Gerçek sanatçının değeri yok

Güncelleme Tarihi:

Gerçek sanatçının değeri yok
Oluşturulma Tarihi: Kasım 01, 2005 00:00

43 yılını Türk sinemasına veren Ediz Hun, belli bir yaştan sonra oyunculara sadece amca, teyze, hala rolleri verilmesinden şikayetçi. Ünlü oyuncu, ‘Amerika’da benim yaşımdaki Harrison Ford ve Al Pacino ana karakterlerde oynamaya devam ediyor’ diyor...

-Öncelikle oyunculuktan bahsedelim isterseniz... Yeni oyuncuları nasıl buluyorsunuz?

Oyunculuğun yeni veya eski nesli olmaz. Eskilerden bugünlere gelip tam anlamıyla varlık gösteremeyenler olduğu gibi, yeni başlayıp üstün performans sergileyenler de mevcut. Sanatla ilgili çalışanların özel hayatlarının çok düzenli ve düzgün olması gerekiyor. 1963’te sinemaya girdim, bu sektörde neredeyse 43 yılı tamamlamış oluyorum. 160’ı aşkın filmde rol almış deneyimli bir sanatçıyım. Belirli bir yaşa gelmiş kişiler olarak bizim kendimize uygun rolleri seçerek çalışmamız gerekiyor ve seyirci de bizden bunu bekliyor.

-Siz gerek özel yaşantınıza gösterdiğiniz titizlik gerek iş hayatınızla hep ön planda oldunuz...

Ben 1973 yılında evlendim, bir oğlum ve bir kızım var. Özel hayatınızı düzgün bir çizgi ile devam ettirmek iş hayatınıza da yansıyor. 1975’lerde seks filmleri furyası başlayınca Norveç’te yedi buçuk yıl kaldım, üniversiteyi bitirdim ve master yaptım. Türkiye’ye döndükten sonra dizi teklifleri gelmeye başladı. Benim sağlığım el verdiği sürece çalışabilirim. Bizde ne yazık ki değişmesi gereken bir olgu var. Belirli bir yaşa gelmiş oyunculara sadece amca, teyze, hala rolleri veriliyor. Oysa Amerika’da benim yaşımdaki Harrison Ford, Al Pacino ve benden daha büyük olan Robert Redford filmlerde ana karakterleri oynamaya devam ediyorlar.

-Peki gerçek sanatçı kimdir?

Onu tabii ki halk ve sizler tayin ediyorsunuz. Ama gününümüzde gerçek sanatçı projede olmadığı takdirde onun yerini başkasıyla doldurabileceklerine inanıyorlar. Oysa objektif herşeyi yakalar ve oyuncunun aşırılıklarını seyirci önüne çıkarır. Mesela tiyatroda oynarken bir anda farklı bir hareket yapabilir ve durumu kurtabilirsiniz. Ama sinemada öyle değil, onun için değeri ne olursa olsun o kişiyi oynatmanız gerekir. Aksi takdirde randıman alamazsınız.

DİZİLERİN HEPSİ AYNI

- Birkaç senedir devam eden dizi furyası hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kimse alınmasın ama dizilerin hepsi birbirinin benzeri. Hatta bizimkinin de bir farkı yok. Bir de ben reyting olgusunu anlayamıyorum. Reytingle birinci olan bazı dizilere bakıyorum, seyretmek mümkün değil. Çok iyi kadroyla bir dizi çektiğiniz zaman da, ‘Ne zaman kaldırılır?’ endişesi taşıyorsunuz.

-Peki sinemayla dizileri kıyaslarsak...

Sinemanın tılsımı dizilerde yok. Çünkü diziler cam ekranda seyredilen hareketli görüntüler. Oysa sinema karanlık bir ortamda sevdiğiniz erkek ya da kadın oyuncuyla özdeşleşmenizi sağlıyor. Ne reklam var ne de başka bir şey. Benim gibi yaşı ilerlemiş bir insana sevgi ve saygı gösterilmesinin nedeninin çevirdiğim filmler olduğunu düşünüyorum. Dizici dediğim dizi sanatçılarına bakıyorum da, üç yıl sonra unutuluyorlar.

GÖRKEMLİ İFTARLAR

- Peki günümüz Ramazan’ları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Günümüzde Ramazan’ların eski tadı yok gibi geliyor. Bu görevi bir irade eğitimi olarak Allah’a saygı olarak görenler de var, ama bir an evvel iftar saatinin gelmesini bekleyenler çoğunlukta. Dünya çok maddileşti.

-Otellerde yapılan görkemli iftarlar için neler söyleyeceksiniz?

Politikada bulunduğum dönemlerde yapılan görkemli iftarlara karşı çıktım. Lüks otellerde kuş sütünün eksik olmadığı iftarlar yerine zor şartlarda yaşamını sürdüren insanların bir çorbasını içmek çok daha önemlidir. Anadolu’da böyle evlere konuk olduk.

-Gittiğiniz bu iftarlardan bir anınız var mı?

Çorum’da gittiğimiz bir evde insanların hemen evi derleyip toplamaya çalışması ve komşusundan eksik olan meyvesini alması beni çok etkilemişti. Varlık düşmanı bir insan değilim ama insanın varlığı arttıkça maddileşiyor. İnsanlar bireysel yaşamaya başladı.

-Bayramlarda ailece toplanabiliyor musunuz?

Bazen toplanabiliyoruz. Şimdi eski toplantıların yerini seyahatler aldı.

Maço erkek değilim

-Çok duygusal birisiniz, zaman zaman ağlar mısınız?

Tabii ki ağlarım. Kaybettiğim annemi babamı düşündüğümde gözüm dolar, ağlamaktan utanmam. Hiçbir zaman maço erkek olmadım.

-Son olarak neler söylemek istersiniz?

Ben uzun yıllar sinemada çalışmış ve ondan sonra da bilimsel hayata girmiş biriyim. Sanatçı, bilim adamı, politikacı ve 25 yıl basım sanayinde çalıştığım için de tüccar Ediz Hun var. Benim için yaşamın tek amacı sevgidir. Evimdeki 13 yaşındaki köpeğimi bile kırmadım şimdiye kadar. Yolumuz sevgi yoludur ve öyle de devam edeceğiz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!