bir filmde, üstelik bir de baba rolünde izlemeye alışmak kolay değil.
O kadar da büyüdüğünü düşünmezken üstelik.
Öyle ki Siyahlı Kadın’ın başrolünün Crythin Gifford kasabasına gitmek üzere bindiği tren Hogwart’a mı gidiyor acaba diye düşünmeden edemiyor insan.
Daniel Radcliffe’e yeni rolünde alışmanız zaman alacak. Neyse ki film başrolden ziyade yan karakterler, puslu, tekinsiz atmosfer ve onlara uygun müziklerle gerilimi fazlasıyla vermeyi başarıyor.

Haberin Devamı

THE WOMAN IN BLACK
SİYAHLI KADIN
Yön: James Watkins
Oyn: Daniel Radcliffe, Ciaran Hinds, Janet McTeer, Roger Allam
Tür: Gerilim

Daniel Radcliffe

FİLMDE BÜTÜN ENERJİMİ SÖNDÜRDÜM

Öyle Bir Geçer Zamanki dizisinin Caroline’i Wilma Elles, Daniel Radcliffe ile bir röportaj yaptı. İşte o röportajdan bazı bölümler.

- Arthur Kipps karakterinde sizi etkileyen neydi?
- Arthur, kaybettiği kişi yüzünden yıkılmış biri. Dünyadan, oğlundan ve hayatından kopmuş. Keder ve yakınlarını kaybetme üzerine bazı kitaplar okudum. Mümkün olduğunca çok bilgi sahibi olmak istedim. Bunun setteki seçimlerime yardımcı olacağını düşündüm. Arthur’un film boyunca yolculuğu, hayattan kopmuş, pasif hayata bulaşmak istemeyen birinin, aniden ne için yaşaması ve neden yaşamı için mücadele etmesi gerektiğini anlayan birinin yolculuğu.

Haberin Devamı

- Arthur’la bir benzerliğiniz var mı yoksa tamamen farklı biri mi?
- Kendi deneyimlerimden de yararlandım. Kafamda o duyguları abartıp, Arthur’un ne hissettiğini anlamaya çalıştım. Ama evet, bu filmde benim için en büyük güçlüklerden biri şuydu. Ben çok enerjik ve hiperaktif, heyecanlı bir insanım. Arthur ise tatsız, cansız bir kişilik. Bu yüzden bütün enerjimi söndürmeye ve mümkün olduğunca bastırılmış, kendini tutan biri olmaya çalıştım.

- Koridorlarda yürürken korktunuz mu?
- Bildiğiniz gibi, kameralar önündeyken her zaman orada bir ekip olduğunu bilirsiniz. Ama onlar arkamdayken ve evde yürürken James’in kameranın sürekli çekmesini ve benim evi, seti keşfetmemi istediği o uzak çekimlerde, işte o anlarda biraz korkabiliyorsunuz. Aniden etrafınızdaki sessizliği dinlemeye başlıyorsunuz. Her şeyden ürküyorsunuz.

Haberin Devamı

- Peki evde zor anlar, kabuslar yaşamanız, o da mı eğlenceliydi?
- Aslında çekimler çok eğlenceliydi. Sette iyi vakit geçirdik. Ama ortaya çıkan ürün, insanı çok geriyor ve korkutuyor. Filmin çekimleriyse çok eğlenceliydi ve harika bir ekibimiz vardı. Evet, çok güldük.

- Çamur sahnesindeki siz miydiniz?
- Evet, çoğunlukla. Ama dublörüm Mark da vardı. Mark Maley bir iki yeri çekti. Tuzağa girip çıkılan çekimlerde Mark oynadı. Çünkü büyük hareketli bir araba vardı. Ama evet, çamurda yapılan her şeyi kendim oynadım. İki uzun gün sürdü ama sürekli şöyle düşündüm: “Filmde harika görünecek. Bu sahne çok önemli. Katlanmaya çalışmalısın.”

- Bu izleyiciye yaşattığınız bir tür katarsis mi?
- Katarsis. Öyle sanıyorum. Bir korku filmine bilet alıyorsanız, korkmak istersiniz. Biz de insanları gerçekten korkutmak istedik. Gerçek bir hayalet hikâyesi olduğu için, bu korkunun içinde kan, şiddet olmasını istemedik. Sadece insanların hayal gücüne, tenine, kemiklerine ve kafalarına giren bir hikâyesi var. Başarmaya çalıştığımız buydu.

Haberin Devamı

- Bu filmi tek başına mı izlenmeli yoksa daha çok yeni aşık olmuş çiftler için mi?
- Bence çiftler için iyi bir film. Evet. Çünkü bazı insanlar dediler ki, “Filmi izledik. Sonra eve gidince uyuyamadım.”

- Bu filmde bizi korkuttunuz. Şimdi ne yapmak istersiniz? Bir romantik komedide güldürmek olabilir mi?
- Kesinlikle bir komedide oynamayı çok isterim. İyi bir romantik komediyse tabii. Öyle filmler doğru yapıldıklarında, muhteşem oluyorlar. Yani evet, komedi ya da benzer bir şeyde oynamak isterim ama önce senaryonun gelmesini beklemeliyim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!