Haftanın yenileri kitap

Güncelleme Tarihi:

Haftanın yenileri kitap
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2012 00:00

Haberin Devamı

Roman

Fang Ailesi
Kevin Wilson Çev.: Emre Ülgen Dal
Domingo Kitap

Andy Warhol’un Fabrika adını verdiği mekânında düzenlediği bir partide, misafirlerinden birisi uyuşturucunun da etkisiyle kendini çatıdan boşluğa bırakıp ölür. Polisin olay yerine intikaliyle durumdan haberdar olan Warhol’un ilk sözü; “Keşke haber verseydi, filme alırdık,” olur. Warhol, yaşanan örnekteki gibi ‘an’ların asıl sanat olduğuna inananlara da ilham vermişti. Sanatsal ifadeyle ‘happening’den söz ediyorum. Dışarıdan bakıldığında kaçık bir çekirdek aile gibi görünen Fang Ailesi, aslında bütün hayatı büyük bir sanatsal proje ve her anlarını ‘happening’ olarak gerçekleştiren bir ailedir. Kalabalık AVM’lerde insanları şaşkınlığa düşüren olaylara sebebiyet verip bunları kameraya kaydetmek, farklı isimlerle onlarca kere evlenmek, cayır cayır yanan bir evden, herkesin hayret dolu bakışları içinde elini kolunu sallayarak çıkmak ve buna benzer onlarca örnek. Tekrarı asla mümkün olmayan hadiseler toplamı. Dört kişilik Fang Ailesi, kızları A.’nın oyunculuk kariyerine odaklanması ve oğulları B.’nin yazarlık yaparak hayatını kazanma isteği yüzünden dağılır. Yani büyük sanatsal projeleri, bizzat kendi eserleri tarafından fesholmuştur. Ailenin sanatla iç içe yürüyen ilişkisi gerçekte büyük bir sorunlar yumağıdır ve A. ile B. artık bu oyunun bir parçası olmak istememektedir. Oysa anne-baba Fang, çocuklarından habersiz son eserlerini çoktan uygulamaya koymuşturlar bile...

Haberin Devamı

Fotoğraf / Kılavuz Kitap

Fotoğrafçının Zihni
Michael Freeman Çev.: Seda Çıngay
Remzi Kitabevi

Renkli televizyonların ilk zamanlarını anımsayın. Siyah beyaz teknolojiyi henüz geride bırakmış Türk halkı, nasıl olsa televizyon renkli diye ayarı falan bir kenara bırakmıştı. Renk, parlaklık, kontrast ayarlarının hepsi maksimumdaydı. Tıpkı Cem Yılmaz’ın dediği gibi “Renk sonda ses de sonda”ydı. Aynı ‘ayarsız’lığı dijital fotoğraflarda da yaşıyoruz son zamanlarda. Bilhassa Instagram’ın çektiğimiz fotoğrafları hazır filtrelerle bambaşka bir hale getirmesi sayesinde artık fotoğraf anlayışı değişen insanlar bile var. Öyle ki, bütün filtrelerden geçirip sanki Venedik ekolünden bir tabloymuş gibi bütün renkleri coşturanlar hiç az değil. Madem hepimizin elinin altında bir dijital fotoğraf makinesi veya akıllı bir telefon var ve iki dakikada istediğimiz efekti verebiliyoruz, bari bilerek verelim. Bu konuda bize en güzel seyir defterini Michael Freeman sunuyor. ‘Fotoğrafçının Zihni’ adlı kitabında Freeman, daha başarılı dijital fotoğraflar için yaratıcı düşünce uygulamalarını gösteriyor. Gün geçtikçe yaygınlaşıp, daha demokratik bir hâl alan fotoğraf sanatında, sıradan insanın büyük ustalar gibi güzel karelere imza atmasını sağlıyor. Önce ‘ne yapmak’ istediğimizi yani niyetimizi soruyor Freeman. Sonra kendi tarzımızı yaratmak için bilmemiz gerekenleri ve ‘Hefe’, ‘Hudson’, ‘Amaro’ gibi adlarla anılan efektlerin daha bilinçli nasıl uygulanacağını izah ediyor. Her eve lâzım.

Yazılar

Haberin Devamı

Hikâyem Paramparça
Emrah Serbes
İletişim Yayınları

Daha ilk kitabından itibaren, Emrah Serbes’in yayımlanan her kitabı heyecan uyandırmıştır bende. Erken Kaybedenler’den beri acaba bu kez ne olacak diye merakla bekliyordum birçokları gibi. Ne yalan söyleyeyim, ‘Hikâyem Paramparça’nın Afili Blog’da daha önce okuduğum yazılardan oluşmuş bir seçki olduğunu öğrendiğimde, içten içe ‘tüh be’ demiştim. Kuvvetle muhtemel, başkaları da “Amaan internette yayımlanmış yazılarmış,” diyecektir. Ama haksızlık etmemek gerek. Kitapta yer alan yazılar hem tek tek hem de bir bütün içerisinde değerlendirildiğinde tam isabet dedirtiyor. Yani, endişeye mahal yok. Emrah Serbes, 68 parça yazı +1 öykü ile gözümüzün pasını siliyor. Yazıların büyük çoğunluğu, Serbes’in kendine dönük kaleme aldığı metinlerden oluşuyor. Haliyle babasının ölümü, evlenemediği/terk ettiği/onu terk eden sevgilileri, makus talihi alt etmek yolunda ona yoldaşlık eden arkadaşları, içtiği biralar, doldurduğu ganyan kuponları ve daha nicesi çıkıyor karşımıza. Türkiye’de de büyük travmalara yol açan 99 depreminin, bir depremzede olarak onda açtığı yaraları da okuyoruz. Öyle ya, yıllarca çalışıp kenara konan paralarla alınan evler, bir gecede birkaç saniye içinde yıkılmıştı. Ama yıkılan ev bir simgeden ibaret. O evlerin altında kalan hayatlar ve hayaller asıl yarayı açan... Sakın, gözü yaşlı fukara edebiyatı yaptığını sanmayın. Tam bir sokak çocuğu Emrah Serbes. Fırlamanın önde gideni belki. Yoksa kaç tane depremzede öğrenci, kendisine verilen bursu çatır çatır meyhanede harcadığını söyler ki? Okuldan çok uğradığı barları, okulda da bir öğrenci olarak yaşadığı, hattâ hepimizin tecrübe ettiği ıstırapları anlatıyor aynı fırlamalıkla.
Hikâyem Paramparça’da eteğindeki taşları döküyor Emrah Serbes. O taşları bir araya getirdiğiniz zaman hem Emrah Serbes’in hem de memleketin hikâyesini okuyoruz. ‘Galip İşhanı’ adını taşıyan final ‘öykü’sünün haricinde, parçalar içinde de birçok öykü çıkıyor karşımıza. Yıllar önce ölmüş bir dostunu anlatırken veya ‘arkadaşlar iyidir’ derken dört başı mamur öyküler yazıyor aslında. Öyle ya, belki de bunların hepsi yalan ve Emrah Serbes, kahramanının kendisi olduğu öyküler anlatıyor bizlere. Çünkü öyle rahat konuşuyor bizimle. Metro girişlerinde yalınayak uyuduğunu da arkadaşının hatrına gece yarıları acil servislerde süründüğünü de anlatıyor. Özetle, çok güzel dertleşiyor. “İlle görmek için mi beklenir güzel günler / Beklemek de güzel” demişti Arif Damar. Emrah Serbes, nasıl beklediğini anlatıyor ne eksik ne fazla tüm detaylarıyla.

Tarih

Haberin Devamı

Türk Meteorolijisinin Kuruluşu - Aksakallı Havabakan Antal Bey
Melek Çolak
YKY

Bugün konuyla çok ilgili görünen insanlara bile sorsanız Türkiye’de meteorolojinin Ali Esin’le başladığını sanarlar. Öncesi yokmuş gibi davranıp, önce Ersin İmer’in “Donsuz geceler dilerim,” gafıyla derinleşir konu. Sonra, Hülya Uğur’un şuh temennisi “Havalar nasıl olursa olsun sizin havanız güzel olsun”la yön değiştirip Havayı Koklayan Adam’a oradan da karizmatik sesli Gökhan Abur’un eskiden şarkıcı olmasına gelir. Ama hâlâ öncesi yok gibidir. Baktığımız zaman, Türk Meteoroloji Kurumu’nun da meraklısını tatmin edecek kapsamlı bir çalışması yoktur. Melek Çolak, ‘Türk Meteorolojisinin Kuruluşu - Aksakallı Havabakan Antal Bey’ adlı tarih çalışmasında büyük bir boşluğu dolduruyor desek abartı olmaz. Osmanlı döneminde temelleri atılsa da fazla bir gelişme kaydedemeyen meteoroloji de genç cumhuriyetin ilgi odakları arasındadır. Zira henüz ziraat toplumu olan memkelette, ‘hava olayları’ mühim meseleler arasındadır. Macar meteorolog Antal Rethly muasır medeniyet seviyesine çıkması gereken Türkiye’nin meteoroloji kurumuyla ilgilenmek üzere davet edilir. O da, büyük bir özveri ve başarıyla işin üstesinden gelir. Ülkemizde ‘Havabakan’ olarak anılan Antal Bey’in Türkiye yılları üzerinden bir kurumun tarihi. Aynı zamanda yeni kurulan bir cumhuriyetin panoramasını çiziyor Melek Çolak. Atmosfer bilimi meraklılarına ve kuruluş yıllarıyla ilgilenen herkese çok şey verecek bir kitap.

Haberin Devamı

Popüler Kültür

Uygarlığı Değiştiren 100 Kedi
Sam Stall Çev.: Ayşen Anadol
Can Yayınları

Modern kent yaşamında olmazsa olmazlardan birisi ‘kedi beslemek’(!) En azından birçok kişi tarafından böyle değerlendiriliyor. Yoksa kedi besleyen insanlar ne diye, kedi beslemeyenlere “Ee sen ne zaman kedili yaşama geçiyorsun,” diye sorsunlar ki? Veya Cihangir, Moda gibi muhitler neden kedileriyle birlikte anılsınlar ki? Ama öyle kuru kuruya kedi beslemekle, düzenli veterinere götürüp aşılatmakla olmaz bu işler. İşin, kültürel kısmını da ihmal etmemek lâzım. Zira, kediyle ilgili mevzularda ‘kedidir kedi’ şakasından veya internette paylaşılan kedi videolarından öteye geçemezsiniz. Sam Stall, daha önce ‘Uygarlığı Değiştiren 100 Köpek’ isimli kitabında bize bu hayatı bağışlayan köpekleri tanıtmıştı. Şimdi ‘Uygarlığı Değiştiren 100 Kedi’ isimli ‘ihmale gelmez’ çalışmasıyla evimizin dört ayaklı bireylerinin en ünlülerini tanıtıyor. Aralarında bir kuş neslinin tükenmesine sebep olan aklı bir karış havada kediler de var, bütün çabalara rağmen bir türlü yakalanamayan katillerin ele geçirilmesini sağlayanlar da. Bilim ve Doğa, Tarih ve Yönetim, Sanat ve Edebiyat, Popüler Kültür, Cesaret Portreleri adlı beş bölümde hayatımızı -veya en azından birilerinin hayatını değiştiren- kedilerin hikâyelerini anlatıyor Stall. Ünlü kediler denince sadece Garfield, Şero, Tom ve Sylvester’ın yanına gerçek kedileri ve hikâyelerini ilave edip kedi uzmanlığınızı zirveye çıkaracağınız bir kitap.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!