Deniz dünyayı dolaştı, annesi kitabını yazdı

Güncelleme Tarihi:

Deniz dünyayı dolaştı, annesi kitabını yazdı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 24, 2007 00:00

Deniz Aral henüz dört yaşında. Anaokulunda, ilköğretime hazırlanıyor. Okuma yazmayı henüz öğrenmedi. Tayland’a ilk gidişinde altı aylıktı. O tarihten bu yana Fransa’dan Çin’e sekiz ülke gördü. Ne de olsa Deniz, Haberci programının yapımcısı Coşkun Aral ve metin yazarı Müge Aral’ın kızı... Geçenlerde ilk kitabı Ekin Yayınları’ndan piyasaya çıktı: "Deniz’in Gezi Günlüğü: Tayland." Müge Aral, "Bu kitabı Hong Kong, Tibet, Malezya kitapları izleyecek. Amacım geziye çıkma arzusu uyandırmak" diyor.

İlk yolculuğuna iki haftalıkken çıktı. Siirt’te gitti. Paris’e kundakta vardığında 3 aylık, Tayland’a ulaştığında 6 aylıktı. İkinci Tayland ziyaretini 1,5 yaşında yaptı. Bu arada Hong Kong dahil birçok büyük kenti gördü. Gezdiği ülkelerin sayısı sekize ulaştı.

Deniz’e en sevdiği yeri sorduğumuzda duraksamadan "Hong Kong Disneyland" diyor. Annesine arada bir Hong Kong’u özlediğini söylüyormuş. Çünkü Disneyland’da çok eğlenmiş. Zaten idolü Mini Mouse. Onun olduğu herhangi bir yere gitmek, yanında olmak istiyor. Mini ve Mickey Mouse’u eve davet etmeyi planlıyor.

Annesi, babası Deniz’e dünya haritasında gittikleri yerleri gösterince fena halde kafası karışıyor. Henüz haritaların sırrını çözememiş. Zaman farkını da anlamakta zorlanıyor. Onlar geziye gittikleri ülkede öğle yemeğindeyken, Türkiye’deki yakınlarının uyumaya hazırlanmasına çok şaşırıyor. Büyüyünce "ödemeci" yani kasiyer, pilot ya da fotoğrafçı olmak istiyor. Tabii yolculuğa da çıkacak tek başına. Annesi Müge Aral "Deniz de ne zaman kendine güvenirse o zaman tek başına gezebilir. Şöyle söyleyeyim; kendi güvenliğini sağlayacak fikri ehliyete sahip olduktan sonra tek başına gezebilir" diyor.

İLACI UNUTMAYIN YETER

Müge Aral önceleri küçük çocukla geziye çıkmaya karşıymış. İlk yolculuğa çekinerek çıkmış. Bavul dolusu mamayla çıktığı gezide, dünyanın her yanında bebeğin temel ihtiyaçlarını karşılamanın mümkün olduğunu görmüş. Gerekenler yapıldığında hiç sorun çıkmadığını fark edince, anne-kız gezilerine devam etmişler: "Çocukla gezecek annelere tavsiyem yanlarına gereken ilaçları almaları. Mide bulantısına karşı ilaç, vitaminler, antibiyotikler mutlaka çantalarında bulunmalı. Bir de portatif tuvalet."

Deniz’in ilgisini gören Müge Aral, gezi izlenimlerini onun ağzından kaleme almaya karar vermiş. Önce eşi Coşkun Aral’la, kızlarının gözünden belgesel çekmişler. "Dubai ve Hong Kong belgesellerinde görüntüler çocuk gözünden, anlatımlar büyükler içindi. Bu fikirden yola çıkıp Tayland’la ilgili kitapta çocuğun dilini kullandım."
/images/100/0x0/55eac79df018fbb8f8963875


Yazarken dört yaşındaki bir çocuğun algısı, ifadesiyle sınırlanmamak için 12 yaşında bir çocuğu hayal etmiş. Onun mutlu olacağı, kızacağı, anne ve babasından farklı düşüneceği noktaları vurgulamış. "Kızımla empati kurdum yazarken. Ayrıca çocukluğumda ailemle ilişkilerimdeki tecrübelerimi referans aldım."

Peki, ya Deniz 12 yaşına geldiğinde "Anne bunu neden böyle yazdın" diye sorarsa? Bu ihtimali hiç düşünmemiş Müge Aral. "Böyle düşünürse çok üzülürüm" diyor mahzun bir ifadeyle.

Gezi notlarını yazmaya Tayland’dan başlamasının nedeni halkını çok sevmesi. "Güleryüzlüler, öfkelenmiyorlar. Yemekleri muhteşem. Ve Tayland’a gittiğimde kendimi kırk yıldır orada yaşıyormuş gibi hissediyorum."

FOTOĞRAFLAR BABASINDAN

Kitapta, ilk bakışta çocuğun dünyasının dışına taşan bilgiler de yer alıyor. Örneğin Bangkok yakınlarındaki Lop Buri’nin AIDS’liler manastırı. "Bence 12 yaşında bir çocuk da bunu anlayacak kadar dünyayı algılamalı" diyor Müge Aral. "Bu bölümü kitaba koysam mı, koymasam mı diye çok düşündüm. Bu bilgiler okulda yok. Aileler de çoğu zaman bu eğitimi vermiyor. Halbuki gerekli. Sadece çocuklar için değil, ebeveynler için de bunu kitaba ekledim."

Müge Aral’a göre kitap "Ne tam olarak hikaye ne de seyahat rehberi, bambaşka bir şey." Ülke tanıtımından çok, okurunda seyahate çıkma arzusu yaratmaya çalışmış. Coşkun Aral’ın çektiği Tayland fotoğrafları ve Bülent Çelik’in çizimleri ile renklenen kitap hem küçükler hem büyüklerin zevkle okuyacağı cinsten. Müge Aral, şu anda Hong Kong üzerine bir kitap hazırlıyor. Dörtte birini yazmış. "Ardından Çin-Tibet ve Malezya hakkında yazmayı düşünüyorum" diyor.

TAYLAND’DA BUNLARI MUTLAKA YAPIN

Bangkok’da bir açık hava restoranında yemek yiyin ve dev alışveriş merkezlerinde gezin. Buralarda teknolojiden giyime her ürünü uygun fiyatlara bulabilirsiniz. Bangkok’un simgelerinden yüzen pazara gidin, sandallardan alışveriş yapın.

Kuzey’e gidip Chang Mai’daki dağ kabilelerini görün. Çocukluklarından beri taktıkları halkalar ile boyunlarını inanılmaz şekilde uzatan kadınların kabilesi Karenler bu bölgede. Bu kadınlarla istediğiniz kadar fotoğraf çektirebilirsiniz. Tabii eğer köye girişte gerekli parayı öderseniz. Halkaları bir çeşit süs sanmayın. Kadınların boylarını böyle uzatmalarının sebebi bilakis çirkinleşmek ve kendi köylerinden olmayan erkekler tarafından beğenilmeyi engellemek.

Pattaya’da okyanusta yüzün.

EN SEVDİKLERİ TAYLAND YEMEKLERİ

Tom Yum Kom Çorbası: Müge Aral, kitapta "Bu çorbadan yemeden Tayland’dan dönerseniz hata edersiniz" diyor. İçinde bolca deniz ürünü olan Tom Yum Kom acılı ve ekşili bir çorba. Neredeyse kaynar kaynar içiliyor. Hatta servis edilirken altında ateşi yanıyor.

Noodle: Müge Aral’ın, Tayland’da en sevdiği yemeklerden biri. Pirinç eriştesinin tarifini de vermiş kitabında. Önce eriştenizi ne ile yemek istediğinize karar veriyorsunuz. Deniz ürünü, tavuk, et veya sebze olabilir. Seçtiğiniz malzemeler Çin tavasında, yani wok’ta soteleniyor. Üstüne önce soya sosu, sonra da erişteleri ekleyip, afiyetle yiyorsunuz.

"ASLA YEMEM" DEDİKLERİ

Müge Aral gittiği ülkenin yemeklerini denemenin bir gereklilik olduğunu düşünüyor. Ama buna rağmen "Asla denemem" dediği şeyler var. Mesela Tayland’da popüler olan ve tadı patates kızartmasını andıran kızarmış kurtlardan uzak durmuş. "Arada yiyebileceğim tarzda böcekler olabilir, ama kalkıp da karafatma gibi böcekleri yemek istemem" diyor.

AVRUPA YERİNE TAYLAND

Tayland’a yolculuğun en güzel yönlerinden biri, vize olmaması. Yani Avrupa’ya giderken çektiğiniz çileyi yaşamıyorsunuz. Müge Aral "Tayland’dan sonra Avrupa’ya gitmek istemiyorum" diyor. Tayland hem daha ucuz, hem de insanlar daha güleryüzlü. Eğer turla giderseniz ve biletlerinizi önceden alırsanız ulaşım ve konaklama masrafları daha ucuza geliyor. Tabii gençler sırtına çantalarını takıp da gidebilir.

Ülkenin her ilinde kaliteli otel bulmak mümkün. Beş yıldızlılar son derece lüks.

Tayland’da, İngilizce bilenler sınırlı, dil sorunu yaşanabiliyor.

Güvenlik sorunu genel olarak pek yok. Sadece Bangkok’da her büyük şehirde olduğu kadar risk var. Ama Taylandlılar turizmin öneminin farkında ve ciddi cezalarla bu riski azaltmaya çalışıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!