Duvar yıkılınca buluştular Kemer’de huzur buldular

Güncelleme Tarihi:

Duvar yıkılınca buluştular Kemer’de huzur buldular
Oluşturulma Tarihi: Ekim 06, 2007 00:00

Joe Jonas, Almanya Demokratik Cumhuriyeti’nde, yani Doğu Almanya’da doğdu. Ina Nolte ise batının doğusu sayılan Berlin’de. Doğu Alman topraklarının arasında sıkışmış, ama Batı’ya, yani Almanya Federal Cumhuriyeti’ne bağlı şehirde.

Aralarında sadece 6 kilometre vardı, ama duvar aşılmaz bir engel olarak ortalarında dururken, birbirlerini bulmalarına imkan yoktu. Bu yüzden Joe Jonas, "Duvarın yıkılması herhalde başıma gelen en güzel şeydir. Hayat arkadaşımı böyle buldum" diyor. Tanıştıktan 10 gün sonra Ina Nolte, Joe

Jonas’ı uçağa bindirip, Türkiye’ye getiriyor; güzelliği görmen lazım, diyerek. Birkaç sene sonra da Kemer’de yaşamaya başlıyorlar. Ina Jonas-Nolte ve Joe Jonas, Kemer için, "Yaşamak için buradan daha güzel bir yer olamaz" diyorlar. Kurdukları Almanca sitede Kemer’i tanıtıyorlar. Ayda 60 binden fazla tıklanan site sayesinde Almanca konuşan birçok turisti buraya çekiyorlar. Kemer’de dağ turizminin henüz keşfedilmediğini ve sahilde yatarak günlerini geçiren turistlerin inanılmaz bir doğayı kaçırdığını sitelerinde yazıyorlar.

Joe Jonas (56), Baltık Denizi kıyısında ufak bir şehirde dünyaya geldi. "Şehrin ismi o kadar önemli değil. Nasıl olsa tanıyan çıkmaz Türkiye’de. Deniz kıyısında büyüdüğüm ve balıkçılık ile uğraşan bir aileden geldiğim bilinsin yeter. Zaten Kemer’de yaşamak istememin sebeplerinden biri de bu deniz tutkusu" diyor. Doğu Almanya’da bilgisayar mühendisliği okudu ve ordu için araştırma-geliştirme işinde çalıştı. İki Almanya’nın birleşmesinin ardından bomba ve mayın uzmanı olarak aralarında Tayvan ve Zimbabwe’nin de bulunduğu birçok ülkede mayınlara karşı projelerde çalıştı.

Ina Nolte (52) ise, Batı Berlin’de doğdu. Türklerin yoğun olarak yaşadığı Neukölln semtinde ilkokul öğretmeni olarak çalıştı. Öğrencilerinin yüzde 70’i göçmen kökenli çocuklardı ve Türkler çoğunluktaydı. Belki de bundan etkilenerek Türkiye’yi tanımak için Ankara’ya geldi. Önce Alman Kültür Merkezi’nde, sonra Alman Büyükelçiliği’nin özel okulunda öğretmenlik yaptı. 8 yıl yaşadığı Ankara’da Türkçe öğrendi. Kemer’e ilk kez 1990’da geldi. Burayı çok sevdi ve üç yıl sonra bir yazlık aldı. 1996’da Berlin’e geri döndü.

ÇEŞMELERİMİZDEN DAĞ SUYU AKIYOR

Birbirleri ile bir akşam internette tanıştılar. O kadar iyi anlaştılar ki, ertesi gün buluşmaya karar verdiler. 10 gün sonra da Ina Türkiye’yi hiç görmemiş olan Joe’yu uçağa bindirdi ve Kemer’e gittiler. Beraber geçirdikleri ilk tatilin sonunda Joe da Türkiye’yi en az Ina kadar sevdi. 2001’de evlendiler. Kemer’e taşınmaya 2004’te karar verdiler. Çünkü Almanya’da hayat zorlaşmıştı. Doğu Almanya yıkıldıktan sonra Joe için iş bulmak sorun haline gelmişti.

Zaten duvarın yıkılmasını anlatırken, "Bu bir yandan başıma gelen en güzel şey, çünkü eşimi buldum böylece. Ama bir yandan da kötü oldu. Rekabet işin içine girince Doğu Almanya’daki işyerleri kapandı. İşsizlik başladı. Bir erkeğin, bir babanın işsiz olmasının ne kötü bir şey olduğunu tahmin edersiniz herhalde" diyor. Ekonomik sıkıntılar karşısında Türkiye’deki evlerinde yaşamaya karar vermişler. Ama Kemer’i seçmelerinde burayı çok sevmelerinin rolü de büyük: "Dağların denizle buluştuğu harika bir yer burası. Çeşmelerimizden mis gibi dağ suyu akıyor. İnsanlar güler yüzlü, misafirperver." İkisinin de çocukları sık sık onları Kemer’de ziyaret ediyor. Hatta Noel’i beraberce Türkiye’de geçiriyorlar.

ALMANCA’DA EN DETAYLI KEMER SİTESİ

Joe, Türkiye’de de bir iş bulmak için çok uğraşmış, ama yabancı olması işini zorlaştırmış: "Aslında özellikle bomba ve mayınlar konusundaki uzmanlığımdan Türkiye’de çok yararlanılabileceğini düşünüyorum. Ama maalesef iş bulamıyorum." Kemer’de boş durmamışlar ve buradaki hayatlarını tanıdıklarına göstermek amacıyla bir internet sitesi kurmuşlar; www.kemer-tr.info . O kadar özenle çalışmışlar ki, ortaya mütevazı bir site değil, Kemer’e gelmek isteyen bir turistin ihtiyaç duyacağı her türlü bilgiyi içeren bir site çıkmış. Kemer ile ilgili en kapsamlı Almanca site bu. Zaten Jonas çifti, Kemer hakkında Almanca tanıtım veya reklam olmamasını eleştiriyor: "Türkiye harika bir yer, ama bunu bir tek siz biliyorsunuz. Biz bu siteyi yapana kadar Kemer hakkında Almanca hiçbir şey yoktu".

Jonas’ların sitesi, Google’da, Almanca siteler içinde "Kemer" denilince karşınıza ilk çıkan adres. Ayda 60 bin kez tıklanıyor, her ay yüze yakın mail alıyorlar. Onların sayesinde birçok kişi Kemer’i görmeye geliyor. Gelenler onlara da uğruyor. Bir nevi gönüllü turizm elçiliği yapıyorlar. Zamanlarının çoğunu da bu siteyi güncel tutmak için harcıyorlar.

SİTEDEKİ KEMER

Kumsalda yatan turistlerin nasıl bir güzellik kaçırdıklarından haberleri yok. Kemer’e gelirseniz, dağları görmeden gitmeyin. Jeep ile düzenlenen turlara katılmak bunun bir yolu. Ama karşılığında bol bol toz yutacaksınız ve o toz bulutlarının arasından dağ manzaraları görmeye çalışacaksınız. Halbuki yaya olarak da dağları keşfetmek mümkün. Şelale Yolu dolmuşlarına binip, Kuzdere’ye gelmeden, River Side Otel’in önünde inin. Vadi tarafına doğru yürüyüp, Kezme Boğazı Milli Parkı’na gidin. Oradan itibaren yol sizi nefes kesen bir kanyona götürecek.

ISSIZ ADAYA DÜŞEN TÜRK YANINA NE ALMALI?

Almanya bürokrasisinin zorluğuyla da tanınır. "Ama Türkiye bu konuda artık Almanya’yı geçmişe benziyor" Ina’ya göre. "Hele ki yabancıysanız ve burada yaşamak istiyorsanız, yapmanız gereken evrak işleri daha da çoğalıyor" diyor. Joe ekliyor: "Bir de yabancılar için özel düzenlemeler olması hoş değil. Mesela yabancıysanız arabanızın plakasında MA veya MB oluyor. Yani dışarıdan bakan biri, sizin Türk olmadığınızı arabaya bakarak anlayabilir. Devlet dairelerinde herkesin çok ilgili ve yardımsever olduğunu söylemeliyim. Ama İngilizce bilmedikleri için anlaşamıyoruz maalesef. Bu da sorun oluyor." Türkiye’de bürokrasinin durumunu şu eğlenceli fıkrayla anlatıyorlar:

"Bir Alman’a ’Issız adaya düşsen yanına ne alırsın?’ diye sormuşlar.

- Kitap, demiş.

Aynı soruyu İngiliz:

- Golf sopası, diye yanıtlamış.

Türk ise şöyle cevap vermiş:

- Bir ikametgah, dört vesikalık resim. Her an gerekebilir."

TÜRKİYE’DE ENTEGRASYON OLMUYOR

"Türkiye’de yabancıysanız, yabancı olarak kalıyorsunuz. Yani öyle entegrasyon falan olmuyor. Ama kimsenin bizi dışladığı yok. Komşular düğünlere, bayramlara bizi de hep çağırır, Kurban Bayramı’nda bize de et gelir, mangal yapılırsa davetliyizdir. Yani bizi olduğumuz gibi kabul ediyorlar. Zaten şimdilik önemli olan da bu. Çünkü entegrasyon ancak yüz yıllar içinde gerçekleşen bir süreç."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!