Dünyanın en politik icadı STILETTO

Güncelleme Tarihi:

Dünyanın en politik icadı STILETTO
Oluşturulma Tarihi: Kasım 27, 2004 00:00

Caroline Cox’un kitabı ‘Stiletto’yu okurken Mehmet KurdaÅŸ ismi çıktı karşımıza. Stilettonun mucidi Mehmet KurdaÅŸ, ünlü Gina ayakkabı markasının ardındaki isimdi.Gina’nın Londra’da 2, Los Angeles’ta 1 ayakkabı maÄŸazası var. Åžu anda artık oÄŸulları Aydın, Altan ve Atilla çalışıyor. Temelleri 1950’lerde Londra’da atılan Gina Shoes, Nicole Kidman dahil birçok ünlü ismin tercih ettiÄŸi bir haute couture markası. Mehmet KurdaÅŸ 80 yaşında ve iÅŸitme sorunu yaşıyor. Fabrikayı yöneten oÄŸlu Atilla KurdaÅŸ bize Londra’dan telefonla Gina ayakkabılarının hikayesini anlattı. Moda tarihçisi Caroline Cox’un geçen ay sonunda Londra’da yayınlanan kitabı ‘Stiletto’da kadın giyiminin en önemli aksesuvarlarından birinin, iÄŸne ya da çivi topuklu ayakkabının tarihini anlatıyor. Masum deÄŸil, cinsellik, ahlak ve cinsiyet politikalarıyla ilgili bir tarih bu. Kadınlar Ä°kinci Dünya Savaşı’nın ardından kadınsı bir görünüme kavuÅŸmak istediler. Christian Dior, zamanın ruhunu yakalayarak ‘New Look’ (Yeni Görünüş) adlı, bele oturan, balon etekli yeni bir siluet yarattı. Ayakkabı tasarımcısı Roger Vivier, bu siluete uygun ince topuklu ayakkabılar üretti. Ancak o dönemde topuklar tahtadan yapılıyor, inceldikçe kolaylıkla kırılıyordu. Ä°lk kez Londra’da 1954’te Kıbrıslı göçmen Mehmet KurdaÅŸ, topuÄŸun içine alüminyum bir çubuk geçirerek bugünkü tabirle ‘stiletto’yu yarattı. Ä°ki yıl sonra Ä°talya ayakkabı fuarında Ä°talyan ayakkabıcılar, içine madeni çubuk geçirilmiÅŸ stilettoları dünyaya tanıttılar. Artık ayakkabı ökçesi istenildiÄŸi kadar inceltilebilirdi. Stiletto o günden itibaren kadınları fethetti. Erkekleri de: Çünkü dünyanın en seksi aksesuvarlarından biriydi. Bir fetiÅŸ objesiydi. Marilyn Monroe, Gina Lollobrigida gibi ‘femme fatale’ların tercih ettiÄŸi bir ayakkabıydı. Ama artık iyi aile kadınları da benimsemeye baÅŸlamıştı bu tehlikeli icadı. 1959’da topuklar 15 cm’yi bulduÄŸunda, bir savaÅŸ baÅŸladı. Önce bu uzun ökçelerin saÄŸlığa verdiÄŸi zarara, bütün gazetelerde geniÅŸ yer ayrıldı. 1961’de ABD’de kadın köşe yazarı Abigail Van Buren, kadınlardan gelen 100 bin mektupla birlikte Ulusal Ayakkabıcılar DerneÄŸi’ne baÅŸvuruda bulunarak onlardan topukları kısaltmasını istedi. Yüksek ökçelere o kadar keskin bir dille saldırılıyordu ki, asıl sorunun kadınların cinselliklerini bu kadar açıkça ortaya koymalarından duyulan kültürel korku olduÄŸu açıkça anlaşılıyordu.1960’larda bu kez ‘stilettolar parkeleri bozuyor’ tartışması ortaya atıldı. Bütün müzeler, galeriler ve tarihi binalarda ‘stiletto giymek yasaktır’ tabelaları ortaya çıktı. 1962’de Ä°ngiliz Madenciler BirliÄŸi bir ilan yayınlayarak stilettoların yer döşemesi üzerindeki etkisinin ‘1 ton’ olduÄŸunu, eÄŸer kadın topuÄŸunun etrafında dönerse, etkinin binaları yıkan iÅŸ makinelerinin yarattığı etkiye eÅŸit olduÄŸunu ileri sürdü. Öyle ki, Mehmet KurdaÅŸ, aynı yıl topuÄŸun ucuna bir yuvarlak bölüm ekleyerek yeni bir ayakkabı icat etti.Muhafazakarlardan sonra saldırma sırası ilk feministlerdeydi. Germaine Greer ‘The Female Eunuch’ adlı ünlü kitabında (1971) ince uzun ökçelerin, kadınları politik olarak baskı altında tutan bir moda olduÄŸunu iddia etti.1965’te stiletto, yerini düz pabuçlara bırakarak moda sahnesinden çekildi. 1980’lerde punk akımından etkilenen Ä°ngiliz modacı Vivienne Westwood uzun ince topuÄŸu yeniden canlandırdı. Vogue’un meÅŸhur genel yayın yönetmeni Anna Wintour, güçlü dergisini Ä°spanyol asıllı ayakkabıcı Manolo Blahnik’i ve stilettolarını dünya çapında bir ikona dönüştürmek için kullandı. Prenses Diana, kendisiyle aynı boyda olan kocasından boÅŸanır boÅŸanmaz, muhteÅŸem stilettolar yapan Jimmy Choo’yu giydiÄŸi ayakkabılarla meÅŸhur etti. Sex and the City dizisinin yıldızları bu iki markayı ‘manolo’ ve ‘choo choo’ diye iki cins isme çevirdiler. Ve son olarak genç Fransız modacı Christian Louboutin, stilettonun içindeki düzeneÄŸi gösteren ÅŸeffaf topuklu pabuçlarıyla gözleri kamaÅŸtırdı.Artık kimse, kadınların ince ve uzun topuklarına karışmaz oldu. Stiletto, yarım asırlık savaşın galibiydi. Kıbrıs’tan Londra’ya cebinde 5 sterlinle gitti aşık oldu, evlendi ve ilk stilettoyu yaptıBabanız niye Londra’ya taşındı 1950’lerde?-Çok ilginç bir hikayesi var. Babam Kıbrıs’ta küçük bir köyde yaşıyormuÅŸ ve bir kıza aşıkmış. Fakat kızın babası onu baÅŸka bir adamla evlendirmeye çalışıyormuÅŸ. Babamın ailesi de onu baÅŸka bir kızla evlendirmek istiyormuÅŸ. O kadar bunalmış ki Avustralya’ya göç etmeye karar vermiÅŸ. Yıl 1952. Avustralya’ya gitmenin tek yolu Londra o zamanlar... O da Londra’ya gelmiÅŸ. Ä°sviçreli bir hemÅŸire olan annem ise tam o dönemde Londra’da eÄŸitim görüyormuÅŸ, sonra Kızıl Haç görevlisi olarak Hindistan’a gitmekmiÅŸ niyeti. Ä°kisi Londra’da tanışmış, aşık olmuÅŸlar ve hayatları deÄŸiÅŸmiÅŸ. O günden beri Londra’da yaşıyorlar. Ben ve iki erkek kardeÅŸim de Londra’da doÄŸdu. Ayakkabıcılık bir aile mesleÄŸi mi?-Evet. Babamın amcasının Kıbrıs’ta bir ayakkabı fabrikası varmış. Babam onun yanında uzun yıllar çıraklık yaparak ayakkabıcılığın bütün inceliklerini öğrenmiÅŸ.Londra’daki fabrikayı nasıl kurdu?-Çok büyük zorlukla... Cebinde 5 sterlini, bir de dikiÅŸ makinesi varmış. Kullanılmış ayakkabıları alır, parçalara ayırır, kendi ayakkabısını yaparmış. Ä°ÅŸe böyle yaptığı ayakkabıları satarak baÅŸlamış.Siz ve kardeÅŸleriniz nasıl bu iÅŸe baÅŸladı?-Zaten okuldan arta kalan vaktimizi babamın yanında geçirirdik. Bir aile iÅŸi yaptığınızda o hep sizin etrafınızda oluyor, fark etmeden içinize iÅŸliyor. Tam olarak ne zaman bu iÅŸin içine girdik hatırlamıyorum bile. Sanki hep içindeydik.‘Stilletto’ adlı kitapta babanız Mehmet Kurdaş’dan stilettonun mucidi olarak bahsediliyor.-Babamın hiçbir zaman stillettoyu ben icat ettim diye bir iddiası olmadı. Ama 1950’lerde stiletto yaptığı doÄŸru. Oysa stilettonun 1960’larda yaratıldığı söylenirdi hep. BahsettiÄŸiniz kitapta bunun öyle olmadığı, stilettonun 1950’lerde babam tarafından yapıldığı söyleniyor. Babam tahta topuklar kırılmasın diye içlerine alüminyum bir çubuk ya da çivi gibi bir ÅŸey koymuÅŸ. Yaptığı ÅŸeylerden biri bu.Ä°lk dükkanınızı 1991’de açmışsınız. Bunun için niye 40 yıl beklediniz?-Bilmiyorum. O zamana kadar butiklere ve ayakkabıcılara ayakkabı satıyorduk. Ä°ÅŸler de gayet iyiydi. Sonra biz, yani yeni jenerasyon iÅŸin başına geçince ‘Artık bizim de bir dükkanımız olsun’ dedi. Açtığımız anda adımız bütün Londra’ya yayıldı. Satışlar ilk günden itibaren hep çok iyi. KeÅŸke daha önceden açsaymışız dükkanı deyip duruyoruz.Dükkanın ismi babanızın hayranı olduÄŸu aktris Gina Lollobrigida’dan geliyor deÄŸil mi?-Evet, 1950’lerde Sophia Loren, Brigitte Bardot ve Gina Lollobrigida ikon gibiydiler. Gina ayakkabılarının özelliÄŸi nedir? Niye bu kadar tutuluyor?-Ä°nsanlar tasarımı ve malzemedeki kaliteyi beÄŸeniyorlar. AyaÄŸa oturuyorlar. Çok yüksek topuklu olmalarına raÄŸmen, rahatlar. Ayağın rahat etmesi için çok çalışıyor, teknik özelliklerini geliÅŸtirmek için çok mesai harcıyoruz. Åžu anda piyasada öyle ayakkabılar var ki ucuz ama giyilecek gibi deÄŸil. Bu araba alırken de böyledir, bir ceket alırken de. Ayakkabının ÅŸekli, dengesi, materyeli onu bir bütün yapar. Sizce uzun topuklar bir kadını niye daha seksi yapar?-Öncelikle topuklu ayakkabıyla yürüyüşünüz, düz bir ayakkabıyla yürüyüşünüzden farklı olur. Topuklu giyen kadınlar kırıtır! Sonra ayağınızın aldığı ÅŸekil nedeniyle bacaklar daha gergin ve ince durur. Baldırdaki kas ortaya çıkar. Bütün bunlar seksiliÄŸi artırıyor. Bir de bir kadın topuklu bir ayakkabının üstünde daha kırılgan ve diÅŸi görünür. Bu da erkekleri çeken bir ÅŸey. Ãœnlü müşterileriniz var mı? -Yüzlerce ama isim veremem. Çünkü bu müşteriler biraz da onları kullanarak reklam yapmadığımız için bizi seviyor. Bizim dükkanımıza geldiklerinde biliyorlar ki kapıda onları fotoÄŸrafçı ordusu beklemiyor. Ama bir Hello ya da Vogue dergisine bakın, ünlülerin çoÄŸunun ayağında Gina ayakkabısını göreceksiniz.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!