Çocukken kekemeydim

Güncelleme Tarihi:

Çocukken kekemeydim
Oluşturulma Tarihi: Ekim 17, 2013 15:51

Bu yaz onun yazıydı. Önce “Sultan Süleyman” haykırışı, sonra da lafı gediğine oturtan “Zor Değil” şarkısı çok dinlendi. Buket Uzuner’in “Kumral Ada Mavi Tuna” romanındaki Tuna karakterinin lakabı olan Mabel’i kendine yeni isim, “çok sarhoş” manasına gelen Matiz’i ise yeni soyadı olarak belirleyip müzik dünyasına girmiş bu genç müzisyene kulak vermenin tam sırası. Çünkü kendisi gayet sahici bir star ve söyleyecekleri de aynı samimiyet ve cesarette...

Haberin Devamı

* İlk albümle sadık dinleyiciler edinmiştin. Ama ikinci albümle başka bir şey oldu ve patladın! Hissiyat iklimin nasıl savrulmalar içinde? Değiştin mi?
- İkinci albüm gerçekten de farklı bir dönemi beraberinde getirdi. Dinleyici kitlem epey genişledi. Ama ben kendi içimde ve gündelik yaşamımda pek değişmedim, farklı hissetmiyorum. Çünkü şöhrete güvenmiyorum ve zaten konum bu değil. En başından beri müziğimle bir şeyleri içeriden değiştirmek, büyük izler bırakmak derdindeyim. Bunun da öyle bir şarkıyla, düetle ya da geçici görünürlüklerle başarılacak bir şey olmadığını biliyorum.

* Bu patlama durumunun en güzel örneğini geçen gün Facebook’a yazmıştın. Bir taksi şoförü yanında durup, “Mabtezel miydi müptezel miydi, sen O’sun di mi?” demiş.
- Ya evet, çok komik bir andı o. Ne diyeceğimi bilememiştim!

* Seslendirdiğin iki balad, “Sultan Süleyman” ve “Zor Değil” yazın en çok dinlenen şarkılarıydı. “Yaz şarkısı” denilince akla eskiden hop hop şarkılar gelirdi, o kalıbı da yıkmış oldun. Ne düşünüyorsun?
- Yazın dans şarkısı olmalı klişesi bu piyasaya ne zaman geldi yerleşti bilmiyorum. Sanki ülke olarak bütün yaz diskolarda zıplıyormuşuz gibi! Bana göre iyi şarkı ve iyi müziğin mevsimi yok. Düğünün ve cenazenin mevsimsiz oluşu gibi bir şey. Bu yaz bir şekilde bunun altını çizmiş olmak güzel bir duygu. Kendimi şanslı hissediyorum.

* Peki geniş kitlelerce tanınma durumu daha popüler işleri beraberinde getirebilir mi?
- Popüler iş yapmakta bence bir sıkıntı yok, endişem o işlerin niteliği konusunda olabilir. Uzun vadede tekdüzeleşmek, bıkmak elbette istemiyorum ve aksi için çok çalışıyorum. Şiire sarılıyorum en çok. Buraya kadar sektörün bana yükledikleriyle değil, sektöre sızdırdıklarım ve yüklediklerimle geldim. O yüzden bir nebze rahatım!

HER ŞEYE KULAK ASARSAN SAĞIR OLURSUN
* Kimileri sesine bayılıyor kimileri ise katlanamıyor, hatta nefret ediyor. “Bir balgam atsa kariyeri biter” gibi çok zalim yorumlar yazanı bile gördüm. Bunu hazmetmek kolay olmasa gerek. Nasıl başa çıkıyorsun?
- Çok fazla şey söyleniyor, yapacak bir şey yok. Her şeye kulak asarsanız sağır olursunuz! Çokseslilikten, “herkes fikrini söylesin”cilikten yana olan ben, “susun konuşmayın” mı diyeyim insanlara? Demem. İsteyen istediğini düşünsün, söylesin. Diğer yandan eleştiri ve yıkım ayrı şeyler. Başarıya tahammül sınırının bu kadar alt seviyelerde olması ve kullanılan dilin niteliği beni de zaman zaman düşündürüyor.

ÇOCUKKEN KEKEMEYDİM TİYATROYLA DÜZELTTİM
* Şimdi çocukluğuna ışınlanalım. Mersin/Erdemli’de geçen bir Akdeniz çocukluğu... O zamanlar nasıl bir Mabel vardı?
- Erdemli’de doğdum büyüdüm. Annem çevrede ünlü bir terzi, babam emekli TIR şoförü... Babam yollarda olduğu için onu pek az görürdük, hep o özlemle büyüdüm. Vaktimizin çoğunluğu annemle geçerdi. Çok büyük limon ve portakal bahçeleri, tarlalar, hayvanlar içinde geçen güzel aydınlık zamanlar işte... Çocukken kekemeydim, yalnızca şarkı söylerken kekelemiyordum. Sonra lisede bir tiyatro oyununda iki saat boyunca sürekli konuşan bir başrolü aldım. Ve bu kekemeliğimi epey düzelttim. Ama hâlâ sinirlendiğimde ya da heyecanlandığımda biraz tutuk konuşurum.

* Lise sonrası direkt İstanbul kaosu sanırım...
- Evet, ama yaz tatillerinde dedemleri görmeye İstanbul’a gelirdik. İstanbul aşkım o zaman başlamıştı. Üniversiteyi İstanbul’da okumayı kafaya koymuştum. Sonuç da öyle oldu. Edineceğim mesleğin yanı sıra kendi müziğime ancak ve ancak burada varabileceğimi biliyordum. Üniversitenin ilk günleri çok zor geçti tabii. Ana kuzusu bir tiptim nihayetinde!

İMÇ HİKAYELERİ TARİHE KARIŞTI
* Her şey MySpace’e demo şarkılarını koymanla başladı. Önce orada tanındın. Yakın zamanda müzik şirketlerine ihtiyaç kalmayacak mı dersin?
- İnternet, müziğin duyulmasında en etkili araç. Artık TV ya da plak şirketi klişelerine maruz kalmadan müziğinizi birçok platformdan tanıtabilirsiniz. Hiçbir şey 10 yıl öncesi gibi değil! İMÇ hikayeleri tarihe karıştı. Ama ben yine de müziğin geleceği konusunda fazla fikir yürütmek istemiyorum.

* O niye?
- Çünkü teknolojiden ve onun götürdüklerinden dert yanan, kendini bu çağa ait hissetmeyen eski kafalı bir adamım! Her şeyin bu kadar dijital, yapay ve hızla tüketiliyor olması beni ürkütüyor. Hele “Black Mirror” dizisini izledikten sonra bu konudaki depresifliğim iyice arttı. İsterim ki plaklar CD’ler hep basılsın. Ne olursa olsun o kartonetlere dokunalım, filan... Şu an garip bir dönem. İnsanlar konsere gelip konseri izlemiyor. Telefonlarına kaydediyor, sonra o el kadar ekrandan bakıyorlar. Aklım almıyor!

O ŞARKIYI HİÇ KOYMAYACAĞIM
* Ben seni “Hala Haber Bekliyorum” cover’ıyla tanıdım. Allahaşkına şu şarkıyı koyacak mısın yeni albüme?
- Hayır koymayacağım. Sezen Aksu’nun Onno Tunç için yazdığı çok özel bir şarkı o. Sanki başka hiçbir albümde yeniden yer almamalıymış gibi hissediyorum. Ama bir müzik kanalı için özel bir canlı video-performans gerçekleştirdik geçen ay, şarkıyı orada söyledim. Yakında yayınlanacak.
* 90’lar Türkçe popuna dair bir takıntın var. O yıllardaki müziğin nesi çekici geliyor?
- 90’lar Türk popu çok özgür ve yaratıcıydı. O dönemden yüzlerce şahane şarkı sayabilirim. O günlerden buralara nasıl gelinmiş, inanılır gibi değil! Bir sonraki albüm için cover’lamayı çok istediğim 90’lar şarkısı var ama şimdilik isim vermeyeyim. Bir de 80’li ve 90’lı yılların Türkçe pop rock şarkılarından oluşan bir repertuvarla sahne alacağım. Projenin adı “Gece, Mabel ve Bizim Çocuklar”... Kabare tadında bir konser serisi olacak.

ALAİMİSEMA AYRIMCILIĞA KARŞI
* Son albümde, alt metni kurcalarsan mesaj kaygılı şarkı bir hayli çok gibi. Özellikle mi böyle yaptın?
- Mesaj kaygısı taşımıyorum ama olan bitene kafa yoran, ses çıkaran bir insanım. Bu da haliyle şarkılarıma yansıyor.
* Mesela bu tarz şarkılardan biri, yeni klip çektiğin “Alaimisema”... Sözlere çok kulak vermezsen lay lay lom gibi duruyor şarkı. Ama kurcalarsan altından acı çıkıyor.
- Eski Türkçe’de “Gökkuşağı” manasına gelen “Alaimisema”, ayrımcılığa karşı yazılmış bir şarkı. Homofobi, transfobi, kadına yönelik şiddet ve daha pek çok şey şarkının konusunu oluşturuyor. Mevcut düzenle dalga geçiyor ve bunu eğlenerek yapıyor. Bugüne kadar Türkçe popüler müzikte böyle şeylerden söz edildiğini pek hatırlamıyorum. Bu yüzden oldukça önemli buluyorum Alaimisema’yı.

İYİ Kİ BU İSMİ UYDURMUŞUM!
* Mabel Matiz ismini nereden ve nasıl aldığın biliniyor. Ama buna neden ihtiyaç duyduğun pek bilinmiyor. Neden kendi adın ve soyadınla çıkmadın? Kafalarda

Haberin Devamı

gizemli bir imaj mı yaratmak istedin?
- Myspace’te ilk demolarımı yayınlayacağım zaman kendimi biraz geri planda tutmak istemiştim. Çünkü utanıp sıkılıyordum! Tamamen anlık bir kararla arkadaş ortamında kullandığımız ve başka kimselerin bilmediği bu ismi alıp o demoların başlığı yaptım. Doğrusu işin buralara varacağını tahmin etmemiştim. Ama şimdi düşününce, iyi ki de uydurmuşum diyorum! Seçme şansım olmadan geldiğim bir dünyada, seçme şansım olmadan bana verilmiş bir isimden sıkılıp kendime yeni isim uydurdum ve onu sahiplendim! Bu kadar basit aslında. Niye bir türlü barışılamadı bu durumla anlamıyorum. Lana Del Rey’in isim hikayesi umrumuzda değil, ki zaten öyle de olmalı, en fazla Wikipedia’dan birer kere okuyup geçmişizdir. Ama ben üç yıldır aynı şeyi açıklamak zorundayım. Kendimce eğlendim ve birilerini de buna ortak ettim diye mi? (Gülüyor)

KRAL YALNIZCA TAHTTAKİ KİŞİ DEĞİL
* “Krallar” şarkısında “Yırtıl ar perdem kurtul kendinden, huzur isyanda” diyorsun ya. Bahsettiğin krallar aynı zamanda toplumun hani o yazılı olmayan kuralları, değerleri, örf ve adetleri gibi...
- Elbette. Kral yalnızca tahttaki kişi değil! Buyurulan, dayatılan, kurallanan, yasaklanan her şey onun bir uzantısı ve eseri aslında. Bir yerinden hepimizi yakalıyor, tutuyor.
* Bir sürü öğretilmiş anlamsız ezber ve tabu...
- Vakit kaybından, can sıkıntısından, hayatı birbirine dar etmekten başka bir şey değil. Çözülsün, kırılsın istiyorum bu toplumsal baskı algısı.
* Kırılır mı? Umudun var mı?
- Umudum var tabii. Çağ değişiyor, kuşaklar değişiyor, konuşulan ve konuşulmayan şeyler değişiyor. Gençlerin baskılardan hoşnut olduğunu hiç sanmıyorum.
* Son soru: Son zamanlarda televizyona özellikle mi çıkmıyorsun? Bu bir strateji mi?
- Televizyonu sevmiyor ve izlemiyorum. Televizyonum yok. Ama bu televizyona çıkmayacağım anlamına gelmiyor. Bu ara içimden gelmiyor.

YILDIZ VE SEZEN ÇOK GERÇEK, ÇOK ŞAİR
* Yıldız Tilbe ve Sezen Aksu... İkisine de hayran olduğunu biliyorum. Neden bu iki kadın şarkıcı?
- Gerçek olana zaafım var! Çıplak, dolaysız ve cesur olana... Yıldız da Sezen de öyleler; çok gerçek, çok şairler. Tam burada Nazan’ı (Öncel) ve Umay’ı (Umay) da anmalıyım. Bu dört kendine has şahane kadın ozan, bana kendi şiirimi, kendi müziğimi veren en önemli isimlerdendir.

Haberin Devamı

MABELCE MANASI
* KADIKÖY... Ruhum orada çok hafif!
* İÇKİ... İçelim güzelleşelim!
* KADINLAR... İyi ki var!
* ERKEKLER... İyi ki var!
* YALNIZLIK... Mehmet Teoman’ın deyimiyle “yaşamak zorunda olduğum beraberliğim”...
* DEPRESYON... Atsan atılmıyor.
* AKSESUVAR... Dünyaya işaret verir.
* STİL... Dünyayı değiştirir.
* GECEYARISI... Günün en sevdiğim saatleri...
* SOKAK... Sokaktan ayrılırsan sönmeye mahkumsun.
* PREZERVATİF... Bilinç ve zorunluluk...
* SEKS... Doğanın bir parçası.

ÜTOPYAM GEZİ’DE GERÇEK OLDU
* Gezi Parkı... Senin için nasıl bir deneyimdi?
- Unutamayacağım bir şeydi! Çünkü benim hayalim ve ütopyam Gezi Parkı’nda vücut buldu, gerçek oldu! Bütün sesler ve renkler bir arada, yan yana, kol kola yürüdü. Hayatları için ses ses çıkardılar. Kimliklerin ve kesimlerin hiçbir önemi yoktu. Bence Gezi sayesinde bir şeyler gerçekten kırıldı. Söylenmeyen pek çok şey söylendi. Devamını birlikte göreceğiz. Gezi ruhu en çok vicdan demek benim için. İnsan için, doğa için, dünya için vicdan...

Haberin Devamı

AŞK YOK, ARA SIRA GELİP GİDENLER VAR
* Aşk yok olmak mıdır cidden?
- Aşk yok olmak ya da var olmaktır. Ya da herhangi başka bir şeye dönüşebilmektir; tam bir tarifi yok. Aşk bence kendi içimizde aldığımız bir yol ve o yolun içinde bütün duygu durumları, girizgahlar mübah!
* İlk aşkında kendini çok paraladığını okumuştum bir yerde. Şu an durumun nedir? O kadar paralar mısın kendini aşk için?
- Aşk yok, ara sıra gelip gidenler var! Aşık olunca gözüm döner benim; ama bir sonraki sefer kendimi yerlere atar mıyım hiç bilmiyorum. Büyük konuşmayayım.

NEYİN VE KİMİN ALTERNATİFİ?
* “Müziği alternatif” denildiğinde kızıyor musun? Yaptığın müzik nedir sence?
- Kızmıyorum ama alternatif etiketini kabul etmiyorum. Neyin ve kimin alternatifi? Birbirinin benzeri sözler ve ritimlerle bezeli, yıllardır hiç değişmeyen sıkıcı bir müziğin mi? Bunu kabul etmeyeceğim. Şarkıcı-şarkı yazarı ekolünden bir müzisyenim. Bütün türlerde şarkı yazabiliyorum ve şarkılarımda istediğim sound’u, dili kullanıyorum. “Tamburu Yokuştan”, “Kerem Gibi”, “Ah Bu Sefer”, “Alaimisema” gibi şarkılar yan yana koyulduğunda ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilir. Beşbenzemez şarkılar, ama toplamda benim bütünüm. Yani yaptığım müzik bir türler toplamı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!