Haftanın yenileri

Güncelleme Tarihi:

Haftanın yenileri
Oluşturulma Tarihi: Nisan 21, 2012 20:35

Haberin Devamı

Karikatür

Faik
Uğur Gürsoy

Mürekkep Yayınları

Elinde yarım ekmeği, koca kafasıyla herkesi güldürebilen Fırat’ın yaratıcısı Uğur Gürsoy’un, şahsen en beğendiğim tiplemesidir Faik. Belki saç-sakal faktöründen dolayı, diyenler çıkacaktır. Ama, onu sevmek için çok fazla sebebim var. Herkesten “1 yetele” isteyerek ve ne yazık ki alamayarak hayatını idame ettirmeye çalışan bir meczup Faik. Onun bu ekonomik hamlesini, üniversite yıllarında bizzat uygulamıştım. Büyük miktarda para istediğinde geri vermek zorunluluğu doğacağından, yakın çevremden 1 veya bir buçuk lira isteyerek nice konserlere gitmiş, faturalarımı ödemiştim. Yani doğru uygulandığında başarıya ulaşmanız çok kolay. Ama zavallı Faik bunu başaramayanlardan ve buna rağmen yılmayanlardan! 1 Yetele uğruna çok sevdiği külodunu bile kiraya verebilir isterseniz. Bütün mahallenin tanıdığı, bazılarını artık yıldırsa da, kimsenin kıramadığı, biraz ‘mahallenin delisi’ Faik’e siz de kıyamayacaksınız. Bir ayağında ayakkabısı bile olmayan ve çorapsız gezmenin ayıp olacağı düşüncesiyle, çıplak ayaklarına boyayla çorap şekli çizen bir adama kim kızabilir ki? Aç kaldığında yemek zorunda kaldığı beresini bile sizinle paylaşabilecek kadar içten üstelik! Mürekkep yayınlarından çıkan Faik albümü, 60’ın üzerinde karikatürün her karesinde gülme garantisi vaat ediyor.

Haberin Devamı

Sanat - Felsefe

Estetiğin Huzursuzluğu
Jacques Ranciere Çev.: Aziz Ufuk Kılıç
İletişim Yayınları

Son günlerdeki Şehir Tiyatroları’nda gerçekleşen yönetmelik değişikliği ve onun da öncesinde dile getirilen ‘muhafazakâr sanat’ kavramı daha uzun süre sanat dünyasını meşgul edecek gibi görünüyor. Bir taraftan muhafazakâr sanat manifestoları yazılırken, diğer taraftan buna karşı çıkılıyor. Sanat toplum için midir, sanat için midir tartışmasının biraz daha farklı siyasi dinamiklerle karşımıza çıkmış hali gibi duruyor değil mi? Bunların temelinde ‘estetik’ kavramı ve onu algılayış şeklimiz yatıyor aslında. Estetik, aslında Platon’dan günümüze kadar sanata dair söylemlerin birtakım tarihsel dönüşümlerle neyin sanat olup neyin olmadığına dair bir tanımlama. Birtakım estet ve filozoflar da estetiği kuramlaştırarak farklı tanımlarda bulunurlar konuya dair. Jacques Ranciere ise, Estetiğin Huzursuzluğu kitabında sanat, politika tarihi ve süreçleri üzerinden estetiğe dair yeniden düşünmemizi sağlıyor. Kendi sözleriyle, “sanatı tanımlama rejimi olarak estetiğin, kendi içinde bir politika taşıdığını göstermeye” çalışıyor. Yani sanat ve siyaset arasındaki ilişkinin mantığını, ünlü ezber bozucu düşünceleri ve üslubuyla anlatıyor. Sürekli değişen estetik algısının sanatı yorumlamaktaki değişkenliğine dair bu etkileyici kitap, gündemdeki tartışmaları daha doğru değerlendirmemizi sağlayacak!

Çocuk - Masal

Haberin Devamı

Bir Telefonluk Masallar
Gianni Rodari Çev.: Eren Cendey
Can Yayınları

Hatırlarsınız, bir zamanlar PTT’nin Alo Masal hattı vardı. Dünyanın en güzel masalları size birkaç tuş ve bir ahize uzaklığındaydı, ama bu masallar ne yazık ki banta kaydedilmiş olmanın soğukluğunu barındırırlardı. Peki bu masalları anlatan kişi babanız olsaydı? Çağdaş masalın dünyaca ünlü büyük ustalarından Gianni Rodari’nin, Bir Telefonluk Masallar kitabı, bir babanın kızına telefonda anlattığı masallardan oluşuyor. Masal bu ya, Varese kentinde yaşayan Sinyor Bianchi, satış temsilcisi olarak şehir şehir dolaşıp ilaç pazarlaması yaptığı için bir tek pazar günleri evinde olabiliyordur. Haftanın diğer günleri ayrı şehirlerde olduğu için, her akşam evini telefonla arayıp çok sevdiği kızına telefonda bir masal anlatıyormuş. İşte bu masallar onlar. Birbirinden tuhaf insanlar, gezginler, olağanüstü maceralar, cüceler, büyücüler, rakamlar, çikolata diyarları otuz iki kısım tekmili birden bütün masal diyarları... Sinyor Bianchi’nin anlattığı masallar, kızını eğlendirirken bizlere de yepyeni dünyaların kapısını açıyor. Ders almak isteyen dersini alır, eğlenmek isteyen eğlenir... Bianchi işinin erbabı olduğu için, masalların hepsine hayran kalacaksınız benden söylemesi. Dahası, keşke Sinyor Bianchi gibi bir babam olsaydı diyeceksiniz.

Kılavuz Kitap

Haberin Devamı

Sosyal Medya Pazarla(ma)?
Irmak Özkaşıkçı

Kendi Yayını

Son yıllarda yeni tanıştığı herkesin ‘sosyal medya uzmanı’ olduğunu duyanlardan mısınız? Kimse alınmasın ama, sürekli olarak ve her yerde onlar çıkıyor karşımıza. Önce neyin ne olduğunu öğretiyorlar bizlere, sonra başlıyorlar akıl vermeye. Bilhassa son iki yılda yaşanan, sosyal medya uzmanı patlamasını bir kenara bırakırsak, gerçekten uzman Irmak Özkaşıkçı ‘sosyal medya’ya hâlâ dahil olmamış olanlar varsa, onları en doğru yöne sevk ediyor, Sosyal Medya Pazarla(ma)? kitabıyla. Başta kendinizi olmak üzere, ürünlerinizi, şirketinizin ürettiklerini ve daha birçok şeyin sosyal medya aracılığıyla nasıl daha iyi pazarlayabileceğinizi örneklerle anlatıyor. Tek tek foursquare, flickr, facebook, twitter, youtube, linkedin, blogspot... gibi ‘önde’ yer alan ve yeni imkânlar yaratan sosyal medya mecralarının etkin kullanımlarını tüm detaylarıyla izah ediyor. Sözünü ettiğimiz mecraların kuruluş tarihi ve işleyişine dair kimi zaman fazla detaya girmiş olsa da, doğru kullanım için bunları bilmeniz şart. Yani sıkılmayıp bölümlerin sonuna geldiğinizde verim artırmanın doğru yollarını da öğreniyorsunuz. Şayet aklınızda yeni bir şeyler varsa ve bunu ilan edecek imkanınız yoksa, sosyal medya ‘doğru kullanıldığında’ bulunmaz nimet. İşte Irmak Özkaşıkçı, o nimetin mekanizmasını nasıl kullanmamız gerektiğini anlatıyor.

Haberin Devamı

İnceleme - Araştırma

Türkiye Kime Kalacak?
Osman Ulagay

Doğan Kitap

AKP iktidara geldiği günden beri dünyada ve Türkiye’de ne olursa olsun aslında gündem AKP ve dolayısyla Recep Tayyip Erdoğan’a odaklanıyor. Açılan davalar, balkon konuşmaları, iç veya dış siyaset arenasında uygulanan hamleler, soruşturmalar bir süre sonra Erdoğan’ın konuya dair yorumuyla farklı bir yön kazanıyor. “Dindar bir nesil yetiştireceğiz,” sözünün sonrasında açıklanan 4+4+4 eğitim sistemi ve yarattığı tartışmalar bunun en sıcak örneği olacaktır. Gazeteci Osman Ulagay, Türkiye Kime Kalacak? isimli kitabında bütün bir AKP iktidarı dönemini ve Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptıklarını ve söylediklerini inceliyor. Dindar bir nesil yetiştireceğiz, sözünün neden ilk günlerde değil de bugün söylendiğini açıklamakla başlıyor işe Ulagay. Sonra balkon konuşmaları başta olmak üzere, bütün konuşmalarda değişen üslubu irdeliyor. Aslında “Başbakan’ın yazdırdığı kitap” alt başlığı bile çok şey anlatıyor. Önemli tesbitlerin yer aldığı kitapta Ulagay, memnun olalım olmayalım, AKP ve Erdoğan’ın neden başarılı olduğunu, üslup değişiminde öne çıkan ‘gücü’ nereden aldığını ve daha birçok şeyi irdeliyor. Ulagay’ın açıkça dile getirdiği üzere huzursuzluğunun sonucunda yazılmış ‘Türkiye Kime Kalacak?’ kitabı, ileride bugünlerin anlatılacağı siyasi tarih incelemelerine önemli bir kaynak oluşturacak.

Roman

Haberin Devamı

Zamansız
Füsun Saka

Mephisto Kitaplığı

Eskiden mektup arkadaşlığı vardı, internetle beraber ‘chat aşkları’ var hayatımızda. Şöyle bir etrafınızda araştırma yapsanız, hiç görmediği bir kadın veya erkekle, sadece chat üzerinden bir aşk/ilişki yaşayıp yine chat üzerinden ayrılan insanlar bulmanız çok da zor olmayacak. Hattâ bugünün ilişki dinamikleri arasında bile önemli bir yere sahip, gün içinde iki sevgili arasında gerçekleşen chat diyalogları... Füsun Saka’nın Zamansız adlı romanı da temelinde bir chat aşkını anlatıyor. Daha doğrusu chat ortamında kurulmuş bir ilişki üzerinden kadın kahramanımız Efsa’nın yaşadıklarını okuyoruz. Sorunlu bir evliliğin son demlerindedir Efsa. Sevgilisiyle buluştuğu günün ardında gözlerini hastanede açar. Aradan birkaç gün geçmiştir ve hafızası yavaş yavaş yerine gelir. Kocasından hastanedeyken vakit geçirmek için istediği bilgisayar aracılığıyla, ‘Zamansız’ takma adlı bir adamla chat yapmaya başlar. Aralarındaki gizem dolu ilişki, bir süre sonra Efsa’nın yarı öykü yarı gerçek hayat hikâyesini anlatmasına evrilir. Zamansız’daki iç içe geçen hikâyelerde Efsa’nın erkeklerle yaşadığı ‘sorunlu’ ilişkilerini ve 80 sonrası dönemde yaşadığı işkenceleri okuyoruz. Bu iç içe geçen hikâyelerde, anlatıcının değişmesi biraz kafa karıştırsa da sanal ilişkiler üzerine iyi niyetle yaklaşılması gereken bir ilk roman.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!